Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/2554 E. 2023/292 K. 21.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2020/2554
Karar No: 2023/292
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 24/09/2020
Numarası: 2017/640 2020/623
Davanın Konusu: Maddi ve Manevi Tazminat
Karar Tarihi: 21/2/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … Hizmetleri AŞ’ye ait sürücüsü davalı …’nun yönetimindeki kamyonetin dönemeci alamayarak karşı yönden gelmekte olan davacının yönetimindeki araca çarpması sonucu meydana gelen kazada müvekkilinin yaralandığını belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde 1.000 TL geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen, 100.000 TL manevi tazminatın ise davalılar … Hizmetleri AŞ ile …’dan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Hizmetleri AŞ vekili dava dilekçesinde davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne, 10.533,09 TL geçici iş göremezlik, 182.306,82 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 192.839,91 TL’nin davalılar … Sigorta Şirketi ile … Hizmetleri AŞ’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine; atiye bırakılan …’ya karşı açılan davada karar verilmesine yer olmadığına; manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, 20.000 TL manevi tazminatın davalı … Hizmetleri AŞ’den tahsil edilerek davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı … Sigorta Şirketi vekili dilekçesinde özetle; davaya konu olayın iş kazası niteliğini taşıdığından Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından bağlanan aylık gelirin peşin sermaye değerinin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 55 inci maddesi uyarınca müvekkili şirkete rücu edildiğini, bu nedenle henüz gelir bağlanmamış ise davacıya bu konuda başvuruda bulunması için süre verilmesi gerektiğini, aksi halde müvekkili şirketin SGK’ye karşı sorumluluktan kurtulamadığını; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 90 ıncı maddesi uyarınca tazminatın Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları (KMAZMSSGŞ) ekinde yer alan ölçütlere göre aktüeryal yöntem ve teknik faiz uygulamasıyla hesaplanması gerektiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Anayasa Mahkemesinin 9/10/2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan iptal kararına göre, sürekli sakatlık oranının KMAZMSSGŞ hükümlerine göre belirlenemeyeceğini, bu itibarla Yargıtay’ın yerleşmiş kararları doğrultusunda sürekli sakatlık oranının Çalışma ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri gereğince saptanması gerektiğini; müvekkilinin zararının PMF 1931 Yaşam Tablosu ve %10 artırma ve iskonto tekniği kullanılarak hesaplanmasının doğru olacağını; hükmolunan manevi tazminat tutarının son derece düşük olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … Hizmetleri AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının sürekli sakatlık oranının Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri gereğince belirlenemeyeceğini, sürekli sakatlık oranı %28 olarak saptanan davacının engellilik oranının zaman içinde azalma olasılığının olup olmadığının belirtilmediği, kazanın oluşumuna tek başına … plakalı araç sürücüsünün neden olduğunun düşünülemeyeceğini, müvekkili şirketin iş kazasının gerçekleşmesinde herhangi bir kusurunun bulunmadığını, meydana gelen kazada …’nun %100 kusuruyla müvekkili şirkete yüklenmek istenilen zarar arasında nedensellik bağının bulunmadığını, davacı …’nın dava dışı … Ticaret Limited Şirketinin maliki olduğu aracı talimatlara uygun kullanıp kullanmadığının araştırılması gerektiğini, kusurun tamamının müvekkili şirketin araç sürücüsüne yüklenmesinin haksız olduğunu, her üç araç sürücüsünün kusurlarının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumundan (ATK) rapor alınması gerektiğini, manevi tazminatın haksız fiile neden olan araç sürücüsünden talep edilebileceğini, manevi tazminat talebinin husumet yokluğundan, maddi tazminat talebinin ise sigorta poliçesinden karşılanacağından davanın reddi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355 inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. ATK İstanbul Trafik İhtisas Dairesinin 6/8/2019 tarihli raporunda, yönetimindeki … plakalı kamyonet ile seyir halinde bulunan davalı sürücü …’nun, tehlikeli viraj tabelasını ve yer koşullarını dikkate alıp hızını