Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/2418 E. 2021/98 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/2418
KARAR NO: 2021/98
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/09/2020
NUMARASI : 2019/661 (E) 2020/372 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 28/01/2021
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, 23.04.2011 tarihinde yoldan karşıya geçmek isterken dava dışı … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın hızlı ve kontrolsüz bir şekilde seyrettiği sırada kendisine çarpması sonucu ağır bir şekilde yaralandığını belirterek aracın trafik sigortacısı olan tasfiye halindeki … AŞ’den şimdilik 500,00 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur. Davalı vekili, 8 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra açılan davanın reddini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğunu, kaza sebebiyle uğranılan zararın ancak doktor raporuyla öğrenileceğini, dosya üzerinden henüz alınmış bir rapor olmadığını, olayda ceza zamanaşımı süresinin geçerli olmadığını, müvekkilin kalıcı sakatlığını gösterir raporun 2019 yılının mayıs ayında alındığını, müvekkilin kaza sebebiyle uğramış olduğu zararı bu tarihte öğrendiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.2918 sayılı Yasanın 109. maddesinde, “Motorlu araç kazalarından doğan zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” denilmek suretiyle zamanaşımı süresi düzenlenmiştir. Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demektir. Bedensel zararın gelişim, gösterdiği durumlarda zamanaşımına başlangıç olarak hastalık seyrinin yani gelişimin tamamlandığı tarihin esas alınması gerekir. Somut olayda, gelişen bir durumun varlığı iddia edilmediğine, dosya kapsamında gelişen bir durumun varlığına ilişkin herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığına, bilakis davacının Kars 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/413 Esas sayılı ceza dosyası üzerinden “…şimdi iyileştim, kazadan dolayı herhangi bir rahatsızlığım yoktur, herhangi bir şikayetim yoktur, şikayetimden vazgeçiyorum” şeklinde beyanda bulunduğuna göre zamanaşımı süresinin zararın ve failin öğrenildiği kaza tarihinden itibaren başlatılması gerekmektedir.Davaya konu trafik kazasının 23/04/2011 tarihinde meydana geldiği, eldeki davanın 01/10/2019 tarihinde açıldığı, buna göre kazada yaya olarak cismani zarara uğrayan davacının yaralanması aynı zamanda suç teşkil ediyor olması nedeniyle eylem tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Ceza Kanunu gereğince uzamış zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğu, olayda zamanaşımını kesen veya durduran bir sebep bulunmaması durumunda davanın zamanaşımına uğramış olacağı, ne var ki olayda zamanaşımı süresini kesen bir sebep bulunmadığı, ancak davacının dava öncesinde sigorta şirketine ve arabuluculuğa başvurduğu, davacının eldeki davayı açmadan önce 6704 sayılı Yasayla değişik 2918 sayılı KTK’nun 97. maddesi uyarınca sigorta şirketine başvurması gerektiği, sigorta şirketine başvurmadan eldeki davanın açılamayacağı, dolayısıyla olumsuz dava şartı teşkil eden sigortaya başvuru zorunluluğunun, zamanaşımı süresini durduran bir sebep olarak kabul edilmesi gerektiği, aksinin kabulü durumda Kanunda, BK 148. madde uyarınca kesin olarak düzenlenmiş ve tarafların anlaşmasıyla dahi kısaltılamayacak mahiyetteki zamanaşımı sürelerinin sigortaya başvuru ve sonrasındaki devam edecek işlemler süresince kısalması sonucunun doğacağı, bunun da kanuna uygun düşmeyeceği, kaldı ki bu kabul şeklinin BK 153/6. maddesine de uygun düştüğü karşısında sigortaya yapılan başvuru tarihi olan 06/03/2019 tarihi itibarıyla başvurunun zamanaşımı süresi içerisinde yapıldığı ve bu tarih itibarıyla zamanaşımı süresinin durması gerektiği, başvurudan sonuç alınmaması üzerine hemen akabinde arabuluculuğa başvurulduğu ve (155 sayılı Kanun ile 6325 sayılı Kanun’a eklenmesi kabul edilen 18/A maddesinin 15. bendi uyarınca arabuluculağa başvuru sureyi durdurur) arabuluculuk görüşmeleri sonucunda anlaşmazlık tutanağının düzenlendiği, anlaşmazlık tutanağının düzenlendiği tarih olan 21/06/2019 tarihinden itibaren zamanaşımı süresinin kaldığı yerden işlemeye başlayacağı, zamanaşımı süresinin duruduran sigortaya müracaat tarihi olan 06/03/2019 tarihinden itibaren zamanaşımı süresinin dolacağı 23/04/2019 tarihi arasında 48 gün olduğu, buna göre davanın zamanaşımı süresinin kaldığı yerden başlayacağı tarih olan 21/06/2019 tarihinden itibaren en geç 48 gün içerisinde 08/08/2019 tarihine kadar davanın açılması gerektiği, ne var ki eldeki davanın bu süre geçtikten sonra 01/10/2019 tarihinde açıldığı, dolayısıyla davanın açıldığı tarih itibarıyla davanın zamanaşımına uğramış olduğu görülmektedir.Bu durumda ilk derece mahkemesince davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamakta olup davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1. maddesi hükmü uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,2-İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,3-İstinafa başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 28/01/2021