Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/256 E. 2022/1619 K. 04.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/256
KARAR NO: 2022/1619
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/05/2019
NUMARASI: 2014/984 Esas – 2019/537 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/10/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava ve uyuşmazlık; TBK’nın 54. ve 56. maddesi kapsamında, yaralamalı trafik kazası kaynaklanan güç kaybı tazminatı ve bakıcı gideri tazminat adı altında maddi tazminat ile manevi tazminat istemlerine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; ” 1-Davacı tarafın davalı sigorta şirketleri … Sigorta A.Ş ve … Sigorta A.Ş ye yönelik davalarının sulh nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına2-Davacı tarafın davalılar Esenyurt Belediye Başkanlığı, … .San.Tic.A.Ş ve …’a yönelik maddi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile, 5.873.876,62 TL iş göremezlik tazminatı ve 410.408,34 bakıcı gideri olmak üzere toplam 6.284.284,96 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 30.12.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine, Davacıların bu davalılara yönelik fazlaya dair maddi tazminat taleplerinin reddine, 3-Davacıların davalılar Esenyurt Belediye Başkanlığı, … İnş.San.Tic.A.Ş ve …’a yönelik manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile, Davacı … için 250.000,00 TL, Eş …için 100.000,00 TL, Anne … ve çocuklar … ve … için ayrı ayrı 50.000 TL olmak üzere toplam 500.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 30.12.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine, Fazlaya dair taleplerin reddine,” karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacılar vekili, davalı … İnş. San. ve Tic. AŞ. vekili ve davalı Esenyurt Belediye Başkanlığı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuşlardır. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme tarafından maddi tazminat taleplerinin değerlendirilmesi için gelir kaydının tespitine yönelik bilirkişi incelemesi yapılmış olup, bilirkişi kurulunun 26/02/2018 tarihli kök raporunda yer alan tespitlerde, maddi zararları olan sürekli iş göremezlik ve bakıcı giderleri olmak üzere iki başlık adı altında toplamda 15.623.228,22 TL olarak hesaplandığını, bu raporun müvekkilinin gerçek zararını ortaya koyduğundan, bu rapor dikkate alınarak karar verilmesi gerektiğini, davalıların bu rapora karşı bir itirazlarının olmadığını, davalıların itirazlarının kusura ilişkin olduğunu, buna rağmen Mahkemece resen yeniden ek rapor alınmasına karar verildiğini, 17/12/2018 tarihli ek raporda, davacı …’ın kaza tarihi itibarıyla aylık kazancı hesaplanırken,… Şirketi’nden elde etmiş olduğu gelirinin, şirketin kurulduğu yıldan son döneme kadarki ortalamasının alınarak aylık kazancının 21.980,86 TL olduğunun tespit edildiğini ve bu miktar üzerinden yapılan hesaplamanın Mahkemece esas alındığını, 17/12/2018 tarihli ek rapora yönelik itirazlarının Mahkemece dikkate alınmamasının hatalı olduğunu, en azından davacının yaptığı işleri yapabilecek emsal bir personelin ancak genel müdür tahsisi ile ikmal olabileceğinden bahisle sadece… Şirketi’ne bir genel müdür atanması halinde dahili aylık 27.450 TL maliyet doğacağı hesap edildiğinden, en kötü ihtimalle bu miktar üzerinden maddi tazminatın hesaplanması gerektiğini; kaza nedeniyle davacı …’ın %100 malul hale geldiğini ve iş görme yeteneğini kaybettiğini, sadece maluliyete ilişkin emekli maaşıyla yaşam savaşı verdiğini ve sürekli ameliyat olduğunu, yakınlarının desteğiyle ayakta durduğunu ve yemeğinin yedirilmesinden tuvalet ihtiyacına kadar tüm ihtiyaçlarının eşi tarafından