azaltarak bulunduğu şeridi koruyacak biçimde seyrini sürdürmesi gerekirken, tehlikeli dönemece geldiğinde sevk ve idare hatasıyla direksiyon hakimiyeti kaybederek karşı yön şeridine geçerek davacı sürücü …’nın yönetimindeki kamyonete çarpması nedeniyle kazanın oluşumunda %100 oranında kusurlu olduğunu, davacı sürücü … ile dava dışı …’un kusursuz oldukları belirtilmiş; Ümraniye Sosyal Güvenlik Merkezinin 11/8/2017 tarihli yazısıyla, geçirdiği iş kazasına ilişkin hastalıktan açılan dinlenme raporuna dayanılarak geçici iş göremezlik ödeneği kapsamında 3.118,79 TL ödenen davacı …’nın geçirmiş olduğu kaza nedeniyle sürekli sakatlık oranının tespiti konusunda herhangi bir başvurusu bulunmadığından sürekli sakatlık oranının tespit edilemediği ve kendisine herhangi bir aylık gelir bağlanmadığı bildirilmiş; ATK 2 nci İhtisas Kurulunun 2/12/2019 tarihli raporunda ise davacı …’nın 19/4/2017 günü geçirdiği trafik kazasından kaynaklanan yaralanmasıyla gelişen tüm vücut engellilik oranının, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alındığında %28 olduğu, iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceği belirtilmiş; hükme esas alınan aktüerya hesap uzmanı bilirkişinin raporunda ise davacıya SGK tarafından ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin hesaplanan geçici iş göremezlik tazminatından mahsup edildiği, davacının sürekli sakatlık tazminatının TRH 2010 Yaşam Tablosu esas alınarak 1,8 teknik faiz ve devre başı ödemeli belirli süreli rant formülüne göre hesaplandığı anlaşılmıştır. ATK İstanbul Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 6/8/2019 tarihli raporda; davalı …’nun yönetimindeki davalı işleten … Hizmetleri AŞ’ye ait … plakalı kamyonet ile davacı sürücü …’nın yönetimindeki kamyonet ve dava dışı …’un yönetimindeki … plakalı otomobilin kaza sırasındaki konumları ve sürücülerinin davranışları irdelenerek, olayın meydana gelmesine neden olan kusur oranının; yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasında bulunan nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde; dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığının anlaşılmış; davaya konu trafik kazası nedeniyle oluşan maddi ve manevi zarardan … plakalı kamyonetin kaza tarihinde maliki olması nedeniyle KTK’nin 3 üncü maddesi uyarınca işleten sıfatını taşıdığı anlaşılan davalı … Hizmetleri AŞ’nin, aynı Kanunun 85 inci maddesinin 1 inci ve son fıkraları uyarınca davalı sürücü …’nun kusuru oranında sorumlu tutulmasında isabetli olduğu sonucuna ulaşılmış; ATK 2 nci İhtisas Kurulunun 2/12/2019 tarihli raporu içeriğine göre davalı … Hizmetleri AŞ vekilinin bu konuya yönelen istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Yargıtay 17 nci Hukuk Dairesinin 23/3/2021 gün ve 2021/2772 (E) – 2021/3174 (K), 2020/6173 (E) – 2021/3121 (K) sayılı kararlarında açıklandığı gibi; destekten yoksun kalma tazminatı davasında gerçek zararın miktarı, davacıların olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edecekleri kazanç toplamından oluşmaktadır. Desteğin veya hak sahiplerinin bakiye ömürlerinin daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, … Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH-2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Özü itibarıyla varsayımlara dayanan gerçek zararın hesaplanmasında, en doğru sonuca ulaşılması için gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu itibarla TRH-2010 yaşam tablosunun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alındığında tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH-2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağı anlaşılmakla birlikte, davacı …’nın bakiye ömrünün, PMF-1931 yaşam tablosuna göre 31,90 yıl, TRH-2010 yaşam tablosuna göre ise 37,77 yıldır. Bu itibarla davacının bakiye ömrünün TRH-2010 yaşam tablosuna göre PMF-1931 yaşam tablosundan daha uzun olduğu ve buna göre hesaplanacak tazminatın da fazla olacağının anlaşılması karşısında, davacı vekilinin bu nedene dayalı olarak istinaf kanun yoluna başvurmakta hukuki yararı bulunmamaktadır.Diğer yandan Anayasa Mahkemesi’nin 17/7/2020 gün ve 2019/40 (E) – 2020/40 (K) sayılı kararıyla, KTK’nin 90 ıncı maddesinin 1’inci tümcesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin ve ikinci tümcesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.Yukarıda açıklanan iptal kararıyla birlikte