Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/2374 E. 2023/158 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2020/2374
Karar No: 2023/158
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 19/02/2020
Numarası: 2014/961 (E) – 2020/157 (K)
Davanın Konusu: Maddi ve Manevi Tazminat
Karar Tarihi: 26/1/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, 209.448,14 TL sürekli iş göremezlik tazminatının, 118.040,00 TL’sinin davalılar … Sigorta AŞ, İETT Genel Müdürlüğü ile …’ten müştereken ve müteselsilen tahsiline, 91.408,14 TL’sinin davalılar … ve İETT Genel Müdürlüğünden müştereken ve müteselsilen tahsiline; 25.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’ten alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı İETT Genel Müdürlüğü vekili dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde talep ettiği maddi ve manevi tazminat için faiz talep etmeyen, faiz istemini ıslah dilekçesinde ileri süren davacı lehine kazanın meydana geldiği 17/1/2013 tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu; müvekkili kuruma ait otobüs sürücüsünün %50 kusurlu olduğu yönündeki tespite ilişkin bilirkişi raporunun hukuka aykırı nitelik taşıdığını; hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunda davacının ne kadar gelir elde ettiğine ilişkin tespit yapılmaksızın pek aşırı (fahiş) ve hatalı hesaplama yapıldığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davaya konu olayda müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, kusur tespitinin hatalı olduğunu, hükmedilen manevi tazminatın da pek aşırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda:Olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla zarar gören, haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir. O halde, haksız fiil faili veya işleten yönünden, maddi tazminata ilişkin faiz başlangıcının kaza tarihinden itibaren olması gerekir. Alacağı doğuran sebebin esasen haksız eylemden kaynaklanmış olmasına göre, ıslah ile istenilen tazminat için de, aynı tarihten itibaren temerrüt faizi uygulanması gerekir.Somut uyuşmazlıkta davacı vekili dava dilekçesinde talep ettiği maddi ve manevi tazminata faiz uygulanmasını talep etmemiş olmakla birlikte 9/12/2019 günü sunduğu ıslah dilekçesiyle talep ettiği maddi ve manevi tazminat için kazanın meydana geldiği 17/1/2013 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasını istediğinin anlaşılması karşısında, ilk derece mahkemesince davalı işleten İETT Genel Müdürlüğü ile davalı sürücü … aleyhine hükmolunan maddi ve manevi tazminatlara kazanın meydana geldiği 17/1/2013 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Bilirkişiler tarafından düzenlenen 13/2/2019 tarihli raporda, davalı işleten İETT Genel Müdürlüğüne ait otobüs sürücüsü davalı …’ün yönetimindeki körüklü otobüs ile Salacak sahil yolunu takiben Üsküdar meydanında bulunan Kuşkonmaz Camisi yönünden Harem istikametine dönüş yapmak istediği sırada otobüs durağındaki araçların konumunun kendi aracının dönüş esnasındaki fiziki ve teknik özelliklerini dikkate alarak hızını savrulmayacak biçimde azaltıp kontrollü biçimde dönüşünü gerçekleştirmesi, yol içindeki yayalar ile beklemekte olan araçların konumunu dikkate alması gerekirken, kontrolsüz biçimde “U” dönüşü yaparak körüklü otobüsün arka kısmının savrulmasına ve duran otobüs ile yayalara çarparak yayaları duran otobüs ile kendi aracının arasına sıkıştırıp olayın meydana gelmesine neden olduğu belirtilerek adı geçen sürücünün %50, davacı …’nın ise mevcut trafiği dikkate almadan tehlike yaratacak biçimde yol üzerinde yürüdüğü ve “U” dönüşü yapan körüklü otobüsten korunmadığı gerekçesiyle %50 oranında kusurlu olduğu bildirilmesi, böylece davalı sürücü …’ün yönetimindeki araç ile davacı yayanın kaza sırasındaki konumları ve adı geçen sürücünün davranışları irdelenerek, olayın meydana gelmesine neden olan kusur oranlarının; yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasındaki nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde, dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığının anlaşılması; aktüerya uzmanı bilirkişinin raporunda ise davacının trafik kazası nedeniyle oluşan sürekli sakatlığından kaynaklanan tazminatının hesaplanmasında Türkiye Büyük Millet Meclisi İdari ve Mali İşler Başkanlığı tarafından gönderilen 15/7/2013 tarihli bordrosuna göre aylık gelirinin asgari ücretin 3,11 katı olarak kabul edilmesi suretiyle Kanuna ve Yargıtay’ın süreklilik gösterilen kararlarına uygun biçimde belirlendiğinin anlaşılması karşısında, HMK’nin 279’uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan aktüerya uzmanı bilirkişi ile bilirkişiler kurulunun kusura ilişkin raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir.6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56’ncı maddesinin 1’inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2’nci fıkrası uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.Bir kimsenin, hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği, bedeni acılarla ruhsal üzüntüye manevi zarar denir. Manevi zarar, gerçek anlamda zarar değildir; zira malvarlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya üzüntünün maddi zarar gibi parayla ölçülmesine olanak bulunmamaktadır. Paranın manevi zararları karşılamak üzere kullanılabilmesi, hiçbir zaman manevi kaygı geri getirip yerine koyduğu veya manevi varlığın bir bölümünün onunla değiştirilebildiği anlamını taşımaz. Paranın bu anlamda gördüğü iş, kişilik hakları ve yararları zedelenen kimsenin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmakta; bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmekte; bir teselli, bir avunma, bir ruhsal tatmin aracı olmaktan ibarettir.Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan ve özgün bir nitelik taşıyan hükmedilecek bu para, bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı, bu nedenle tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş biçimi ve tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4’üncü maddesinde belirtildiği gibi, hukuka ve hakkaniyete uygun sonuca varılmalıdır. Adli Tıp Kurumu 3’üncü İhtisas Kurulunun 2/4/2018 tarihli raporunda, davacının 17/1/2013 tarihinde meydana gelen trafik kazasına bağlı yaralanmasının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uyarınca meslekte kazanma gücünü “E” cetveline göre %89 oranında kaybetmiş sayılacağı belirtilmiştir.Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacı ile davalı …’ün dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, bilirkişiler kurulunun raporundan anlaşılan kusur oranlarına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacı lehine hükmolunan manevi tazminat miktarında isabetsizlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalılar … vekili ile İETT Genel Müdürlüğü vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurularının, HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, 2-Maddi tazminat davası bakımından; Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 14.307,40 TL istinaf karar ve ilam harcından, istinaf kanun yoluna başvuran davalılar İETT Genel Müdürlüğü ve … tarafından peşin yatırılan toplam 7.153,7‬0 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 7.153,70 TL istinaf karar ve ilam harcının davalılar İETT Genel Müdürlüğü ve …’ten müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Manevi tazminat davası bakımından; Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.707,75‬ TL istinaf karar ve ilam harcının davalı …’ten tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Davalılar … ve İETT Genel Müdürlüğü’nün istinaf başvuruları nedeniyle sarf ettikleri yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran taraflara geri verilmesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 26/1/2023