Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/2404 E. 2023/248 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2020/2404
Karar No: 2023/248
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 07/10/2020
Numarası: 2014/319 (E) – 2020/607 (K)
Davanın Konusu: Maddi Tazminat
Karar Tarihi: 9/2/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, kasko sigortasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, poliçede teminat altına alınan davacıya ait aracın çalınmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; ceza hukuku alanında yeterli deneyime sahip olmayan mahkemenin, mahkemece maddi vakıaların yanlış değerlendirildiğini, müvekkili davacının dolandırıcılık suçundan beraatine ilişkin ilk derece mahkemesince verilen hükmün hukuk hakimini bağlayıcı nitelik taşıdığını, başka bir anlatımla müvekkilinin çalınmamış bir aracı çalınmış gibi göstermediğini, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçunun ise müvekkilinin ilk anda hasarlı biçimde satın aldığı aracın sigorta değerinin normal yaptırılmasıyla ilgili olduğunu, müvekkilinin aracın kasko poliçesinin düzenlenmesi sırasında yalan beyanda bulunmadığını, kasko sigortası bedelinin aracın marka ve modeli acenteye bildirildiğinde otomatik biçimde saptandığını, ceza yargılamasındaki maddi vakıalar kendisini bağlayan hukuk hakiminin bu maddi vakıalardan bağımsız karar verdiğini, mahkemenin kanıtları objektif olarak değerlendirmediğini, ceza yargılamasında İstanbul Teknik Üniversitesinden oluşturulan 3 kişilik heyet tarafından aracın anahtarı kullanılmaksızın hırsızlık eylemine konu olup olamayacağı, Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) Hırsızlık Bürosu tarafından da immobilizer sistemli araçların hırsızlık suçuna konu olup olmayacağı konusunda rapor alındığı, EGM tarafından hazırlanan immobilizer sistemli araçların nasıl çalındığına ilişkin görsel anlatıların dosyaya sunulduğu, buna karşın mahkemenin tek taraflı hazırlanan sigorta eksperinin raporunu hükmüne esas aldığını, gerekçeli kararında 4/3/2020 tarihli rapordan bahseden ilk derece mahkemesinin raporu hazırlayan kişinin eğitimini veren ülkemizin teknik konularda en yeterli üniversitesinin 3 kişilik heyeti tarafından düzenlenen bir rapor varken, sigorta eksperinin tutanağını yinelemekten öteye geçmeyen raporu neden hükme esas aldığını açıklamadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Eldeki davada, davacı … ile davalı … arasında, adı geçen davacıya ait … plakalı otomobile ilişkin 25/5/2006 başlangıç 25/5/2007 bitiş tarihli kasko poliçesinin 25/5/2006 günü akdedildiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 74’üncü maddesi uyarınca; hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı biçimde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz. Başka bir anlatımla ceza mahkemesinin maddi olayın belirlenmesine dair hükmü hukuk hâkimini bağlar ise de; hukuk hâkimi ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Tazminat davasına bakan hâkim, failin ayırt etme gücüne sahip olup olmadığını, kusurun bulunup bulunmadığını, Ceza Hukuku esaslarına göre değil, Medeni Hukuk esaslarına göre belirleyecektir. Hukuk hâkiminin kural olarak ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı olmadığı ancak aynı olay nedeniyle ceza yargılamasında hükme dayanak alınan maddi olgularla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusunda tamamen bağlı olacağı, gerek öğretide gerekse de yargısal uygulamada yerleşik biçimde kabul edilmektedir. Hal böyle olunca, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin kanıt niteliğini taşır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24/12/2014 gün ve 2014/4-846 (E) – 2014/1091 (K) sayılı kararı) 14/6/2007 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Sigortacılık Kanununun 22’nci maddesinin 17’nci fıkrasının som tümcesi uyarınca eksperler tarafından düzenlenen raporlar delil niteliğindedir. Yargıtay 15’inci Ceza Dairesinin 23/5/2018 gün ve 2017/38043 (E) – 2018/3831 (K) sayılı kararıyla, Bakırköy 15’inci Ağır Ceza Mahkemesinin 20/4/2017 gün ve 2015/488 (E) – 2017/235 (K) sayılı kararıyla sigorta bedelini almak amacıyla dolandırıcılık, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak ve nitelikli dolandırıcılık suçlarına kalkışmak suçlarından beraatine hükmolunan davacı … hakkında nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak suçlarından beraatine ilişkin hükmün onanmasına, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak suçundan beraatine ilişkin hükmün ise bozulmasına, olağanüstü dava zamanaşımının geçmesi nedeniyle adı geçen davacı hakkında bu suçtan açılan davanın düşmesine karar verildiği anlaşılmıştır. Dosyaya getirtilen hasar dosyasının incelenmesinde 24/2/2007 günü saat 07.30’da kolluğa başvuran davacı …’ın ikametgahının önüne 23/2/2007 günü saat 20.00 sularında park ettiği … plakalı otomobilinin bulunduğu yere 24/2/2007 günü saat 07.00 sıralarında geldiğinde aracının çalınmış olduğunu beyan etmiş; kolluk tarafından düzenlenen 11/6/2007 tarihli tutanakta, kuşku üzerine başlatılan inceleme sonucu gerçek plakası … olduğu anlaşılan davaya konu aracın direksiyon ön panel bölümünün açıldığı, kablolarının dışarıda olduğu, ön koltuklarının yerinde olmadığı belirlenmiş; kolluk tarafından düzenlenen 18/6/2007 tarihli Olay Yeri İnceleme Raporunda ise üzerinde … sayılı plaka takılı olan davaya konu … plakalı otomobilin teknik incelemesinde mukayeseye elverişli iz ve materyale rastlanmadığı belirtilmiş; kasko ekspertiz raporunda ise motor bloğu üzerine takılı İMM sistemi sökülmeden aracın çalışmasının mümkün olmadığı belirtilmiş; hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise aracın motor kaputunun açılabilmesi için camın kırılarak araç içine girilebilmesi, ya da araç kapısının zorlama izi oluşturacak biçimde açılması gerekmesine karşın cam ve kapılarının kapalı ve sağlam olduğu, sol ön kapı ve bagaj kilidinde hiçbir zorlama izi görülmediği, bu nedenle aracın kendi anahtarı kullanılarak park edildiği yere götürülmüş olabileceği kanısına varıldığı belirtilmiştir. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 22’nci maddesinin 17’nci bendi uyarınca kazaya ve zarara ilişkin kanıt niteliğini taşıyan sigorta eksperi raporu ile kolluk tarafından düzenlenen Olay Yeri İnceleme Tutanağı değerlendirilerek HMK’nin 279’uncu maddesinde öngörülen biçimde düzenlenen, dosya kapsamına uygun somut olgulara dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir. Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde, eldeki dava bakımından, TBK’nin 74’üncü maddesi uyarınca davacının nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak suçlarından beraatine ilişkin Bakırköy 15’inci Ağır Ceza Mahkemesinin 20/4/2017 gün ve 2015/488 (E) – 2017/235 (K) sayılı hükmü bağlayıcı değildir. Bu itibarla, davacıya ait otomobilde meydana gelen hasarın, davacı ile davalı arasında akdedilen kasko poliçesinin geçerli olduğu zaman diliminde yürürlükte bulunan Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartlarında öngörülen teminat kapsamında olduğu kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince esastan reddine,2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 125,50 TL istinaf karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacının istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 9/2/2023