trafik kazasından kaynaklanan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminat talepleri KTK’de öngörülen usul ve esaslara tabi olup anılan Kanunda öngörülmeyen konular yönünden ise TBK’nin haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanacaktır. Bu nedenle bedensel zarar tazminatı hesabında, yeni KMAZMSGŞ ekindeki cetvellerin kullanılması olanağı bulunmadığından ve %1,8 teknik faiz uygulaması da anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması olanağı bulunmamaktadır. İşleten ile sigorta şirketi arasında düzenlenen sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan trafik kazasından ötürü zarar gören 3’üncü kişi yönünden, gerek KTK’de gerekse TBK’de sürekli sakatlık oranının hangi ölçüte göre belirleneceğine ilişkin düzenleme bulunmamaktadır. Bu itibarla tazminat hesabının, %1,8 teknik faiz uygulanmadan, Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen progressive rant yöntemi kullanılarak yapılması gereklidir.Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; davacının sürekli sakatlıktan kaynaklanan zararının işleyecek (bilinmeyen) devre bakımından her yıl için gelirin %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi esasına dayanan progressive rant yöntemi kullanılarak yapılması gerekirken, bilinmeyen devre kazancını 1,8 teknik faiz yöntemiyle hesaplayan bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmesi isabetli görülmemiştir. Davacı vekilinin, davacının maluliyetinin Çalışma ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre belirlenmesi gerektiğine ilişkin istinaf itirazı bakımından; TBK’nin 54 üncü maddesi kapsamında açılan davalarda, maddede öngörülen meslekte kayıp oranının belirlenmesinde yargısal uygulamalarda, kaza tarihi itibarıyla ayırım yapılarak kaza tarihi 11/10/2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/9/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 1/9/2013-1/6/2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 1/6/2015-20/2/2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20/2/2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak maluliyet raporu alınması gerektiği kabul edilmektedir. Buna göre mahkemece belirtilen uygulama doğrultusunda, somut olayda kaza tarihi (19/4/2017) itibarıyla davacının maluliyetinin belirlenmesinde Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenen Adli Tıp Kurumu 2 nci İhtisas Kurulunun 6/12/2019 tarihli raporundaki %28 özürlülük oranı ve 9 ay iyileşme süresi dikkate alınarak düzenlenen aktüer raporunda hesaplanan tazminat miktarı benimsenerek karar verilmiştir. Ancak; eldeki dava gibi, TBK’nin 54 üncü maddesi kapsamında çalışma gücünün azalmasından doğan kayıp nedeniyle açılan davalarda, beden ve ruh tamlığı ihlallerinin, zarar görenin sanatına veya mesleğine yapmış olduğu etkinin ve bunun oranının gözetilmesi ile belirlenmesi gerekir. KTK’nin 90 ıncı maddesinde zorunu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar anılan kanunda öngörülen usul ve esaslara tabi olup ayrıca bu kanunda düzenlenmeyen hususlarda TBK’deki haksız fiillere ilişkin hükümlerin uygulanacağı öngörülmüştür. Davacının meslekte kazanma gücü kaybı oranının belirlenmesi bakımından (somut olayda) kaza tarihi itibarıyla yargısal uygulamalarda uygulanması kabul edilen Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik yürürlükte olduğu gibi, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği de yürürlüktedir. Bu yönetmeliğin (Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği) “Dayanak” başlıklı 3 üncü maddesinde; 5510 sayılı Kanunun 107 nci maddesi hükmüne dayanılarak hazırlandığı belirtilmiş; “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesinin (1) nolu bendinde de yönetmeliğin, “5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalıların iş kazası ile meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik hâllerinin meslekte kazanma gücünü ne oranda azaltacağına,” ilişkin usul ve esasları kapsadığı belirtilmektedir. Buna karşılık Özürlülük Ölçütü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin “Dayanak” başlıklı 3 üncü maddesinde bu Yönetmeliğin, 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ile 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 5 inci maddesine dayanılarak hazırlandığı, yine anılan yönetmeliğin 2 nci maddesinde Yönetmeliğin, özürlülere sağlanan haklardan ve verilecek hizmetlerden