Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/2424 E. 2023/242 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2020/2424
Karar No: 2023/242
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 18/06/2020
Numarası: 2015/50 (E) – 2020/253 (K)
Davanın Konusu: Maddi ve Manevi Tazminat
Karar Tarihi: 9/2/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, İstanbul 8’inci Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/50 (E) sayılı davasında, davacının bedensel zarar tazminatına ilişkin davasının feragat nedeniyle reddine; birleşen İstanbul Anadolu 13’üncü Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/356 (E) sayılı davasında, davacının bedensel zarar tazminatı istemine ilişkin davasının feragat nedeniyle reddine, davacı … için 20.000 TL, davacı … için ise 10.000 TL manevi tazminatın davalılar … ve … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacılara verilmesine, bakiye talebin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi vekili dilekçesinde özetle; olay nedeniyle İstanbul 78’inci Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada düzenlenen 28/10/2015 tarihli bilirkişi raporunda davacı …’ın tam kusurlu olduğu, kamyonet sürücüsü …’in ise kusursuz olduğu, Adli Tıp Kurumu (ATK) İstanbul Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen raporda ise davalı sürücü …’in alt düzeyde tali, davacı yaya …’ın ise asli derecede kusurlu olduğunun belirlendiği, buna göre 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 52’nci ve 55’inci maddeleri değerlendirilerek manevi tazminatın hakkaniyete uygun belirlenmesi gerektiğini, davacının kusuru dikkate alındığında, talep edilen manevi tazminatın manevi tatmin boyutunu aştığını; zenginleşmeyi sağlayacak, pek aşırı miktarda hukuka aykırı biçimde manevi tazminata hükmolunduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 24/06/2020 tarihli dilekçesiyle istinaf kanun yoluna başvurmasına karşın, 04/11/2020 tarihinde tebliğ edilen istinaf başvurusunun reddine ilişkin ilk derece mahkemesinin 30/10/2020 gün ve 2015/50 (E) – 2020/253 (K) sayılı ek kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurmayan davalı sürücü … vekilinin istinaf başvurusu inceleme dışı bırakılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda:Bilirkişiler tarafından, İstanbul 78’inci Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada, bilirkişi ile ATK İstanbul Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen raporlar değerlendirilerek düzenlenen raporda, yönetimindeki kamyonet ile yerleşim yeri içinde seyir halinde iken yoldaki kaplamanın ıslak olduğu ve okul bölgesinde bulunduğu bilinciyle tedbirli olması gerekirken, seyiri istikametindeki görüş alanında yer alan yayanın aniden yola çıkabileceğini öngörerek, hızını yol ve görüş koşullarına göre ayarlamayıp yayalara karşı etkili fren tedbirine başvurmayan davalı sürücü …’in %37,5 oranında tali; yayaların uyması gereken kurallara aykırı hareket edip kendi can güvenliğini tehlikeye atarak, yaya geçidi bulunmasına karşı taşıt yolu üzerinden yolun karşısına geçmeye çalışırken araç trafiğini gerekli biçimde kontrol etmeksizin dikkatsiz ve tedbirsiz bir şekilde yola girmekte acele etmek suretiyle yolda seyir halindeki vasıtaya geçiş üstünlüğünü tanımayan davacı …’ın ise %62,5 oranında asli kusurlu olduğu belirtilmiş, ATK İstanbul 3’üncü Adli Tıp İhtisas Kurlu tarafından düzenlenen raporda ise davacı …’ın meslekte kazanma gücünün %14.3 oranında kaybedecek ve itibaren iş göremezlik süresinin olay tarihinden itibaren 6 aya kadar uzayabileceği biçimde yaralandığı anlaşılmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56’ncı maddesinin 1’inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2’nci fıkrası uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir. Bir kimsenin, hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği, bedeni acılarla ruhsal üzüntüye manevi zarar denir. Manevi zarar, gerçek anlamda zarar değildir; zira malvarlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya üzüntünün maddi zarar gibi parayla ölçülmesine olanak bulunmamaktadır. Paranın manevi zararları karşılamak üzere kullanılabilmesi, hiçbir zaman manevi kaygı geri getirip yerine koyduğu veya manevi varlığın bir bölümünün onunla değiştirilebildiği anlamını taşımaz. Paranın bu anlamda gördüğü iş, kişilik hakları ve yararları zedelenen kimsenin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmakta; bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmekte; bir teselli, bir avunma, bir ruhsal tatmin aracı olmaktan ibarettir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan ve özgün bir nitelik taşıyan hükmedilecek bu para, bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı, bu nedenle tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş biçimi ve tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4’üncü maddesinde belirtildiği gibi, hukuka ve hakkaniyete uygun sonuca varılmalıdır. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacı ile davalı sürücü …’in dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, bilirkişi raporundan anlaşılan kusur oranlarına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacılar lehine hükmolunan manevi tazminat miktarınında isabetsizlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince esastan reddine,2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 2.049,3‬0 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 512,33 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 1.536,97‬ TL istinaf karar ve ilam harcının davalı … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 9/2/2023