Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/2384 E. 2023/12 K. 12.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2020/2384
Karar No: 2023/12
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 16/09/2020
Numarası: 2017/1070 2020/400
Davanın Konusu: Maddi Tazminat
Karar Tarihi: 12/1/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … adındaki kişinin yönetimindeki tescilsiz aracın çarptığı müvekkili davacı …’nun ağır biçimde yaralandığını, hasar dosyasıyla müvekkiline 9/11/2017 günü ödenen 48.107 TL’nin gerçek zararın çok altında olduğunu belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde geçici iş göremezlik tazminatı olarak 100 TL, sürekli iş göremezlik tazminatı olarak 100 TL olmak üzere toplam 200 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne, 3.539,33 TL geçici iş göremezlik, 17.647,17 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 21.186,50 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; kusura ilişkin itirazlarıyla ilgili karar verilmeden ve itiraz değerlendirilmeden tazminat tutarlarının hüküm altına alındığını, Silvan Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma dosyası ile trafik kazası tespit tutanağında araç sürücüsünün %100 oranında tam ve asli kusurlu olduğunun belirlenmesine karşın, çelişki giderilmeden dosyanın aktüer bilirkişiye verildiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; maluliyet raporları arasındaki çelişki giderilerek, Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik kapsamında yeni raporlar alınması gerektiğini, …nın geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin sorumluluğunun bulunmadığını, davacının şikayetçi olmadığını beyan etmesi nedeniyle Silvan Cumhuriyet Başsavcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, bu itibarla davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili kurumun sorumluluğunun dava tarihinden itibaren başladığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı istemine ilişkindir.Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir. Taraf ehliyeti, medeni (maddi) hukuktaki hak ehliyetini medeni usul hukukunda büründüğü şekildir. Gerçekten, kimlerin taraf ehliyetine sahip bulundukları 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 8 ve 48’inci maddelerine göre belirlenir. Buna göre hak ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. Aynı kanunun 28’inci maddesinin 1’inci fıkrasına göre gerçek kişilerin kişiliği ve bununla hak (medeni haklardan istifade) ehliyeti ölümle sona erer. Bu nedenle ölmüş olan kişinin taraf ehliyeti yoktur. Dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur. Bu nedenle, davaya ölen tarafa karşı veya onun tarafından devam edilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Yalnız öleni ilgilendiren, yani mirasçılara geçmeyen haklara ilişkin davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalır. Yalnız ölen tarafı ilgilendirmeyen, yani mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların mal varlığı haklarını etkileyen davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalmaz. Bu davalara ölen tarafın mirasçılarına karşı devam edilir. Dava devam ederken davacı ölürse, davacının mirasçıları, davayı mecburi dava arkadaşı olarak hep birlikte takip edebilirler. (Prof. Dr. Baki Kuru, Prof. Dr. Ramazan Aslan, Prof. Dr. Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 25’inci baskı, sayfa 207 ve devamı) Davada tarafların taraf ehliyetine sahip bulunmaları HMK’nin 114/1-d maddesi uyarınca dava şartlarındandır. Bu nedenle, davanın taraflarından birinin taraf ehliyetine sahip olup olmadığı mahkemece kendiliğinden incelenecektir. Dava dosyasının incelenmesinde; davacı …’nun nüfus kaydı içeriğine göre nihai karar verildikten sonra 13/8/2022 günü öldüğü anlaşılmıştır. Eldeki davada ise nihai karar verilmiş olmakla birlikte istinaf kanun yolu incelemesi devam ettiğinden hüküm henüz kesinleşmemiştir. Bu nedenle ölümüyle taraf ehliyeti son bulan …’nun mirasçılarına davaya devam edip etmeyeceklerini bildirmeleri uyarısını içeren belgenin tebliğ edilmesi, oluşacak sonuca göre nihai karar verilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Kabule ve uygulamaya göre de; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 111’inci maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren iki yıl içinde iptal edilebilirler. Kanunun bu hükmünün uygulanabilmesi için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek bulunmamaktadır. Bu husus dava sırasında ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren iki yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Kanunda belirtilen iki yıllık hak düşürücü sürenin mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, destek tazminatı, ödeme tarihindeki verilere göre hesaplanmalı, ödenmesi gereken miktarla ödenen miktar arasında KTK’nin 111’inci maddesinde belirtildiği şekilde pek aşırı (fahiş) bir fark olup olmadığı değerlendirilmelidir. Şayet ödenmesi gereken destekten yoksun kalma tazminatı ile ödenmiş olan miktar arasında pek aşırı fark olduğu saptanırsa, davacılar