Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/2341 E. 2022/436 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/2341
KARAR NO: 2022/436
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/11/2019
NUMARASI: 2015/574 (E) 2019/1285 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 15/03/2022
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, 24/02/2015 tarihinde meydana gelen trafik kazasında kamyonet kasası ile kapı arasında eli sıkışan müvekkilinin yaralanarak sakat kaldığını belirterek şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın kazaya sebebiyet veren aracın sürücüsü işleteni ve trafik sigortacısı olan davalılardan; 100.000,000 TL manevi tazminatın ise sigorta şirketi haricinde kalan davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir. Davalılar davanın reddini savunmuşlardır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, alınan bilirkişi raporları kapsamında yapılan değerlendirmede, davalı araç sürücüsünün gerçekleşen kazada kusurunun bulunmadığı, kazanın gerçekleşmesinde davacının asli ve tam kusurlu olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili, kazanın Pendiğin en işlek caddelerinden birinde gerçekleştiğini, kaza yerinin tek yönlü araç trafiğine açık dar bir sokak olduğunu, buradaki yaya ve araç trafiğinin çok yoğun olduğunu, bu denli dar bir yolda seyreden davalı araç sürücüsünün üzerine düşen özen yükümlülüğünü yerine getirmediğini ve bu nedenle kusurlu olduğunu, mahkemenin kusura ilişkin değerlendirmesinin olayın gerçekliğiyle bağdaşmadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. İstinafa konu uyuşmazlık, davalı araç sürücüsünün kazanın gerçekleşmesinde kusuru bulunup bulunmadığı, mahkemenin kusur durumuna ilişkin kabul şeklinin isabetli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. HMK’nın 282. maddesinde hâkimin, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği açıklanmıştır. Dosyada mübrez bilirkişi raporlarından, 03/04/2017 tarihli raporda, davacı tarafın kazanın gerçekleşmesinde asli ve tam kusurlu olduğu yönünde mütalaada bulunmasına karşılık olayın görüntülerini içeren kayıt da izlenmek suretiyle hazırlanan 04/01/2018 tarihli ATK raporunda, davalı kamyonet sürücüsüne tali oranda kusur izafe edildiği, bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesine ilişkin alınan genişletilmiş uzmanlar kurulu tarafından tanzim edilen 14/03/2019 tarihli raporda ise oy çokluğuyla davalı araç sürücüsünün kusursuz görülmesi üzerine ilk derece mahkemesince mevcut deliller kapsamında davalı araç sürücüsünün kusursuz olduğu sonucuna varılmış ise de bu kabul şekli doğru olmamıştır. Şöyle ki; İlk derece mahkemesince dosyaya kazandırılan bilirkişi raporları ve Dairemizce de seyredilen dosya kapağında bulunan olay görüntüleri ile tanık …’ın anlatımına göre, kazanın, davacının hastanadeki ifadesinin aksine, dava dilekçesinde iddia edildiği gibi, en son alınan ATK raporlarının olay kısmında açıklandığı şekilde gerçekleştiği, yani, davacı taraf, çalıştığı iş yerine ait olan … plakalı aracın … tarafından park edilmesine yardımcı olurken, bu aracın şoför kapısını açmak istediği sırada sol el işaret parmağının, sol gerisinden gelip, önce duraklayıp sonra harekete geçen davalı sürücü … yönetimindeki … plaka sayılı kamyonet ile … plakalı aracın kapısı arasında sıkışması sonucu meydana geldiği, kazanın gerçekleşme biçimine göre kusur değerlendirmesinin uzmanlık gerektiren bir yanının bulunmadığı, davalı kamyonet sürücüsünün, dar bir sokakta park edilmeye çalışılan aracın yanı başında bulunan davacıyı kazanın hemen öncesinde görerek duraklamış olmasının sakıncalı bir durumun varlığını fark ettiği anlamına geldiği, ancak tedbir almadığı, bir başka anlatımla, davalı araç sürücüsünün, kaza mahalli dar bir sokakta park halinde bulunan araçlar ile yoldan geçmekte olan araçlar arasında güvenli geçiş için yeterli kabul edilecek bir mesafe olmamasına rağmen, durakladıktan hemen sonra halen aracı park ettirmek amacıyla yol üzerinde hareket halinde bulunan davacının kontrolsüz davranabileceğini öngörerek yoldan çekilmesini beklemek veyahut kontrollü bir şekilde dikkatlice geçiş yapması gerekirken, bu şekilde hareket etmeden durakladıktan hemen sonra aniden hızlı bir şekilde yola devam etmek suretiyle sebep olduğu kazada tali oranda (%25) kusurlu olduğunun kabulü gerektiği görülmektedir. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusu yerindedir. Bununla birlikte, davacı vekili, davacının işverenine karşı hizmet akdinden kaynaklı işçiyi gözetme yükümlülüğüne aykırılıktan açmış olduğu dava ile eldeki davanın birleştirilmesini talep etmiş ise de, eldeki davada, haksız fiile bağlı davalı araç sürücüsü ve onun sorumluluğunu üstlenen işveren ve trafik sigortacısının hukuki durumu tartışılırken, diğer birleştirilmesi talep edilen davada hizmet akdine aykırılık halinin bulunup bulunmadığı hususunun tartışıldığı, dolayısıyla mahkemece araştırılacak hususların farklılık arz ettiği, davalılar aynı sebepten kaynaklanıyor ise de her iki davanın, farklı mahkemelerin görevi kapsamında kaldığı, eldeki davada, davalının sorumluluğuna kusuru oranında gidileceği, dava dışı işverenin şayet kusuru var ise ona izafe edilecek kusurun da davacıya izafe edilen trafik kusur oranı içerisinde aranması gerektiği, dolayısıyla, hüküm altına alınması muhtemel zararların tahsilinde tekerrür durumunun da söz konusu olmadığı karşısında davaların birleştirilmesi gerektiği yönündeki istinaf itirazında isabet bulunmamaktadır. O halde, davalı araç sürücüsünün, az yukarıda açıklandığı şekilde tali oranda kusurlu olduğu kabul edilerek, davacının zararlarının hesabına ilişkin kaza tarihindeki yönetmelik hükümleri doğrultusunda yani maluliyet tespit işlemleri yönetmeliğine göre maluliyetinin bulunup bulunmadığı, var ise kaza tarihinde çalıştığı iş yerinden maaş bordroları veyahut SGK’dan prime esas kazanç tutarlarını gösterir belgelerin celp edilip, varsa itirazları uyarınca yapılacak araştırmadan sonra tespit edilecek geliri üzerinden hesaplama yaptırılıp sonucuna göre karar verilmek üzere ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a/6. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, 3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 4-Peşin yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istinaf kanun yoluna başvurana iadesine, 5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dair, 6100 sayılı HMK’nun 7251/39 md. ile değişik 362/1-g maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oybirliğiyle karar verildi. 15/03/2022