Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/61 E. 2022/825 K. 26.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/61
KARAR NO: 2022/825
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/06/2019
NUMARASI: 2017/791 (E) 2019/587 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ: 26/04/2022
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalıların işleteni bulunduğu … kapı numaralı aracın (dozer), müvekkili şirket tarafından sigortalı … plakalı araca çarpması sonucu 30/10/2016 tarihinde meydana gelen kazada … plakalı aracın ağır şekilde hasarlandığını ve hasar bedelinin sigortalıya ödenerek haklarına halef olunduğunu belirterek 29.808,00 TL tazminatın ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen olacak şekilde rücuen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda adi ortaklık haricinde kalan diğer davalılar hakkında açılan davanın kabulü ile 25.261,00 TL’nin 22/05/2017 tarihinden, 4,546,00 TL’nin ise 20/09/2017 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasının 2/2.maddesi kapsamında avans faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından o davalı hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Karara karşı davalılar … Şirketi, … İnşaat … Şirketi, … İnşaat … Şirketi, … İnşaat … Şirketi, … İnşaat … Şirketi, … Şirketi vekili vermiş olduğu istinaf dilekçesinde özetle, … İnşaat bakımından açılan davanın husumetten reddedilmemiş olmasının hatalı olduğunu, somut olayda 2918 sayılı kanun hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığını, zira kazanın gerçekleştiği yerin inşaat döküm sahası olup karayolu tanımına dahil olmadığını, bununla birlikte kusura ilişkin değerlendirmelerin de hatalı olduğunu, zira davacıya sigortalı araç sürücüsüne kusur izafe edilmemiş olmasının doğru olmadığını, bilirkişi raporunun hüküm vermek bakımından yeterli olmadığını, eksik incelemeye dayalı düzenlenen raporun hükme esas alınmasının doğru olmadığını, kusur durumu hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerekirken eksik incelmeye dayalı olarak karar verildiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, davacı sigorta şirketi tarafından kasko sigortasıyla teminat altına alınan araçta trafik kazası nedeniyle meydana gelen hasarın, TTK’nın 1472. maddesinden kaynaklı halefiyet hakkına dayalı olarak kusurlu olduğu iddia edilen karşı aracın sürücüsü ve işleteni olan davalılardan tahsili istemine ilişkindir. Yargıtay 17. H:D’nin 2016/12156 E. 2019/7414 K. sayılı kararında ve benzer nitelikteki kararlarında içtihad olunduğu üzere Karayolları Trafik Kanunu’nun uygulanması için kazanın, mutlaka karayolunda meydana gelmesi gerekmeyip, karayolu ile bağlantısı olan, bir alanda meydana gelmesi halinde de karayolunda meydana gelmiş gibi kabul edilmektedir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK)’nun 2. maddesi uyarınca, kamunun yararlandığı tüm yollar karayolu tanımı içindedir. Bu açıdan karayolunda taşıt trafiğine kamu yönetimince izin verilip verilmemesi önemli olmayıp fiilen bu amaçla kullanılması yeterlidir. Yine karayolu zemininin asfalt, beton, taş veya toprak olması arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Bu açıdan köy, orman, dağ, tarla ve yayla yolları da karayoludur. Davacıya sigortalı aracın kazanın gerçekleştiği inşaat sahasına ulaşabilmesi için mutlak surette inşaat sahasına bağlanan bir yolu kullanması gerektiğine göre 2918 sayılı yasanın uygulanmasının mümkün olmadığına ilişkin istinaf itirazı yerinde değildir. Davaya konu kazanın, inşaat sahası içerisinde geri manevra yapan davalıların işleteni olduğu diğer davalı dozer sürücüsünün, yine inşaat sahası içerisinde çalışmakta olan ve dolgu malzemesi taşıyan kamyona manevra esnasında çarpması sonucu meydana geldiği, kazaya karışan araç sürücülerinin kazanın hemen akabindeki beyanları, kaza raporları ve davalı araç sürücüsü tarafından çizilen kroki ve kaza mahalline ilişkin fotoğraflar doğrultusunda tanzim edilen 08/05/2019 tarihli bilirkişi raporunda, davalı araç sürücüsüne asli ve tam kusur izafe edildiği, davacıya sigortalı araç sürücüsüne ise kusur atfedilmediği, HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlenen bilirkişi raporunun oluş, usul ve yasaya uygun, hüküm vermek bakımında yeterli olduğu, bu yöne ilişkin istinaf itirazlarında isabet olmadığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan dosyada mübrez ticaret sicil gazetesine göre … İnşaatı adi ortaklığına dahil olan … AŞ’nin hisseleri tasfiye edilerek … İnşaat Şirketiyle birleşmesi nedeniyle, her iki şirketin de halefiyet ilişkisine dayalı olarak eldeki davada pasif husumet ehliyeti bulunmaktadır. Bu durumda yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olduğuna göre; yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1 maddesi hükmü uyarınca davalılar … İnşaat Şirketi, … İnşaat Şirketi, …İnşaat Şirketi, … İnşaat Şirketi, … İnşaat Şirketi, … Şirketi vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine, 2-Alınması gereken 1.725,57 TL istinaf karar harcından peşin alınan 3.804,87 TL harcın mahsubundan sonra bakiye 2.079,29 TL istinaf karar harcının istinafa başvuran taraflara eşit bir şekilde iadesine, 3-İstinafa başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda dava değeri (25.261,00 TL) göz önünde bulundurulmak sureti ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 26/04/2022