Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/661 E. 2022/805 K. 26.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/661
KARAR NO: 2022/805
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/11/2019
NUMARASI: 2016/15 (E) 2019/1147 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 26/04/2022
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, 29/04/2008 tarihinde, davalı şirket tarafından trafik sigortasıyla teminat altına alınan … plaka sayılı araç sürücüsünün, direksiyon hakimiyetini kaybetmesi neticesinde sebebiyet verdiği tek taraflı trafik kazasında araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralanarak sakat kaldığını ve davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin de yetersiz olduğunu belirterek şimdilik 1.000,00 TL maluliyet tazminatı talebinde bulunmuş; işbu talebini bilahare 08/07/2019 tarihli ıslah dilekçesiyle birlikte 22.308,03 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevabında, davanın KTK’nın 111. maddesinde öngörülen 2 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığı gerekçesiyle davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, davalının ibra edildiği tarihten sonra davacının maluliyetinde artış olmadığı, aksine iyileşme olduğu gerekçesiyle davacının haklı görülmeyen davasının reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili, davacının maluliyetinde zaman içerisinde artış meydana geldiğini, davalı sigorta şirketinin %30 maluliyet oranı üzerinden ödeme yaptığını, ATK raporunda tespit edilen maluliyet oranına göre maluliyetinde artış meydana geldiği hususunun açık bir şekilde anlaşıldığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. KTK madde 111/2 uyarınca; tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmaların yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebileceği, yasanın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp dava sırasında bu hususun ileri sürülebileceği gibi yapıldığı tarihten itibaren iki yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklamasının da yeterli olduğu, yasada belirtilen iki yıllık sürenin hak düşürücü süre olduğu ve mahkemece re’sen dikkate alınması gerektiği kabul edilmektedir. (Yargıtay 17. HD 2015/7759 Esas 2018/1350 Karar sayılı kararı ve benzer nitelikteki kararları) Dosyada mübrez 17/06/2009 tarihli ibranameye göre, davacı tarafa dava konusu kazadan kaynaklı 40.869,00 TL tazminat bedeli ödenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Eldeki dava ise 06/01/2016 tarihinde açılmış bulunmaktadır. Bu durumda, eldeki davanın ibranamenin düzenlendiği tarihten itibaren KTK’nın 111. maddesinde öngörülen iki yıllık hak düşürücü sürenin dolmasından sonra açılmış olmasına ve ibraname tarihinden sonra maluliyet oranına ilişkin gelişen bir durumun varlığı usulüne uygun bir şekilde ispat edilemediğine ve ibranamenin dayanağı olan tarafların özgür iradeleriyle yapmış oldukları anlaşmaya konu olan tazminat hesabının olması gereken maluliyet oranından daha düşük bir oran üzerinden yapılmış olmasının ibranamenin geçerliliğine menfi bir etkisi bulunmadığına göre, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilecek yerde, hak düşürücü süreye ilişkin itirazın reddi ile birlikte davacının maluliyetinde artış olmadığı ve bu nedenle bakiye zararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Bu itibarla; yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olması isabetsiz ise de, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi uyarınca kararın gerekçesinde hata edilmiş olması düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesi nedeni teşkil ettiğinden ötürü istinaf başvurusunun değişik gerekçeyle kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, kararın gerekçesi düzeltilerek yeniden esas hakkındaki kararla aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun değişik gerekçe ile kabulüne, 2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/2. maddesi hükmü uyarınca ilk derece mahkemesi kararı bütünüyle kaldırılmak suretiyle düzeltilerek yeniden esas hakkında kararla, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine, 3-Karar harcı 44,40 TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 29,20 TL harcın mahsubu ile eksik 15,20 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,4-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden ilk derece mahkemesi karar tarihinde geçerli AAÜT’deki esaslara göre belirlenen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 6-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 7-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine, İstinaf yargılama giderleri bakımından: 8-İstinafa başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine, 9-Davacı tarafça yatırılan istinaf başvuru harcının kararın kaldırılması nedenine göre takdiren üzerinde bırakılmasına, 10-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 11-İstinaf talep eden tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda ıslahen talep edilen dava değeri (22.308,03 TL) göz önünde bulundurulmak sureti ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 26/04/2022