Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2021/1150 E. 2021/1071 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2021/1150
KARAR NO: 2021/1071
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/04/2021
NUMARASI: 2021/100 Esas – 2021/282 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/07/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dilekçesinde özetle: 26/09/2020 tarihinde, davalı … Sigorta AŞ.’nin ZMS sigortacısı ve davalı …’in sürücüsü olduğu … plakalı araç ile müvekkiline ait … plakalı aracın çarpışması sebebiyle meydana gelen trafik kazası neticesinde müvekkiline ait araçta maddi hasar meydana geldiğini, kazanın meydana gelmesinde davalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu iddia ederek fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydıyla, HMK’nın 107. maddesi gereğince belirsiz alacak olarak şimdilik 100,00 TL maddi hasarın olay tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle: davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararının bulunmadığını iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gerekir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Davacı alacak miktarının 51.375,00 TL olduğunu dava dilekçesinde açıklamış ve davasını belirsiz alacak davası olarak açmıştır. Davacının dava konusu ettiği alacak, belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği” gerekçesiyle, “Davacının davasının dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: dava tarihinde meydana gelen hasar bedelinin tam olarak belirli olmaması ve yargılama sürecinde bilirkişi deliline başvurabilme imkanı olması sebebiyle davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesi gerektiğini, dava açmakta hukuki yararlarının bulunduğunu, bu nedenle İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava ve uyuşmazlık, HMK’nın 107. maddesi kapsamında, trafik kazasından kaynaklanan araç hasar tazminatının tahsili istemine ilişkindir. HMK’nın 107. maddesine göre,”(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. (3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibarıyla uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Somut uyuşmazlıkta, davacı tarafın talep edebileceği alacak miktarı, ancak Mahkemece yapılacak yargılama ve bilirkişi incelemesi sonucu net olarak belirlenebilecektir. Davacı tarafça dava dilekçesine ekspertiz raporu, fatura vs gibi belgeler eklenmesi, davacının alacağının, net ve bilinebilir olduğu anlamına gelemez. Bu nedenle, davacının, davasını HMK’nın 107. maddesi kapsamında belirsiz alacak davası olarak açmakta hukuki yararı bulunmaktadır. Bu durumda, Mahkemece, işin esasına girilerek tarafların delillerinin toplanması ve değerlendirilmesi sonucunda nihai bir karar verilmesi gerekirken, hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın, dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi doğru olmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusundaki iddia ve itirazlar yerinde görülmüştür.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/4. maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.01/07/2021