yararlanmak üzere istenilen özürlü sağlık kurulu raporları ile özürlü sağlık kurulu raporu verebilecek yetkili sağlık kurumlarını ve özürlülerle ilgili sınıflandırma ve ölçütleri kapsadığı düzenlenmiştir. Buna göre -adli tıp öğretisinde de kabul edildiği üzere- Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, amaç ve kapsam olarak tazminat hukuku ilkeleri bağlamında hükümler içerip haksız fiile maruz kalan kişideki travmatik lezyonlar ile birlikte meslek veya iş türü, meslek grup numaraları, iş kolları ve kişilerin yaşlarına yönelik ayrı ayrı cetveller içermekte ve bu itibarla tıbbi kıyas/takdir metoduna elverişli olması nedeniyle bilirkişi/adli tıp uzmanının yorumuna olanak vermektedir. Buna karşılık Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik ise, kişinin maruz kaldığı haksız fiil ve bunun sonucu olarak mesleğinde kazanma gücünü hangi oranda kaybettiğini belirlemekte yeterli olmayıp daha ziyade kişide bulunan sistematik hastalıkları ön plana çıkarmakta, malulen emeklilik, vergi indirimi, bakım ücreti, özel eğitim ve özel donanımlı araç kullanımına yönelik olup tazminat hesabında asıl önem arz eden yaş, sanat, meslek, meslek grubu gibi faktörlerin hesaplamada değerlendirilmemesinden dolayı tazminatın unsurlarını ve hak edilen tazminatın belirlenmesinde yeterli ve gerekli parametreleri içermediği için yeterli olmamaktadır. Bu bağlamda somut olayda, Adli Tıp Kurumundan, 11/10/2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre davacının maluliyet durumuna ilişkin rapor alınıp rapordaki maluliyet durumu göz önüne alınarak ve -davacının PMF yaşam tablosu ile progressive rant formülü uygulanmasına dair talebi nazara alınıp- PMF Yaşam Tablosu ile progressive rant formülü dikkate alınarak, davacının güç kaybı tazminatı yönünden ek rapor alınması sonucunda davanın esası hakkında yeniden nihai bir kararın verilmesi gerektiği değerlendirilmiş, davacı tarafın maluliyet yönündeki itirazının isabetli olduğu sonucuna varılmıştır. Manevi tazminata ilişkin hükmün incelenmesine gelince: TBK’nin 56 ncı maddesinin 1 inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2 nci fıkrası uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir. Manevi tazminat için takdir edilecek miktar, her olaya göre değişebileceğinden hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş biçimi ve tarafların kusur durumları ve ayrıca mağdurun yaralanmasının ağırlığı göz önünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4 üncü maddesinde belirtildiği gibi, hukuka ve hakkaniyete uygun sonuca varılmalıdır. Buna göre, yukarıda açıklanan gerekçeyle mağdurun yaralanmasının niteliğine ve derecesine ilişkin davacı vekilinin itirazı yerinde görülmüş olmakla, usulüne uygun rapor alınmasından sonra maluliyet durumu kesinleşeceğinden ve manevi tazminatın belirlenmesinde önemli ölçütlerden birini yaralanma/maluliyet durumu oluşturduğundan bu aşamada manevi tazminat konusunda taraf vekillerinin istinaf itirazları incelenmemiştir. Yine, davalılar vekillerinin diğer istinaf itirazları -yukarıda anlatılan gerekçelerle- yerinde görülmemekle birlikte, davacı vekilinin istinaf itirazı konusunda Dairemizce verilen kararın niteliği ve mahkemece yeniden yapılacak yargılamada belirlenecek maluliyet durumunun (davacının usuli kazanılmış hakkı gözetilmek kaydıyla) reddedilen hususlarla ilintili olması bakımından, davalılar vekillerinin maddi tazminatla ilgili istinaf itirazlarının da kabulü gerektiği değerlendirilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı … vekilinin, davalı … Hizmetleri AŞ vekilinin ve davalı … Sigorta Şirketi vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesi hükmüne yönelik istinaf başvurularının kabulü ile, kararın HMK’nin 353/1-a/6 ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusunda bulunanlar tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının yatıranlara geri verilmesine, 4-İstinaf kanun yolu başvurusundan ötürü taraflarca sarf edilen yargılama giderinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, 7-Dairemizce verilen kararın niteliği, kabul ve reddedilen istinaf sebepleri itibarıyla icranın geri bırakılması kararı kapsamında davalılarca sunulan teminat mektuplarının geri verilmemesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nin 353/1-a ve 362/1-g maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 21/2/2023