sağlandığını, kaza tarihinde henüz çok küçük olan çocukların babalarından korktuğunu ve yanına bile yaklaşmadıklarını, uzun süreli psikolojik destekten sonra babalarına yaklaştıklarını, bu nedenle Mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarlarının çok düşük olduğunu, kararın bu yönlerden usul ve yasaya aykırı olduğunu; kaza nedeniyle müvekkillerinin, bütün gelirlerini kaybettiklerini, yargılama harç ve masraflarını karşılamak için yakınlarından borç aldıklarını, bu nedenle müvekkillerinin adli yardımdan yararlandırılmasını talep ettiklerini belirtmiştir. Davalı … Madencilik İnş. San. ve Tic. AŞ. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu trafik kazasının, davalı sürücü …’ın 90 derecelik sert virajla alkollü olması nedeniyle virajı alamamasından kaynaklandığını, sonrasında bariyerlere çarptığını, olayın tamamen davalı sürücünün kusurundan kaynaklandığını, kazanın meydana geldiği yerde yol yapım işini üstlenen müvekkili tarafından bütün önlemlerin alındığını, sürücünün alkollü araç kullanmaması ve hız kurallarına uyması halinde maddi hasar ve yaralanma ile geçiştirilebilecek kazanın bu denli vahim bir sonuçla sonuçlanmayacağını, kaza anında davalı sürücü …’ın 1.03 promil, yaralanan davacı …’ın da 1.55 promil alkollü olduğunun tespit edildiğini, alkol oranı dikkate alındığında Yargıtayın yerleşik içtihatları doğrultusunda kazanın, salt alkolün etkisinde gerçekleştiğinin kabul edilmesi gerektiğini; kazanın nedeni, aracın alkollü ve hızlı olarak kullanılması olduğundan, kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkili şirketin kurala aykırı davranmış olduğu kabul edilse dahi, müvekkilinin sorumluluğuna gidilemeyeceğini; zira kusur incelemesi yapılırken hangi eylem ve davranışın zararı doğurduğu üzerinde durulmadığını, kusur bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmeden karar verildiğini; kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkili şirketin, yol bakım çalışmaları kapsamında yapmış olduğu işlemlere ilişkin gerekli önlemleri almak zorunda olduğunu, ancak somut olaydaki gibi alkollü ve hızlı bir şekilde araç kullanmakta iken, trafik uyarısı da bulunduğu halde virajı dönemeyerek, yoldan çıkmak suretiyle bir kişiye zarar verilmiş ise; burada kazanın asıl sorumlusunun, alkollü ve hızlı araç kullanan sürücünün olması gerektiğini, bu nedenle, müvekkili şirkete verilen %50 oranındaki kusuru kabul etmediklerini; dosyada kusur oranı kesinleşmeden alınan tazminat hesabına ilişkin raporu kabul etmelerinin olanaksız olduğunu, 12/12/2018 tarihli bilirkişi raporunda yapılan teknik değerlendirmenin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu rapora göre, görme engelli kişilerin hiçbir mesleği yapamayacağı, iş hayatında olamayacağı ve başka bir kişinin bakımına muhtaç yaşayacağı sonucunun çıktığını, bu tespitin oldukça hatalı ve gerçek dışı olduğunu, ülkemizde ve dünyada görme engelli kişilerin, iş hayatının içinde her zaman var olduğunu ve olmaya devam ettiklerini; mali yönden yapılan incelemenin, dosyaya sunulan kısıtlı bilgi ve belgeler üzerinden yapıldığını, detaylı şekilde ticari defter ve kayıtların incelenmesi, vergi dairesine sunulan vergi beyannameleri ile diğer bilgi ve belgelerin teyit edilmesi gerekirken, bu araştırmaya gidilmeden ulaşılan sonuçların şaibeli ve denetime muhtaç olduğunu; bilirkişi raporunda, davacının tek başına birden fazla şirketi yönettiği, bu şirketlerin, kimsenin yardımı olmaksızın davacının bizzat kendisi tarafından yürütüldüğü ve kendisi kaza yaptığından bahisle, bu şirketlerin artık kar yapmadığı ve pasif duruma düştüğü şeklinde yapılan tespitin, hayatın olağan akışına tamamen aykırı olduğunu, davacının