Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/2355 E. 2022/1615 K. 04.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/2355
KARAR NO: 2022/1615
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/04/2019
NUMARASI: 2012/84 Esas – 2019/406 Karar
DAVANIN KONUSU: Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı)
KARAR TARİHİ: 04/10/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Dava ve uyuşmazlık; İİK’nın 277. ve devamı maddelerine göre tasarrufun iptaline karar verilmesi istemine ilişkindir.İlk Derece Mahkemesince; “…Dava konusu İstanbul İli, Beykoz İlçesi, … Mahallesi … Mevkii, … ada … parsel, … ada … parsel, … ada … parsel, … ada … parsel, … ada … parsel, … ada … parsel, … ada … parsel, … ada … parsel, … ada … parsel, … ada … parsel arsa nitelikli taşınmazda; (…) Davalı borçlu …’nın tasarrufunun İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasındaki davacı temlik edenin alacağının tahsiline yeter miktarda olmak üzere iptaline, tapuda/kooperatif üyeliğinde tashihe gerek olmaksızın takip dosyasında davacı temlik alana cebri icra yetkisi tanınmasına, Diğer taşınmazlar ve davalılar yönünden; “1-S.S.Göksu Evleri Arsa Ve Konut Yapı Kooperatifi adına kayıtlı; İstanbul İli, Beykoz İlçesi, … Mahallesi … Mevkii, … ada … parsel, … ada … parsel, … ada … parsel, … ada … parsel, … ada … parsel, … ada … parsel, … ada … parsel, … ada … parsel, … ada … parsel, … ada … parsel arsa nitelikli taşınmazda, davalı … adına kayıtlı olan kooperatif üyeliğine ait … daire … yönünden davanın kabulü ile; davalılar …’nın …’ye satışına dair 19/11/2011 tarihli, …’nin …’e satışına dair 02/01/2012 tarihli tasarrufun borçlu …’nın İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasındaki davacı temlik edenin alacağının tahsiline yeter miktarda olmak üzere iptaline ve tapuda/kooperatif üyeliğinde tashihe gerek olmaksızın takip dosyasında davacı temlik alana cebri icra yetkisi tanınmasına, Diğer taşınmazlar ve davalılar yönünden davanın reddine, (…) 6-Davalılar … ve … vekil ile temsil edildiklerinden yürürlükte olan AAÜT gereğince 50.861,10 TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılar … ve …’a verilmesine,” karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı vekili ile davalılar …, … ve … vekili istinaf kanun yoluna başvurmuşlardır.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dosyaya mübrez ve ekte birer örneği sunulan 26/10/2010 – 26/04/2006 tarihli genel kredi sözleşmeleri ile 24/05/2007 tarihli genel kredi ek sözleşmesi ile davalıların, temlik eden bankaya borçlandıklarını, temlik eden … Bankası AŞ. ile davalı kredi müşterisi … Tic. AŞ. arasında düzenlenen 25/04/2006 tarihindeki sözleşme tutarının 1.000.000 TL, 24/05/2007 tarihli ek sözleşme tutarının 250.000 TL ve 26/10/2010 tarihli sözleşmesinin tutarının 500.000 TL olduğunu ve bu sözleşmelerde sözleşmenin kefillerinin davalılar … ile … olduğunun acıkça belirtildiğini, bu hususun, gerek dosyaya mübrez kredi sözleşmeleri ile gerekse takibe konu borcun kesinleştiği İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/26 Esas – 2013/85 Karar sayılı kararıyla sabit olduğunu, kesinleşen kararın gerekçesinde, icra takibine konu borcun 2006,2007 ve 2010 tarihli kredi sözleşmelerinden kaynaklandığının acıkça belirtildiğini, buna rağmen, Mahkemece borcun doğum tarihinin 2011 yılı olarak değerlendirilerek …’da ve …’de bulunan taşınmazlar hakkında süre yönünden ret kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, istinaf dilekçelerinde sunmuş oldukları kredi sözleşmelerine istinaden, tasarrufun, borcun doğumundan sonra yapıldığının kabulü ile işin esasına girilerek tarafların delilleri toplandıktan sonra, oluşacak sonuca göre davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, bu taşınmazlar yönünden ön şart yokluğundan davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu; dosya kapsamında, tasarruf konusu devir işlemlerinin, alacaklıları ızrar kastıyla muvazaalı olarak gerçekleştirilmiş olduğuna yönelik açık emareler bulunduğundan, işbu tasarrufların da iptal edilmesi gerektiğini, davalı …’ın borçlu şirketin grup firması olan … Lojistik’in %5 ortağı konumunda olduğunu, davalı borçluların … Tic. AŞ.’nin ortakları, yöneticileri ve imzaya yetkili kişileri olduğunu, dosya kapsamındaki devir tarihleri de dikkate alındığında, ödemelerini düzenli yapmadıkları, kredi gereği temlik eden bankanın aleyhte işlemde bulunacağını bilebilecek durumda olduklarını, davalılar (borçlular) … ve …’nın halen … nolu villa niteliğindeki taşınmazda ikamet ettiklerini, bu hususun, gerçekte taşınmazların devrinin sadece kağıt üzerinde, alacaklılardan mal kaçırma gayesiyle yapılmış olduğunu ve borçluların gerçek iradesini yansıtmadığının göstergesi olduğunu, Beykoz İcra Müdürlüğünün … talimat sayılı dosyasından 25/05/2018 tarihinde yapılan hacizde, … ve …’nın halen bu taşınmazda ikamet