Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/623 E. 2022/641 K. 05.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/623
KARAR NO: 2022/641
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/11/2019
NUMARASI: 2015/1167 (E) – 2019/890 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi ve manevi tazminat
KARAR TARİHİ: 05/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … Şirketine Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı davalı sürücü …’nin yönetimindeki otomobilin yolun karşısına geçmek isteyen destek …’a çarpması sonucu ölümüne neden olduğunu belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde 2.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan tahsiline, 200.000,00 TL manevi tazminatın ise davalı …’den tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 7/1/2016 günü sunduğu dilekçe ile davacı … için talep ettiği manevi tazminatı miktarının 50.000,00 TL, maddi tazminat miktarının 500,00 TL, davacı … için talep ettiği manevi tazminatı miktarının 50.000,00 TL, maddi tazminat miktarının 500,00 TL, davacı … için talep ettiği manevi tazminatı miktarının 50.000,00 TL, maddi tazminat miktarının 500,00 TL, davacı … için talep ettiği manevi tazminatı miktarının 50.000,00 TL, maddi tazminat miktarının 500,00 TL olduğunu bildirmiş, 13/4/2018 günü sunduğu dilekçeyle davacı … için talep ettiği maddi tazminat tutarını 215.226,83 TL’ye yükseltmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; toplanmasını istediği kanıtları bildirerek davanın reddini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; görev ve iş bölümü itirazında bulunarak miras bırakan …’ın tam kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince; 215.226,83 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan tahsil edilerek davacı …’a verilmesine, diğer davacıların destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin reddine; davacı … için 7.000,00 TL, davacılar …, … ve … için ayrı ayrı 3.000,00 TL olmak üzere toplam 16.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’den alınarak, davacılara verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı … vekili dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete sigortalı araç sürücüsünün %25 oranında kusurlu olmasına karşın, müteveffa yayanın kusuru dikkate alınmadan %100 kusur oranı üzerinden 215.226,83 TL destekten yoksun kalma tazminatına hükmedildiğini, müteveffanın kusurunu teminat altına almayan müvekkili şirketin kusursuz ikinci kişi konumunda olduğunu, kaza tarihi 1/6/2015 gününden sonra ise de poliçenin 21/4/2015 günü tanzim edilmesi nedeniyle TRH yaşam tablosunun uygulanamayacağını, bununla birlikte TRH yaşam tablosu uygulanacaksa %1,8 teknik faiz ve aktüeryal yöntemin de genel şartlara uygulanması gerektiğini, destek paylarının hatalı ayrıldığını, bilirkişi raporunun altıncı sayfasında her yıl için günlük ücretin 2018 yılının geliri olan 86,01 TL olarak belirlendiğini, Sosyal Güvenlik Kurumundan peşin sermaye değeri alınıp alınmadığının araştırılmadığını, davacı eşin yeniden evlenip evlenmediğinin araştırılması gerektiğini, kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, davacının gelecekte mahrum kalacağı gelire ilişkin bugün faize hükmedilmesinin faizin ruhuna aykırı olduğunu, maddi manevi tazminat ayrımı yapılmadan tüm yargılama giderinden müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava dilekçesi ile müvekkilinden manevi tazminat talebinde bulunulmasına karşın müvekkilinin hem maddi hem de manevi tazminattan sorumlu tutulmasının yasaya aykırı olduğunu, yargılama boyunca poliçe dosyaya sunulmadığından poliçenin 1/6/2015 tarihinden önce düzenlenip düzenlenmediğinin anlaşılamadığını, mahkemenin hatır için rapor veren kişilerin raporuna ve oradaki “tali kusurlu” ifadesine itibar ettiğini, “tali kusur” olarak adlandırılan kusur çeşidinin bulunmadığını, tam kusurlu olanın müteveffa olduğunu, olay yeri incelemesinde sürücüye kusur yüklenmediğinin belirtilmesine karşın 12’nci Asliye Ceza Mahkemesinin dosyasının beklenilmediğini, diğer yandan maddi tazminat ve manevi tazminat ayrımı yapılmaksızın tüm masraflardan …’nin sorumlu tutulmasının yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Adli Tıp Kurumu (ATK) İstanbul Trafik İhtisas Dairesinin 24/2/2017 tarihli raporunda, tek yönlü yoğun taşıt trafiğine açık yol yüzeyinden karşıdan karşıya geçmek üzere kaplamaya girmeden önce güvenlik geçişi için sağ taraftan gelen taşıt trafiğini gerektiği biçimde kontrol etmesi, güvenli geçiş ortamı oluştuktan sonra ivedilikle yolu enine kat ederek geçişini tamamlaması gereken yaya …’ın sağ taraftan yaklaşan ve ilk geçiş hakkına sahip otomobile rağmen kaplamaya girerek can güvenliğini tehlikeye düşürmesi nedeniyle %75 oranında asli kusurlu; olay yerine gelmeden önce ilk geçiş hakkına sahip olmakla birlikte yerleşim yerinde seyir halinde olduğunu dikkate