kazancının oldukça yüksek hesaplanması nedeniyle tazminat raporunun hatalı düzenlendiğini, tazminat raporunu diğer yönlerden de kabul etmelerinin olanaksız olduğunu, kazaya karışan aracın davacı …’a ait olduğu hususunun Mahkemece dikkate alınmadığını, davacı …’ın kazaya karışan aracın işleteni olduğunu, her ne kadar müterafik kusur ve hatır taşıması indirimi yapılmış ise de bu hususun da Mahkemece dikkate alınması gerektiğini, davacı …’ın aracın işleteni olduğu halde yolcu olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, dava konusu olayda müvekkili şirkete isnat edilebilecek bir kusur bulunmadığından, davacıların manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte, bir an için müvekkili şirketin kusurlu olduğu varsayıldığında dahi, hükmedilen manevi tazminat miktarlarının fahiş olduğunu belirtmiştir. Davalı Esenyurt Belediye Başkanlığı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın idare mahkemesinde açılması gerektiğini, bu nedenle öncelikle görev yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, olayın meydana gelmesinde müvekkilinin kusurunun bulunmaması nedeniyle husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücü …’ın kusurlu olduğunu, 16/04/2015 tarihli bilirkişi raporu ve Adli Tıp Kurumu raporunda müvekkiline herhangi bir kusur verilmediğini ancak 27/05/2016 tarihli bilirkişi raporunda müvekkilinin alt düzeyde tali derecede %15 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiğini, hükme esas alınan bu raporun hatalı ve yanlış değerlendirmeler içerdiğini, müvekkili hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından; 30/12/2012 tarihinde saat 22.40 sıralarında davalı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile Esenyurt, Akçaburgaz, … caddesinden gelip …. Sokağı takiben …. Sokak kavşağı istikametine seyir halinde iken, … Sanayi Sitesi hizalarında direksiyon hakimiyetini kaybederek, yolun gidişine göre sağında yer alan otokorkuluk (bariyer) ve otokorkuluk direğine çarptığı, yol çalışması nedeniyle hafriyat kamyonlarının geçişi için açıklık bırakmak amacıyla kesilen (sökülen) ve ucu açık olarak bırakılmış otokorkuluk demirinin otomobilin motor kaputuna çarptıktan sonra, ön camdan geçerek otomobilin içine girdiği ve otomobilin sağ ön koltuğunda yolcu konumunda bulunan davacı …’ı yaraladığı; kazanın olduğu esnada yol yapım çalışmasını yürüten firmanın davalı … İnş. San. ve Tic. AŞ. ve kazanın meydana geldiği yolun bakım ve denetiminin davalı Esenyurt Belediyesi Başkanlığı sorumluluğunda olduğu; meydana gelen bu kaza neticesinde davacı …’ın yaralanması nedeniyle güç kaybı zararı ve bakıcı gideri zararı adı altında maddi tazminat ve manevi tazminat; yaralanan …’ın yakınları (eşi, çocukları ve annesi) için manevi tazminat talep edildiği ve Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin birçok kararında vurguladığı üzere, “2918 sayılı Kanun’un 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği” kanısına varıldığından, davalı Esenyurt Belediye Başkanlığı vekilinin bu yöne ilişkin itirazı kabul edilmemiştir. İlk Derece Mahkemesince karara dayanak yapılan 27/05/2016 tarihli bilirkişi kurulu raporunda; kazanın meydana gelmesinde aracın sürücüsü davalı …’ın tali derecede ve %35 oranında, davalı … İnş. San. ve Tic. AŞ.’nin asli derecede ve %50 oranında, davalı Esenyurt Belediye Başkanlığının alt düzeyde tali derecede ve %15 oranında kusurlu oldukları, davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının kusursuz olduğu mütalaa edilmiştir. Bilirkişi kurulu raporunun yapılan incelemesinde; raporun, HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği, trafik kazası tespit tutanağı ve dosyada alınan diğer kusur