ettiklerinin tespit edildiğini; davanın kısmen kabulü ile diğer taşınmazlar yönünden, ön şart yokluğundan davanın reddine karar verildiğine göre, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken sehven davalılar lehine 50.861,10 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu belirtmiştir.Ayrıca, davacı vekili, vekalet ücretinin tashihine karar verilmesine dair taleplerinin reddine ilişkin 26/11/2019 tarihli ek kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalılar …, … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; aciz vesikası sunulmadığını, takip borçlularının mal varlıklarının yeterince araştırılmadığını, C-32 D.11 nolu taşınmaz bakımından yapılan işlemin tamamen usul ve yasaya uygun olduğunu, taşınmazı satın alan …’nin, müvekkilleri … ve …’ya eskiden beri zaman zaman borç para verdiğini, belirtilen bedellerin her zaman ve zamanında geri ödendiğini, 2010 ve 2011 yılı içerisinde de yaklaşık 107.000 TL borç para alındığını, bu paranın 4.000 TL’nin iade edildiğini ancak bakiye 103.000 TL’nin ekonomik kriz nedeniyle ödenemediğini, şirketin ödeme güçlüğü içerisine girmesi ve geri ödemenin mümkün olmadığının ortaya çıkması karşısında, borçlara karşılık olarak dava konusu taşınmazlardan …’deki taşınmazın, kendisine ödeme yerine geçmesinin teklif edildiğini ve satış bedeli olarak 430.000 TL üzerinde anlaşıldığını, borç miktarı olan 103.000 TL düşüldükten sonra bakiye olan 307.000 TL’nin nakit olarak ödenmesi hususunda anlaştıklarını, ancak, …’nin ödeme yapamaması nedeniyle satış işleminden vazgeçmek zorunda kalındığını ve satış işleminin bu nedenle gerçekleşmediğini; şirketin nakit ihtiyacı nedeniyle acil alıcı bulunması gerektiğinden, müvekkillerinin, önceden tanıdıkları …’e taşınmazın teklif edildiğini ve aynı şartlarda anlaşma sağlandığını, taşınmazın bu kişiye devir tarihinde, satış bedelinden 103.000 TL’sinin …’ye teslim edildiğini ve bakiye paranın ise şirkete aktarıldığını, müvekkilleri tarafından yapılan satış işleminin, hayatın gerçeklerine uygun olduğu gibi tamamen asıl borçlu şirketin, borçlarının kapanabilmesi için yapıldığını, borçlu şirketin son ana kadar ödemelerini yapmaya çalıştığını ve halen de ödemeleri yapmaya devam ettiğini, müvekkillerinin ortağı bulundukları … AŞ. isimli şirketin mali durumunun kötüye gitmesi üzerine, ellerindeki taşınmazları paraya çevirerek borçlarını ödeme yoluna gittiklerini, taşınmazların satışından gelen paraların hiçbir şekilde müvekkili şirket yetkililerinin şahsi harcamalarına gitmediği gibi alacaklıları zarara uğratma amacının da güdülmediğini; taşınmazın devir fiyatı ile tespit edilen rayiç bedelinin birbiri ile uyumlu olduğunu, ancak, Yerel Mahkemenin de bildiği gibi uygulamada devir bedellerinin, belediye rayiç bedeli olarak gösterildiği ve tapuda bu bedel esas alınarak işlem tesis edildiğini, bu nedenlerle, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, kısmen kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: İİK’nın 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir. Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya, alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir. Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması, davanın iptali istenen tasarruf tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK’nın 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK’nın 278. maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK’nın 280. maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK’nın 279. maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.A-Davacı vekilinin, tashih talebinin reddine ilişkin 26/11/2019 tarihli ek karara yönelik istinaf başvurusunun değerlendirilmesi:HMK’nın 305/2. maddesinde; “hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Somut uyuşmazlıkta; davacı vekili, 11/11/2019 tarihli dilekçesinde, hüküm fıkrasının 6 numaralı bendinde, davalılar lehine hükmedilen 50.861,10 TL maktu vekalet ücretinin sehven hata yapılarak verildiğini ve 2.725 TL maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirtmiştir. Mahkemece, 26/11/2019 tarihli ara kararı ile, davacı vekilinin vekalet ücreti bakımından tashih talebinin HMK’nın 305/2. maddesi gereğince reddine karar verilmiştir. Yukarıda alıntılanan yasal düzenleme dikkate alındığında; Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından, davacı vekilinin ek karara yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.B-Davacı vekilinin, davanın kısmen reddine dair esas karara yönelik istinaf başvurusunun değerlendirilmesi:Dosyanın incelemesinde; davanın dayanağını oluşturan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, alacaklı (temlik eden) … Bankası AŞ tarafından, 04/01/2012 tarihinde, genel kredi taahhütnamesi ve Kadıköy … Noterliğinin 29/12/2011 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnemenin borcun sebebi olarak gösterilerek 