Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/913 E. 2022/777 K. 19.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/913
KARAR NO: 2022/777
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/12/2019
NUMARASI: 2014/935 (E) – 2019/1560 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi ve manevi tazminat
KARAR TARİHİ: 19/04/2022
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … Sigorta AŞ’ye Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı işleten davalı … Limited Şirketine ait sürücüsü davalı …’nın yönetimindeki … plakalı otomobilin müvekkili davacının ağır şekilde yaralanmasına neden olduğunu belirterek belirsiz alacak davası niteliğinde 5.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 200.000,00 TL manevi tazminatın ise davalı sigorta şirketi dışındaki tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 13/10/2019 günü sunduğu dilekçe ile de talep ettiği iş göremezlikten kaynaklanan maddi zararın 12.882,16 TL, bakıcı giderinin ise 7.475,16 TL olduğunu beyan ederek talep sonucunu 20.357,32 TL’ye yükseltmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafa %23 maluliyet oranına göre aktüer inceleme sonucu hesaplanan 24.595,42 TL maluliyet tazminatının 16/10/2012 tarihinde davacı adına havale edilmek suretiyle ödendiğini, davacının zararını karşılayan müvekkiline karşı açılan davanın reddi gerektiğini belirterek toplanması gereken kanıtları bildirmiş, davanın reddini savunmuştur. Davalı … Limited Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; aracın maliki olan müvekkili şirketin işleten sıfatının … Ticaret Limited Şirketine kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere devrettiğini, bu şirketin de kazaya karışan aracı … AŞ aracılığıyla … adındaki kişiye devrettiğini taraflarınca bilindiğini, kazaya karışan aracın müvekkilinin bilgisi ve rızası dışında davalı …’nın zilyetliğine geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, davalı … Limited Şirketine karşı açılan maddi ve manevi tazminat davasının husumet nedeniyle reddine, davacının davalılar … ve … Sigorta AŞ’ye karşı açtığı maddi tazminat davasının reddine, manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; davalı … Sigorta AŞ’nin dava açılmadan önce müvekkilinin maluliyet oranını %23 olarak kabul edip bu oranı esas alarak müvekkiline sürekli iş göremezlik tazminatı ödemesinin, davacı lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğunu, diğer yandan davalı sigorta şirketinin davadan önce yapılan ödemenin geçici iş göremezlik ve bakıcı giderini kapsadığına dair kanıt sunmadığını; davalı … Limited Şirketine karşı açılan maddi ve manevi tazminat davasının husumet nedeniyle reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, dosya kapsamında aracın uzun süreli kira sözleşmesiyle kiraladığına dair kanıt bulunmadığını, maluliyet raporlarına karşı itirazların dikkate alınmadığını; hükmedilen manevi tazminat miktarının düşük olduğunu, asıl alacağa ticari faiz uygulanması gerekirken, yasal faiz uygulandığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan manevi tazminat ve bedensel zarar tazminatı istemine ilişkindir. Adli Tıp Kurumu (ATK) 3’üncü İhtisas Kurulu ile ATK Genel Kurulu tarafından düzenlenen raporlarda davacı …’nin 16/04/2011 tarihinde maruz kaldığı trafik kazası sonucu meydana gelen yaralanmasının, Çalışma Gücü ve Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri karşısında fonksiyonel araz bırakmadan iyileşmiş olduğundan sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin ise 16/04/2011 tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği bildirilmiştir. Adalet işlerinde bilirkişilik yapmakla görevli olan Adli Tıp Kurumunun yukarıda açıklanan ve aralarında çelişki bulunmayan raporlara itibar edilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 91/1’inci maddesinde, “İşletenlerin, bu Kanunun 85’inci maddesinin 1’inci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”. Aynı Kanunun 85/1’inci maddesinde; bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı belirtilmiş, anılan Kanununun 85’inci maddesinin son fıkrasında maddesinde ise,“ işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükmüne yer verilmiş, dava konusu rizikonun gerçekleştiği ve kasko poliçesinin akdedildiği tarihte yürürlükte bulunan Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1’inci maddesinde sigortanın kapsamı, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” biçiminde ifade edilmiştir. Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, ZMSS; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3’üncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. Davacının sürekli sakatlık oranını %23 olarak hesaplayan davalı … Sigorta AŞ’nin dava açılmadan önce ZMSS poliçesi kapsamında davacıya banka havalesi yoluyla 16/10/2012 günü 24.595,42 TL ödediği; yargılama aşamasında alınan aktüerya uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen raporda ise sürekli sakatlığı bulunmayan davacının geçici iş göremezlik zararının 12.882,16 TL, bakıcı gideri zararının ise 7.475,16 TL olarak hesaplandığı, böylece davacının trafik kazası nedeniyle meydana gelen zararının dava açılmadan önce zarar sigortası türünden olan ZMSS poliçesi kapsamında karşılandığı anlaşılmaktadır. Davalı … Sigorta AŞ tarafından dava açılmadan yapılan ödemenin, poliçenin tedavi gideri klozu yerine sürekli sakatlık tazminatı klozundan yapılması, zararın giderilmesi bakımından sonuca etkili değildir. Bu itibarla trafik kazası nedeniyle uğradığı maddi zararı dava açılmadan önce karşılanan davacının maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. KTK hükümlerine göre, trafik sicil kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işleten sıfatının 3’üncü kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir kanun hükmü yoktur. Nitekim aynı Kanunun 3’üncü maddesinde işleten, ” … araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” biçiminde tanımlanmıştır. Anılan Kanunun 85’inci maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir. Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o araca kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Gerek öğretide, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Cevap dilekçesinde … Ticaret AŞ’nin ariyet sözleşmesi ile müvekkili şirketten zilyetliğini devraldığı … plakalı otomobili ikame araç temini kapsamında ihbar edilen … AŞ’nin talebi ile çalışanı …’a kira sözleşmesi uyarınca teslim ettiğini, işleten sıfatının da uzun süreli taşıt kiralama sözleşmesi ile kiracıya geçtiğini savunan davalı … Limited Şirketi vekili 4/12/2013 havale tarihli dilekçe ekinde, dava dışı … Sanayi ve Ticaret AŞ ile ihbar edilen … Hizmetleri AŞ arasında akdedilen 24/9/2012 tarihini taşıyan “Araba Kiralama (… Car) Tedarikçi Hizmet Sözleşmesi” başlıklı onaysız tıpkıçekimden ibaret sözleşme ile dava dışı … Ticaret AŞ başlığını taşıyan 13/4/2011 çıkış, 17/4/2011 dönüş tarihli onaysız tıpkıçekimden ibaret kira sözleşmesi ile 9/5/2011 tanzim tarihli fatura sunmuştur. Somut olay yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; … Ticaret AŞ ile … AŞ arasında akdedildiği ileri sürülen kira sözleşmesinin, uzun süreli ve 3’üncü kişileri bağlayacak güçte bir sözleşme olup olmadığı, ekonomik yararlanmanın kime ait olduğu, kira sözleşmesi ve kira bedelinin Maliye ve vergi dairelerine bildirilip bildirilmediği, gerektiğinde işletenin ticari defter ve kayıtları üzerinde konusunda uzman bir bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle, kira sözleşmesinin fatura, ruhsat ve cari hesap hareketleri gibi yan kanıtlarla desteklenip desteklenmediği saptandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli görülmemiştir. Kararın kaldırılma gerekçesine göre diğer istinaf nedenleri inceleme dışı bırakılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/6’ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının, istekte bulunulması durumunda ilk derece mahkemesince yatıran tarafa geri verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu başvurusundan ötürü davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine, 6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a ve 362/1-g maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.19/04/2022