bilirkişi raporlarının tartışıldığı, tarafların itirazlarının değerlendirildiği; raporun, olayın oluşuna ve dosya kapsamına uygun denetim ve hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olduğu kanısına varılmıştır. Bu nedenle, davalıların kusura yönelik iddia ve itirazları kabule şayan görülmemiştir. Yine İlk Derece Mahkemesince karara dayanak yapılan 12/12/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporunda; davacı …’ın kaza sonucunda %100 maluliyet oranı ve bakıcıya muhtaç olması nedeniyle talep edebileceği sürekli güç kaybı zararının 9.177.932,23 TL, bakıcı gideri zararın ise 641.263,02 TL olduğu mütalaa edilmiştir. Bilirkişi kurulu raporunun yapılan incelemesinde; raporun, HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği, davacı …’ın, tazminat hesaplamasında esas alınan aylık net kazancının, Mahkemece 20/10/2017 tarihli ara kararıyla davacı …’ın sahibi olduğu şirketlerin kayıtları üzerinde yerinde inceleme yetkisi verilen mali müşavir bilirkişisi tarafından Yargıtayın ve Dairemizin yerleşik içtihatlarında vurgulanan yöntem çerçevesinde 21.980,86 TL olarak belirlendiği ve aynı mali müşavir bilirkişinin yer aldığı bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen tazminat raporunda herhangi bir hatanın bulunmadığı; raporun dosya kapsamına uygun, denetim ve hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olduğu kanısına varılmıştır. Bu nedenle, istinaf kanun yoluna başvuran taraf vekillerinin bu yönlere ilişkin itirazları kabul edilmemiştir. Kazanın oluş şekli, kaza nedeniyle yaralanan davacı …’ın yolcu olması, bir başka deyişle kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmaması, davacının müterafik kusurunun bulunması, kaza sonucunda %100 malul ve bakıcıya muhtaç hale gelmesi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde; İlk Derece Mahkemesince davacı … ile yakınları olan diğer davacılar için hükmedilen manevi tazminat miktarlarının, TBK’nın 56. maddesinde düzenlenen manevi tazminat müessesesinin amacına ve hakkaniyet ilkesine uygun olduğu kanısına varıldığından, istinaf kanun yoluna başvuran taraf vekillerinin bu yöne ilişkin itirazları da yerinde görülmemiştir. Ayrıcı, kazaya karışan … plakalı aracın ruhsat kaydına göre dava dışı … İç ve Dış Ticaret Ltd. Şti. adına kayıtlı olduğu, bir başka deyişle aracın işleteninin, davacı … olmadığı anlaşıldığından, bu yöne ilişkin itiraz da kabul edilmemiştir. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, Dairemizce aşağıdaki şekilde karar oluşturulmuştur.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacılar vekili, davalı Esenyurt Belediye Başkanlığı vekili ile davalı … Madencilik İnş. San. ve Tic. AŞ. vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine,2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL karar ve ilam harcının mahsup edilerek bakiye 36,30 TL karar ve ilam harcının davacılardan tahsili ile Hazine’ye verilmesine,3-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 429.279,50 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan toplam 214.728,54 TL’nin mahsubuyla bakiye 214.550,96‬ TL karar ve ilam harcının davalılar Esenyurt Belediye Başkanlığından ve … Madencilik İnş. San. ve Tic. AŞ.’den tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,4-İstinaf kanun yoluna başvuranların istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettikleri yargılama giderinin kendileri üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı … hakkındaki hükümler yönünden, HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz yolu açık; diğer davacılar hakkında kurulan hükümler yönünden, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.04/10/2022