Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/385 E. 2022/586 K. 29.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/385
KARAR NO: 2022/586
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/11/2017
NUMARASI: 2014/1527 Esas – 2017/917 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/03/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava ve uyuşmazlık; 818 sayılı BK’nın 46 (6098 sayılı TBK’nın 54). maddesi kapsamında, yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan güç kaybı tazminatı istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; “Dava konusu uyuşmazlık ile ilgili tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller hep birlikte değerlendirildiğinde davacı tarafından açılan davanın 06/02/2006 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu maluliyet nedeni ile maadi tazminat talebi olduğu, davalı tarafından süresinde verilen cevap dilekçesi ile zamanaşımı itirazında bulunulduğu anlaşılmıştır. Yapılan yargılamada dava konusu kaza nedeni ile davacıda meydana gelen maluliyetin tespiti bakımından maluliyet raporu alınmış, kusur ve aktueryal hesap için de rapor alınmış, davacı davasını ıslah etmiş, ıslah dilekçesi davalı tarafa tebliğ edilmiş, davalı taraf ıslah dilekçesine karşı da zamanaşımı itirazında bulunmuş olduğu anlaşılmıştır. Davaya konu edilen kaza tarihinde yürürlükte olan Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. BK’nın 60. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanaşımı süresi ile olağan üstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2017/731 E., 2017/5797 K. Sayılı kararı (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794)). Diğer yandan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/1 maddesinde motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin taleplerin zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiş, davacının kaza günü polise verdiği ifadeden fiili ve faili olay günü öğrendiği göz önünde bulundurulduğunda bu sürelerin dava tarihi itibari ile dolduğu, uzamış ceza zaman aşımının ise 2918 Sayılı KTK’nun 109/2 TCK 66 ve 89. maddelerine göre 8 yıl olacağı dikkate alındığında, kazanın 06/02/2006 tarihinde meydana geldiği ve 8 yıllık zamanaşımının 06.02.2014 tarihinde dolduğu, davanın 16.10.2014 tarihinde açıldığı ve davalı tarafça da süresinde sunulan cevap dilekçesi ile zamanaşımı itirazı ileri sürüldüğünden ve dava tarihi itibari ile zamanaşımı dolduğu görüldüğünden, davanın zamanaşımı nedeni ile reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/1. maddesinde zamanaşımı süresinin 2 yıl ve herhalde 10 yıl olduğunun belirtildiğini, zamanaşımı süresinin başlaması için zararın ve tazminat sorumlusunun birlikte öğrenilmesi gerektiğini, müvekkilinin kaza sonucu ortaya çıkan zararlarının 04/02/2008 tarihinde, Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Hastanesinden taburcu edildikten sonra belirlenebilir hale geldiğini, 8 yıllık ceza dava zamanaşımının 04/02/2008 tarihinde başladığını, davanın ise bu süre içerisinde 16/10/2014 tarihinde açıldığını, dolayısıyla zamanaşımından davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: 2918 sayılı KTK.nun 109/1.maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi ile Dairemizin yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler (zarardaki değişme) söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır. Somut olayda; gelişen bir durum söz konusu olmadığına ve davaya konu trafik kazası 06/02/2006 tarihinde gerçekleştiğine göre davacının yaralanması nedeniyle ceza dava zamanaşımı süresi 5237 Sayılı TCK’nın 89 ve 66 maddelerine göre 8 yıldır. İşbu dava ise 16/10/2014 tarihinde, bir başka deyişle 8 yıllık ceza dava zamanaşımı dolduktan sonra açılmıştır. Davalı vekili yasal cevap süresi içerisinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur. Bu durumda, Mahkemece zamanaşımından dolayı davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur. Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusundaki iddia ve itirazlar kabule şayan görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL karar ve ilam harcının mahsup edilerek bakiye 36,30 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına, 3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ıslah edilen dava değeri (13.232,39 TL) dikkate alınarak HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 29/03/2022