Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/300 E. 2020/3865 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/300
KARAR NO: 2020/3865
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/03/2018
NUMARASI: 2010/622 Esas – 2018/294 Karar
DAVANIN KONUSU: 2004 sayılı İcra İflas Kanununun (İİK) 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali
KARAR TARİHİ: 24/09/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalılardan …’nın, müvekkili bankadan kredi kullanan dava dışı … A.Ş.’nin kullandığı kredinin müşterek borçlu ve müteselsil kefili olduğu, kredi koşullarına uyulmaması nedeniyle hesabın kat edilerek İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile, 237.506,25 TL üzerinden haciz yolu ile icra takibi yapıldığını, İİK’nin105’inci maddesi uyarınca dosyadaki haciz tutanaklarının aciz vesikası hükmündeki belgelerden olduğunu ve aynı Kanun’un 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davası açma hakkı verdiğini, davalı …’nın maliki olduğu taşınmazları düşük bedellerle, alacaklısını ızrar ve alacaklısından mal kaçırmak amacıyla elinden çıkararak mal varlığını suni şekilde eksilttiğini, davalı borçlu …’nın maliki olduğu tapunun Büyükçekmece ilçesi … Köyü … parsel sırasında kayıtlı … numaralı bağımsız bölümün davalı …’ya, tapunun Büyükçekmece ilçesi … Köyü … parsel sırasında kayıtlı … numaralı bağımsız bölümün davalı …’a, tapunun Büyükçekmece ilçesi … Köyü … parsel sırasında kayıtlı 10 numaralı bağımsız bölümün davalılardan …’na, adı geçen davalının da, bu taşınmazı davalı …’e sattığını, satış işleminin devir bedelinin çok düşük ve sembolik olduğunu, davalıların aralarında yaptıkları bu muvazaalı satış işlemi için gösterdikleri bedelin düşük olduğunu, yargılama sırasında ortaya çıkacağını, dava konusu tasarrufun İİK’nin 280’inci maddesi gereğince de iptale tabi olduğunu ileri sürerek İİK7nın 277 ve devamı maddeleri hükümlerine göre batıl olan satış tasarruflarının müvekkili banka yönünden iptaline, İİK’nin 283’üncü maddesi uyarınca cebri icra yolu ile hakkını alma yetkisi tanınmasına, … Mahallesi … arsa paylı, … numaralı gayrimenkulün son maliki … aleyhindeki taleplerinin kabul edilmemesi halinde İİK’nin280/2’nci maddesi uyarınca davalılardan …’na elinden çıkardığı malın değerine karşılık satış tarihi itibarıyla Mahkemece belirlenecek rayiç bedeli tutarındaki tazminatın alacak miktarı ile sınırlı olmak üzere satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı birinci alıcı …’ndan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; iyi niyetli üçüncü şahıs olan müvekkilinin dava konusu taşınmazı üzerindeki ipotek ile birlikte satın aldığını, dava konusu taşınmaz üzerinde … A.Ş.’nin birinci dereceden 247.500,00 TL bedeli ipoteğin bulunması nedeniyle müvekkilinin ipotek alacaklısı bankaya yaklaşık 100.000,00 USD karşılığı, Türk Lirası bedel ödediğini, müvekkilinin kötü niyetli olduğunun kanıtlama yükünün davacıya ait olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazı ilk satışından yaklaşık iki sene sonra satın alarak ikinci malik olan müvekkilinin hiçbir zaman takip borçlusu ile muamele yapmadığını, kötüniyetin kanıtlanmasının davacıya düştüğünü, iyiniyetli üçüncü kişiler aleyhine tasarrufun iptali davasının açılmasının hukuken mümkün olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “… Davalılar …, … , … ın husumet itirazlarının kabulü ile aktif husumet yokluğundan davanın HMK 114/1-d 115 gereğince dava şartı yokluğundan usulen reddine Davalı … ve … yönünden İİK 280/3 gereğince davacı muvafakatı bulunduğu gözetilerek HMK 114/2 ve 115 gereğince dava şartı yokluğundan usulen reddine Dava tarihi itibari ile dava koşulu olan kesin veya geçici aciz belgesinin davacı tarafca dosyaya verilen kesin süre içinde sunulmadığı anlaşılmış olmakla İİK 277 HMK 114/2 ve 115 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulen reddine …” karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava tarihinde dava konusu taşınmazların davalılar adına kayıtlı olmamasını, davanın aktif husumet yönünden reddi gerekçesi olamayacağını, zira davalıların, davalı … adına kayıtlı taşınmazları muvazaalı biçimde müvekkili zarara uğratmak için aldıklarını, davacının muvafakatının bulunduğu gerekçesi ile dava şartı yokluğunda usulden reddinin hukuka aykırı olduğunu, zira ortada borçlunun gayrimenkulleri üzerinde serbestçe tasarruf edebileceğine yönelik gerçek muvafakatın bulunmadığı, müvekkilinin yaptığının ipotek bedeli ödenen gayrimenkuller üzerindeki ipotekleri kaldırmak olduğunu, bilindiği üzere ipotek bedeli ödenen gayrimenkul üzerindeki ipoteği kaldırmanın yasal yükümlülük olduğunu, davanın dosyada kesin veya geçici aciz vesikası bulunmadığı gerekçesiyle, dava şartı yokluğundan usulden reddinin de hukuka aykırı olduğunu, Gaziosmanpaşa …İcra Müdürlüğünün … talimat sayılı dosyasının haciz tutanağı incelendiğinde haczedilen malların alacak miktarından çok düşük olduğunun görüldüğünü, haczi olanaklı mallarının yetersizliğinin anlaşılması halinde haciz tutanağının geçici aciz vesikası yerine geçeceğinin, gerek mevzuat gerekse yerleşik Yargıtay içtihatlarında kabul edildiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 355’inci maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı olarak yapılan incelemede; İİK’nin 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin davayı elinde kat’i (İİK’nin 143’üncü maddesi) yada geçici (İİK’nin 105’inci maddesi) aciz belgesi bulunan alacaklılar açabilir. Bu husus davanın görülebilme koşulu olup mahkemece re’sen (kendiliğinden) gözönüne alınması gerekir. Yargıtay 17’nci Hukuk Dairesinin yerleşik kararlarına göre aciz belgesinin dava açılmadan dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasından ve hatta hükmün Yargıtay’ca onanmasından veya bozulmasından sonra bile sunulma olanağı vardır. Yargıtay 17’nci Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarına ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02.03.2005 gün ve 2005/15-100-119 sayılı kararına göre, borçlu hakkında aciz vesikası alınmamakla birlikte, borçlu kayıp ve adresi saptanamıyorsa, saptanan ve bilinen adreslerinde de icra müdürlüğünce, borçlunun haczi kabil malının bulunmadığı tespit edilmişse, bu takdirde aciz hali gerçekleşmiş sayılır. Gaziosmanpaşa …’inci İcra Müdürlüğünce düzenlenen … talimat sayılı haciz tutanağının incelenmesinde; takip borçlularından … Limited Şirketini “… Caddesi no:… Hadımköy” adresinde yapılan hacizde muhammen bedeli 20.000,00 TL olan raylı vinç ve kantarın haczedilmesinin ardından şirket çalışanı …’ın, diğer takip borçluları … AŞ, … Limited Şirketi, … ile davalı …nın takip talebinde adresleri olarak belirtilen “… Caddesi no:…’de borçlulara ait hiçbir şey yoktur” biçiminde beyanda bulunduğu, ilk derece mahkemesince 10/03/2018 tarihli duruşmada hazır bulunmayan davacı vekiline geçici ya da kesin aciz belgesini sunması için tebliğden itibaren bir haftalık kesin süre verildiğine dair ara karar kurulmuş, geçici ya da kesin aciz belgesinin sunulması amacıyla kesin süre verilmesine ilişkin duruşma tutanağının da davacı … AŞ vekiline 12/03/2018 günü tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Somut olay yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; dava dosyasına ekli icra takip dosyasının kapsamı gözetildiğinde, kanun yolu incelemesinde dahi tamamlanması olanaklı geçici ya da kesin aciz belgesinin sırf kesin süre içerisinde sunulmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmesi isabetli kabul edilmemiştir. Tasarrufun iptali davasından maksat, İİK’nin 278, 279 ve 280’inci maddelerinde yazıldığı gibi alacağın tahsilini temin için borcun doğumundan sonra yapılan tasarruflarının iptaline hükmettirmektir. İptal davası, ayni bir dava olmayıp şahsi bir davadır. Dava konusu mal lehine tasarruf yapılmış olan üçüncü kişinin elinde ise iptal davasının konusu o mal veya hak üzerinde cebri icraya devam edilmesi, lehine tasarruf yapılan kişi malı elinden çıkarmış ise o zaman davanın konusu üçüncü kişinin o malın değeri oranında tazminata mahkûm edilmesi gerekir. Üçüncü kişinin borçludan devraldığı iptale tabi tasarruf konusu mal veya hakkı dava sırasında dördüncü kişiye devretmesi veya devrettiğinin dava sırasında öğrenilmesi halinde; davanın ıslahına gerek olmadan davacı alacaklı, seçim imkanına haiz olup, derdest davaya bedel davası olarak devam edebilmesini mahkemeden isteyebilir ya da devralan dördüncü kişiyi davaya dahil ederek davaya devam edilebilir. Somut uyuşmazlıkta; davalı … tarafından davalı …’a 16/10/2008, davalı …’e 01/04/2008, davalı …’ya 04/06/2008 tarihinde resmi senetle satılan ve tapuya tescil edilen taşınmazların 24/10/2018 günü satış sebebiyle … AŞ adına tescilinin yapıldığı anlaşılmıştır. Bu nedenle davanın ıslahına gerek olmaksızın davacı alacaklının davaya bedel davası olarak devam etme olanağı bulunduğu gözetilmeden dava konusu taşınmazların davalılar …, … ve … adına kayıtlı olmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi kararı verilmesi doğru değildir. Davalılar … ve … yönüden İİK’nin 280/3’üncü maddesi gereğince davacının muvaffakatı bulunduğu gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine ilişkin kararın incelenmesine gelince; davalı … vekili cevap dilekçesinde ipotek alacaklısı bankaya yaklaşık 100.000 USD cinsinden para ödendiğini ileri sürmüş, 18.10.2012 tarihli dilekçe ekinde ise benzer anlatımlarda bulunarak taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılması amacıyla davalı …nın hesabına 100.000,00 USD tutarında döviz cinsinden para gönderildiğini ileri sürmüş, dilekçe ekinde de davalı …nın davacı …AŞ nezdindeki hesabına 100.000,00 USD para gönderildiğine ilişkin dekont sunmuştur. Davalı … vekili tarafından sunulan davalı …nın hesabına 100.000,00 USD tutarında döviz cinsinden para gönderildiğine ilişkin dekont İİK’nin 280/3’üncü maddesinde öngörülen karineyi ortadan kaldırmaya yetmeyeceği gibi anılan Kanun hükmünün de somut olayda uygulanması olanağı bulunmadığından, davacının muvaffakatının bulunduğu gerekçesiyle davalılar … ve …’e karşı açılan davanın usulden reddi yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusu dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerindedir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere : 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/6’ncı maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/09/2020