Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/659 E. 2021/261 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/659
KARAR NO: 2021/261
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/05/2019
NUMARASI: 2016/637 Esas – 2019/487 Karar
DAVANIN KONUSU: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/02/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 09/04/2016 tarihinde, sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın kaza yapması neticesinde vefat ettiğini, aracın davalı nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı bulunduğunu, müteveffanın eşi … , çocuğu …, babası … ve annesi …’ın bu olay nedeniyle destekten yoksun kaldıklarını iddia ederek, HMK’nın 107. maddesi kapsamında fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydıyla, her bir davacı için 250,00’şer TL’den olmak üzere toplam 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının, haksız fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle müvekkili nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı bulunduğunu, KTK 86/2. maddesi gereğince müteveffanın kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu olması sebebiyle davacıların tazminat haklarının bulunmadığını, davacıların 3. kişi konumunda olmadıklarını iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde: Davacılar desteğinin 09/04/2016 tarihinli tek taraflı trafik kazası neticesinde vefat ettiği, kazanın ve poliçe başlangıç tarihinin 01/06/2015 tarihinden sonra olduğu, müteveffanın %100 kusuru ile kazaya sebebiyet verdiği, yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları göre destekten yoksun kalanların desteğin kusuruna denk gelen tazminat taleplerinin teminat dışı olduğu bu nedenle davacıların destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin yerinde olmadığı” gerekçesiyle “Davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; KTK 85. ve 91. maddeleri gereğince davalı …’nin destekten yoksun kalma tazminatının tamamından sorumlu olduğunu, müvekkillerinin 3. kişi konumunda olması nedeniyle kusur incelemesi yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, KTK‘nın 90. maddesinin kaza tarihinden sonra yürürlüğe girdiğini, 92. maddenin 26/04/2016 tarihinde yapılan değişiklik ile yürürlüğe girdiğini, kazanın ise 09/04/2016 tarihinde gerçekleştiğini, bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin hukuka, hakkaniyete ve kamu vicdanına tamamen aykırı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava ve uyuşmazlık, TBK’nın 53/3. maddesi kapsamında ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, 09/04/2016 tarihinde, davalı … nezdinde 18/08/2015 başlangıç tarihli ZMSS poliçesiyle sigortalı bulunan … plakalı aracın, davacıların desteği …’ın sevk ve idaresinde iken tek taraflı kaza yapması neticesinde, davacıların desteği …’ın vefat ettiği, davacıların destekten yoksun kaldıkları iddiası ile işbu davada destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulundukları ve Mahkemece, yukarıda belirtilen gerekçe ile davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe ğiren 6704 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile değişik 2918 sayılı Kanun’un 92. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (i) bendinde düzenlenen: “Bu kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” şeklindeki düzenleme ile atıf yaptığı Genel Şartlar’ın A.6. maddesinin (d) bendi uyarınca destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerinin teminat dışı bırakılmasına ilişkin yasal düzenlemeler doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş ise de; istinaf aşamasında Anayasa Mahkemesinin 17/7/2020 tarihli ve 2019/40 Esas-2020/40 Karar sayılı kararı ile sözü geçen 92. maddesinin 1. fıkrasına eklenen (i) bendi iptal edilmiştir. Bu durumda, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen mezkur düzenleme ile uyuşmazlığın çözümlenmesi mümkün bulunmamaktadır. Bir başka deyişle, Anayasa’nın 152 ve 153. maddelerinde öngörülen düzenlemelere göre, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesi ile birlikte, yargılamaları devam eden ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu olması karşısında; “iptal kararının” Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten sonra; HMK 33. maddesi uyarınca, yürürlükteki yasaları uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin, iptal kararı ile yok hükmünde olan ve böylece yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkileri bulunmamaktadır. (İBBGK.nın 1960/21 Esas ve 9 sayılı kararı; HGK’nın 21/01/2004/10-44 Esas ve 19 sayılı; ayrıca 07/04/2004 gün, 214 Esas ve 19 sayılı ve 2004/448 Esas ve 461 sayılı kararları).Yine, Kanun iptal edilmiş olmasına rağmen halen yürürlükte bulunan Genel Şartlar’ın A.6. maddesi (d) bendindeki hükmünün de uygulanması mümkün bulunmamaktadır. Zira, kaza tarihi itibariyle davaya konu rizikonun teminat dışı bırakıldığına ilişkin bir düzenleme kanunlarda bulunmamasına rağmen idari bir düzenleme ile kanunda sayılan teminat dışı hallere ilaveten -kanunun teminat dışı bir hal olarak görmediği bir meselede- hüküm getirilmesi, kanuna açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Bu itibarla kaza tarihi olan 09/04/2016 tarihi itibarıyla davaya konu rizikonun teminat dışı bırakıldığına ilişkin bir yasal düzenleme bulunmadığından, iptal kararıyla ortaya çıkan kanun boşluğunun yeni Genel Şartlar’ın yürürlük tarihinden önce Yargıtay içtihatları ile ortaya konulan ilke ve kurallar ile 2918 sayılı Kanun hükümleri doğrultusunda doldurulması gerekmektedir. İşbu davada, davacılar, sırf ölenin mirasçısı sıfatı ile değil destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunmuşlardır. Destekten yoksun kalma tazminatı, miras yoluyla geçen bir hak niteliğinde değil sigorta hukuku kapsamında talep edilen bir haktır. Bu durumda, ölen kişinin sigortalı aracın işleteni veya sürücüsü olmasının bir önemi yoktur. Ölenin kusuru, üçüncü kişi konumunda olan mirasçılara yansıtılamaz (Hukuk Genel Kurulunun 14/03/2019 gün ve 2017/17-1089 Esas- 2019/294 Karar sayılı ilamı aynı yöndedir). Somut uyuşmazlıkta, desteklik ilişkisinin varlığı ispatlandığından, davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakları bulunmaktadır. Başka bir deyişle davacılar vekilinin istinaf başvurusundaki iddia ve itirazlar yerindedir. Dosyaya ibraz edilen 01/10/2018 tarihli bilirkişi raporunda; davacı …’ın talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatının 282.496,57 TL, …’ın 39.433,11 TL, …’ın 50.699,74 TL, …’ın ise 81.554,39 TL olduğu mütalaa edilmiştir. Bilirkişi raporunun yapılan incelemesinde, raporun, HMK 279. maddesinde aranan koşullara uygun olarak düzenlendiği, dosya kapsamına uygun, hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğu görülmüştür. Davacılar vekili, yukarıda da belirtildiği üzere HMK’nın 107. maddesi kapsamında davasını belirsiz alacak davası olarak açmış, ancak dava değerinin artırılması yönünde herhangi bir dilekçe vermemiştir. O halde, Mahkemece, HMK’nın 107/2. maddesi kapsamında davacılar vekiline dava dilekçesindeki talebini artırıp artırmayacağı konusunda beyanda bulunması için makul bir kesin süre verilmesi, talebini artırması halinde, 01/10/2018 tarihli bilirkişi raporunda her bir davacı için belirlenen tazminat miktarları dikkate alınarak, davalı …’nin, kaza tarihinde sorumlu olduğu ZMSS azami teminat limiti olan 290.000,00 TL’nin davacılara garameten paylaştırılarak nihai bir kararın verilmesi gerekmektedir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.25/02/2021