alarak her an bir yayanın yola intikal edebileceğini öngörmesi, yola giren yayaya karşı etkili tedbir alabilmesi için yola gereken dikkatini vermesi, görüş alanını gerektiği biçimde denetimi altında tutarak seyrini sürdürmesi gereken davalı sürücü …’nin ise olay yerine mevcut hızıyla yaklaşması, yayaya çarpmamak için zamanında ve etkin, fren ve direksiyon tedbirine başvurmaması nedeniyle tali kusurlu olduğu bildirilmiştir. Mahkemenin hükmüne esas aldığı ATK İstanbul Trafik İhtisas Dairesinin 24/2/2017 tarihli raporda davalı sürücü …’nin yönetimindeki araç ile davacıların desteğinin kaza sırasındaki konumları ve adları geçen sürücü ve ölen desteğin davranışları irdelenerek, davalı sürücünün ve ölen desteğin olayın meydana gelmesindeki kusur oranlarının yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasındaki nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde, dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve Kanuna uygun olarak saptandığı, diğer yandan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 74’üncü maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamayacağından, dilekçelerde ileri sürülen bu konulara ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Yargıtay 17’nci Hukuk Dairesinin 23/03/2021 gün ve 2021/2772 (E) – 2021/3174 (K), 2020/6173 (E) – 2021/3121 (K) sayılı kararlarında açıklandığı gibi; destekten yoksun kalma tazminatı davasında gerçek zararın miktarı, davacıların olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edecekleri kazanç toplamından oluşmaktadır. Desteğin veya hak sahiplerinin bakiye ömürlerinin daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, … Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Özü itibarıyla varsayımlara dayanan gerçek zararın hesaplanmasında, en doğru sonuca ulaşılması için gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu itibarla TRH 2010 yaşam tablosunun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de gözönüne alındığında tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağı sonucuna ulaşılmıştır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 90’ıncı maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle bedensel zarar tazminatı hesabında, yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının (KMAZMSGŞ) ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz uygulaması da anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle, tazminat hesaplamasının, %1,8 teknik faiz uygulanarak yapılması gerektiğine ilişkin istinaf itirazı isabetli değildir. Diğer yandan KTK’nin 93’üncü maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak belirlenen ve 14/5/2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren KMAZMSGŞ’nin A.1’inci maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca, bu Genel Şartların kaza tarihi itibarıyla uygulamaya esas alınacağının belirtilmesi ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1425’inci maddesi karşısında, kazanın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan KMAZMSGŞ’nin uygulanmasında isabetli kabul edilmiş; olayda uyuşmazlığın haksız eylemden kaynaklanması, haksız eylem failinin de, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılması, KTK’nin 99/1’inci maddesi ile KMAZMSGŞ’nin tazminatın ve giderlerin ödenmesine ilişkin B.2’nci maddesi uyarınca, rizikonun ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunan sigorta şirketinin en geç davanın açıldığı tarihte temerrüde düştüğünün kabulünün gerekmesi ve ilk derece mahkemesince de davalı … aleyhine hükmolunan tazminata dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmesi; nüfus kaydı içeriğine göre destek alacaklısı davalı …’ın evlenmediğinin anlaşılması; davalı … tarafından 26/7/2018 tarihli dilekçe ekinde ZMSS poliçesinin sunulması; dava dilekçesinde destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat talebine yönelik vakıalara yer verilerek, dilekçenin talep sonucu bölümünde davalı …’den destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat talebinde bulunulduğunun anlaşılması karşısında, bu konulara yönelen istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir. KTK’nin 91/1’inci maddesinde, “İşletenlerin, bu Kanunun 85’inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”. Aynı Kanunun 85/1’inci maddesinde; bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı belirtilmiş, anılan Kanununun 85’inci maddesinin son fıkrasında maddesinde ise,“ işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükmüne yer verilmiş, dava konusu rizikonun gerçekleştiği ve ZMSS poliçesinin akdedildiği tarihte yürürlükte bulunan Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1’inci maddesinde sigortanın kapsamı, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı KTK’ye göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” biçiminde ifade edilmiştir. KTK’nin 86/1’inci maddesine