932.337,73 TL üzerinden borçlular … Tic. AŞ., … ve … aleyhine ilamsız icra takibinin yapıldığı, takip talebinin ekinde, 25/04/2006 24/05/2007 ve 26/10/2010 tarihli genel kredi sözleşme örnekleri ile 29/12/2011 tarihli hesap kat’ının ihbarı, nakit kredi hesabının kat’ından doğan 922.777,41 TL’lik banka alacağının nakden ve defaten ödenmesi ihtarının bulunduğu; davalılar tarafından icra takibindeki borca itiraz edilmesi üzerine davacı tarafından açılan itirazın iptali davasının soncunda İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/26 Esas – 2013/85 Karar sayılı kararıyla davalıların itirazının reddine ve takibin devamına karar verildiği, kararın 08/07/2013 tarihinde kesinleştiği, dolayısıyla alacak miktarının kesinleştiği; 24/05/2018 tarihinde düzenlenen aciz vesikasında, 24/05/2018 tarihi itibari ile faiz ve masraflar saklı kalmak kaydıyla icra dosyası alacağının 932.337,73 TL olduğu, borçlulara ait menkul ve gayrimenkul bulunmadığından dosya alacağının karşılanamadığının belirtildiği tespit edilmiştir. Buna göre, İİK’nın 277. ve devamı maddeleri uyarınca tasarrufun iptali davalarının görülebilmesi için aranılan dava ön koşullarının tümünün somut uyuşmazlıkta gerçekleştiği kanısına varılmıştır. Bu durumda, Mahkemece tasarruf konusu …’deki taşınmaz ile …, ..’de bulunan taşınmazlara ilişkin tasarruf işlemlerinin iptali davaları yönünden işin esasına girilerek tarafların delillerinin toplanması ve değerlendirilmesi sonucunda esas yönünden nihai bir karar verilmesi gerekirken, ön dava şartı yokluğundan bu taşınmazlar ile bu taşınmazların devrini gerçekleştiren davalılar hakkındaki davaların, yukarıda belirtildiği şekilde reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Kabule göre de; bu davalılar hakkındaki tasarrufun iptali davası, dava ön şartı yokluğu nedeniyle reddedildiğine göre, İlk Derece Mahkemesi kararının verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 2.725 TL maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, hüküm fıkrasının 6 numaralı bendinde davalılar … ve … lehine 50.861,10 TL nispi vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru değildir. Bu nedenle, davacı vekilinin, esas karara yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a /6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmiştir. C-Davalılar …, … ve … vekillerinin istinaf başvurusunun değerlendirilmesi:İcra takip dosyasının dayanağını oluşturan kredi sözleşmelerinin tarihleri ile tasarruf konusu taşınmazın devir tarihi, icra takip dosyası, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/26 Esas – 2013/85 Karar sayılı ve 08/07/2013 kesinleşme tarihli kararı, resmi devirde gösterilen bedel ile bilirkişi raporuyla belirlenen rayiç bedel arasındaki fark, davalıların cevap dilekçesi ile istinaf başvuru dilekçelerindeki beyanları ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde; tasarruf konusu …, …’deki taşınmazın davalı (borçlu) …’dan, davalı (3. Kişi) …’ya devrine ilişkin 19/11/2011 tarihli; aynı taşınmazın davalı (3. Kişi) …’dan, diğer davalı (4. Kişi) …’e devrine ilişkin 02/01/2012 tarihli tasarruf işlemlerinin, alacaklıları zarara uğratmak kastı ile muvazaalı olarak gerçekleştirildiği, dolayısıyla, İİK’nın 277. ve devamı maddelerine göre, tasarrufun iptaline karar verilebilmesi için gerekli tüm koşulların somut uyuşmazlıkta gerçekleştiği, Mahkemece bu yönde verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varılmıştır. Bu nedenle, davalılar …, …, … vekillerinin, istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinden, Dairemizce aşağıdaki şekilde karar oluşturulmuştur.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:A-Davacı vekilinin, 26/11/2019 tarihli ek karara yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine,B-1-Davalılar …, …, … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 63.034,92 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 15.758,73‬ TL karar ve ilam harcının mahsup edilerek bakiye 47.276,19‬ TL karar ve ilam harcının davalılar…, …, …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, C-1-Davacı vekilinin, tasarruf konusu …, …’deki taşınmaz ile …, …’de bulunan taşınmazın devrine ilişkin tasarruflar ve bu tasarrufların tarafı olan davalılar hakkındaki hükümlere yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Yukarıda belirtilen tasarruflar yönünden davanın yeniden görülmesi ve yukarıda belirtiltiği şekilde işlem yapılması için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine,7-İİK’nin 36/5. maddesi gereğince, istinaf sonucuna göre davacı … AŞ. tarafından tehiri icra talebi kapsamında icra dosyasına sunulan teminat mektubunun davacı … AŞ’ye iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı yönünden, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin; davalılar …, …, … yönünden, HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.04/10/2022