tarafından daha önce verilen ibranamenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilerek, davaya konu kaza nedeniyle oluşan zarar ve kusur durumları belirlenerek buna göre hesaplanacak tazminat tutarından davalı tarafından ödenen paranın tutarı güncellenerek düşülmesi sonucunda oluşacak duruma göre davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir.Somut olayda; 5/2/2014 günü meydana gelen olay nedeniyle davalı … tarafından davacıya 9/11/2017 günü davacı …’na 48.107 TL ödenmiş; davacı vekili tarafından 7/11/2017 günü ibraname imzalanmıştır. Eldeki davanın 30/11/2017 tarihinde açılmış olmasına göre, KTK’nin 111’inci maddesinde öngörülen iki yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmediği görülmektedir. Bu durumda, davalı … tarafından ödemenin yapıldığı 9/11/2017 tarihindeki veriler esas alınarak yapılacak hesaplamaya göre ödeme tarihi itibarıyla yapılan ödemenin yeterli olup olmadığının belirlenmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması isabetsiz olmuştur. Yine, olay nedeniyle kolluk tarafından düzenlenen trafik kazası tespit tutanağı içeriğinde dava dışı sürücü …’ın KTK’nin 52/1-b maddesinde öngörülen kurala aykırı davrandığı belirtilmiş, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise davacı ile dava dışı sürücünün ayrı ayrı %50 oranında kusurlu olduğu belirtilerek hesaplama yapılmış, davacı vekili ise kendisine 15/3/2020 günü tebliğ edilen rapora 24/3/2020 günü sunduğu dilekçe ile itiraz ederek, kusur dağılımına ilişkin çelişki giderildikten sonra yeniden aktüer bilirkişiden rapor alınmasını talep etmiştir. Bu itibarla, trafik kazası tespit tutanağında varılan sonuç ile bilirkişi raporunda yer verilen kusur dağılımı arasındaki çelişki giderilerek karar verilmesi gerektiği gözden kaçırılarak karar verilmesi de doğru olmamıştır. Diğer yandan; her ne kadar yeni genel şartların A.5.b. maddesinde tedavi süresine ilişkin geçici bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik zararının sağlık giderleri teminatı kapsamında olduğu ve bu teminatın da Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu, bu nedenle sigorta şirketlerinin sorumluluğunun bulunmadığı açıklanmış ise de; 6111 sayılı yasa ile değişik 2918 sayılı Yasanın 98. maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacak tedavi giderleri arasında geçici işgöremezlik ve geçici bakıcı gideri tazminatı sayılmamıştır. Bu durumda, Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğu alt norm düzeyindeki genel şartlar ile genişletilemiyeceğinden, sözü geçen ilgili genel şart hükmünün uygulanma kabiliyeti bulunmamaktadır. Bu durumda davalı sigorta şirketinin geçici iş göremezlik zararlardan sorumluluğu devam etmektedir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/11627 Esas – 2022/6346 Karar sayılı kararı ve benzer nitelikteki diğer kararları) Dolayısıyla Mahkemenin geçici iş göremezlik zararına ilişkin talebin kabulüne karar vermesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmayıp davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.Davalı vekilinin mahkemece benimsenen maluliyet raporuna karşı itirazına gelince; TBK’nin 54. maddesi kapsamında açılan davalarda, maddede öngörülen meslekte kayıp oranının belirlenmesinde yargısal uygulamalarda, kaza tarihi itibarıyla ayırım yapılarak kaza tarihi 11/10/2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 1/9/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 1/9/2013-1/6/2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 1/6/2015-20/2/2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20/2/2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak maluliyet raporu alınması gerektiği kabul edilmektedir. Mahkemece, belirtilen uygulama dışında, somut olayda kaza tarihi 5/2/2014 olmasına karşın, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre düzenlenen Adli Tıp Kurumu raporundaki meslekte kazanma gücü kaybı oranı dikkate alınarak düzenlenen aktüer raporunda hesaplanan tazminat miktarı benimsenerek karar verilmiştir. Eldeki davada olduğu gibi, TBK’nin 54. maddesi kapsamında çalışma gücünün azalmasından doğan kayıp nedeniyle açılan davalarda, beden ve ruh tamlığı ihlallerinin, zarar görenin sanatına veya mesleğine yapmış olduğu etkinin ve bunun oranının gözetilmesi ile belirlenmesi gerekir. 2918 sayılı kanunun 90. maddesinde zorunu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar anılan kanunda öngörülen usul ve esaslara tabi olup ayrıca bu kanunda düzenlenmeyen hususlarda TBK’deki haksız fiillere ilişkin hükümlerin uygulanacağı öngörülmüştür. Davacının meslekte kazanma gücü kaybı oranının belirlenmesi bakımından (somut olayda) kaza tarihi itibarıyla yargısal uygulamalarda uygulanması kabul edilen (28/9/2021 tarihli R.G.’de yayımlanan Maluliyet ve Çalışma Gücü Kaybı Tespiti İşlemleri Yönetmeliği ile yürürlükten kaldırılan) Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği yürürlükte olduğu gibi, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği de yürürlüktedir. Bu yönetmeliğin (Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği) “Dayanak” başlıklı 3. maddesinde; 5510 sayılı Kanunun 107. maddesi hükmüne dayanılarak hazırlandığı belirtilmiş; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinin (1) nolu bendinde de yönetmeliğin, “5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalıların iş kazası ile meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik hâllerinin meslekte kazanma gücünü ne oranda azaltacağına, ” ilişkin usul ve esasları kapsadığı belirtilmektedir. Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğinin “Dayanak” başlıklı 3. maddesinde bu Yönetmeliğin, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 25., 28., 47., 94., 95. ve 16/5/2006 tarihli ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununun 41. maddesi hükümlerine dayanılarak hazırlandığı; yine anılan Yönetmeliğin 1. maddesinde Yönetmeliğin amacı, “31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre sigortalı sayılanlar ve bunların bakmakla yükümlü oldukları veya hak sahibi çocuklarının maluliyetinin tespitine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” şeklinde açıklanmıştır. Yönetmeliğin kapsamı ise 2. maddede; “5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre sigortalı sayılanlar ile bunların bakmakla yükümlü oldukları veya hak sahibi çocuklarını kapsar.” olarak öngörülmüştür. Bu açıklamalara göre, Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 4. maddesindeki tanımıyla, çalışma gücünün en az %60 ının hangi hallerde kaybedildiğinin tespiti için düzenlenmiş, yönetmelik ekindeki listelerde hangi hastalık veya arızaların bu kapsamda sayılabileceği liste halinde gösterilmiş, kapsama girmeyenler için bir oran belirtilmemiştir. Yönetmelikte sadece Ek-1 bölümü bulunmaktadır. Bu bölümde vücudun bölümlerinde malulen emeklilik için gerekli görülen çalışma gücünü %60 oranında kaybettiren araz ve hastalıklar yer almakta olup bu araz ve hastalıkların çalışma gücünü hangi oranda (yüzde olarak) azalttığı belirtilmemiştir. Bu nedenle sadece bu cetvel kullanılark, tazminat hesabında en önemli parametre olan çalışma gücü kaybı oranının belirlenmesi olanağı bulunmamakta, bilirkişi tarafından Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği ekindeki cetveller kullanılmaktadır. Bunun dışında; anılan yönetmelikte meslek hastalıklarına, meslekte kazanma gücü kaybına, meslek grup numaralarına, arıza ağırlık ölçüsünün meslek gruplarına göre değişimine ilişkin cetvellerin ve meslekte kazanma gücünün kişinin yaşına göre değerini belirten cetvelin bulunmadığı, arıza ağırlık ölçülerinin karşılığında sınırlı sayıda mesleklerin yer aldığı, buna karşılık Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin, amaç ve kapsam olarak tazminat hukuku ilkeleri bağlamında hükümler içerip haksız fiile maruz kalan kişideki travmatik lezyonlar ile birlikte meslek veya iş türü, meslek grup numaraları, iş kolları ve kişilerin yaşlarına yönelik ayrı ayrı cetveller içerdiği ve bu itibarla tıbbi kıyas/takdir metoduna elverişli olması nedeniyle bilirkişinin/adli tıp uzmanının yorumuna olanak vermesi nedeniyle bu yönetmelik çerçevesinde düzenlenen Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 7/10/2019 tarihli raporunun benimsenmesinde dosya içeriği ile usule ve yasaya aykırılık bulunmadığı değerledirilmiş, davalı vekilinin raporlar arasındaki çelişkinin giderilmediğine ve Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre maluliyet raporu alınması gerektiğine ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak; ölümüyle taraf ehliyeti son bulan …’nun mirasçılarına davaya devam edip etmeyeceklerini bildirmeleri uyarısını içeren belgenin tebliğ edilmesi, davaya devam etmeleri hâlinde de, kusura ilişkin davacının itirazlarını karşılayacak şekilde mahkemece İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyetinden rapor alınması, davalı … tarafından ödemenin yapıldığı 9/11/2017 tarihindeki veriler (ve Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 7/10/2019 tarihli raporundaki maluliyet durumu kabul edilerek) esas alınarak yapılacak hesaplamaya göre ödeme tarihi itibarıyla yapılan ödemenin yeterli olup olmadığı saptandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden, taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı … vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/4’üncü maddesi uyarınca kaldırılmasına,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan istinaf karar ve ilam harcının, istekte bulunulması durumunda ilk derece mahkemesince yatıran tarafa geri verilmesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu başvurusundan ötürü davacı … ve davalı … tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine,6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, 7-İstinaf kanun yolu incelemesinin sonucuna göre icranın geri bırakılması kararı kapsamında davalı … tarafından verilen teminat mektubunun 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 36’ncı maddesinin 5’inci fıkrası uyarınca geri verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a ve 362/1-g maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.12/1/2023