göre; işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur. Görülmektedir ki ZMSS, araç işleteninin üçüncü kişilere verdiği zararlardan doğan sorumluluğunu sigorta güvencesi kapsamına almaktadır. Eş söyleyişle, işleten ZMSS ile üçüncü kişilere verdiği zararlardan dolayı “kendi sorumluluğunu” sigorta ettirmektedir. Bu hüküm uyarınca, işletenin sorumlu tutulduğu hallerde, zorunlu trafik sigortacısının da sorumluluğu ortaya çıkmakta; işletenin sorumlu tutulamadığı hallerde, sigortacısının da sorumluluğu söz konusu olmamaktadır. Şu hale göre, sigortacının sorumluluğundan bahsedebilmek için, zorunlu trafik sigortası yapılan aracın üçüncü kişilerin zararına neden olacak bir kazaya karışması ve bu kazada sigortalı araç işleteninin sorumluluğunun bulunması gerekir. Dolayısıyla, araç işletenin ve sürücüsünün kusursuz olduğu hallerde, sigortacısının da tazminat sorumluluğu ve ödeme yükümlülüğünden söz edilemeyecektir. Az yukarıda da açıklandığı üzere; KTK’nin 85/1’inci maddesine göre motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölmesi, yaralanması veya bir şeyin zarara uğraması halinde, işleten bu zararlardan aynı Kanunun 85’inci maddesinin son fıkrası ile 86’ncı maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca haksız fiil sorumlusu sürücünün kusuru oranında sorumludur. Somut uyuşmazlık, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde, davalı sürücü …’nin %25 oranında kusurlu olduğunun anlaşılması karşısında, hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatından sürücünün kusursuz olduğu oranda (%75) indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi doğru olmamıştır. Yargıtay 17’nci Hukuk Dairesinin süreklilik kazanan kararlarında açıklanan pay esasında; çocuksuz durumda desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50, eşin %50 pay alacağı; çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise destek gelirden eşi ile birlikte 2’şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği; eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1’er pay, ana ve babaya 1’er pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı kabul edilmektedir. Somut uyuşmazlıkta ise hükme esas alınan aktüerya uzmanı tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda, destek …’ın nüfus kaydına göre sağ olduğu anlaşılan babası … için pay ayrılmadığı gibi, ölen desteğin ve destek alacaklısının olası ömür süresinin TRH 2010 yaşam tablosuna göre belirlenmesine karşın, işleyecek (bilinmeyen) devrede, her yıl gelirin %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi esasına dayanan progresif rant yönteminin kullanılması suretiyle destekten yoksun kalma tazminatının peşin sermaye değerinin hesaplanması gerekirken, gelirin artırım ve iskonto oranının %5 kabul edilmesi suretiyle saptanması, bilinen dönem gelirlerinin o yıl için yürürlükte olan asgari ücret esas alınarak hesaplanması gerekirken, asgari ücrete göre belirlenen günlük ücretin 12/11/2015 – 30/12/2015 ile 1/1/2016 gününden raporun düzenlendiği 19/3/2018 gününe kadar geçen ve bilinen dönemi kapsayan zaman dilimi içinde 86,01 TL olarak belirlenmesi; Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan davacı …’a rücuya tabi ödeme yapılıp yapılmadığı TBK’nin 55’inci maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca sorularak, rücuya tabi ödeme yapılmış ise hükmolunan tazminattan mahsubu gerekirken, bu konu araştırılmadan karar verilmesi; davalı … Şirketinin manevi tazminattan sorumlu olmadığı gözetilerek, maddi tazminat davası ile manevi tazminat davası yönünden karar ve ilam harçlarının ayrı ayrı hesaplanması, buna göre de davacılar lehine hükmolunan yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre davalı … şirketinin sorumlu olduğu yargılama gideri tutarının ayrıca belirlenmesi gerekirken, aleyhine manevi tazminata hükmolunmayan davalı … Şirketinin manevi tazminat davasını da kapsayacak biçimde yargılama giderinin tamamından sorumlu tutularak yazılı biçimde toplu uygulama yapılması yerinde olmamıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalılar … vekili ile … vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/6’ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harçlarının, istekte bulunulması durumunda ilk derece mahkemesince yatıran taraflara ayrı ayrı geri verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu başvurusundan ötürü sarf edilen yargılama giderinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine, 6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, 7-İstinaf kanun yolu incelemesinin sonucuna göre icranın geri bırakılması kararı kapsamında davalı … tarafından verilen teminat mektubunun 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 36’ncı maddesinin 5’inci fıkrası uyarınca geri verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a ve 362/1-g maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.05/04/2022