Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/2339 E. 2023/154 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No : 2020/2339
Karar No: 2023/154
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 10/03/2020
Numarası: 2016/489 (E) – 2020/272 (K)
Davanın Konusu: Maddi ve Manevi Tazminat
Karar Tarihi: 26/1/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davalı … Sigorta AŞ’ye karşı açılan davanın feragat nedeniyle reddine, adı geçen sigorta şirketi dışındaki diğer davalılara karşı açılan ve konusuz kalan maddi tazminat talepleri bakımından karar verilmesine yer olmadığına; manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, davacı … için 7.500,00 TL, davacı … için ise 10.000,00 TL olmak üzere toplam 17.500,00 TL manevi tazminatın davalılar … ile davalı sürücü … mirasçıları …, …, … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacılar vekili dilekçesinde özetle; incelemeye konu davada …’in ölümüne neden olan kazanın meydana geldiği tarihte adı geçen ölenin eşi davacı …’in 34, çocuğu davacı …’in ise 1 yaşında olduğunu, ilk derece mahkemesince hükmolunan manevi tazminatın, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde değerlendirilmesinde oldukça düşük kaldığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalılar …, …, … ve … vekili tarafından 14/10/2022 günü sunulan dilekçede adı geçen davalıların istinaf kanun yoluna başvurdukları belirtilmiş olmakla birlikte; dilekçe içeriğinde dilekçenin konusunun davacının istinaf başvurusuna karşı cevaplarından ibaret olduğunun belirtilmesi, talep sonucu bölümünde ise davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesinin talep edilmesi yanında, adları geçen davalılar tarafından istinaf kanun yolu başvuru harcı ile nispi karar ve ilam harcının da yatırılmadığının anlaşılması karşısında, davalılar …, …, … ve … vekili tarafından sunulan dilekçenin istinaf kanun yolu başvuru dilekçesi olmadığı kabul edilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56’ncı maddesinin 1’inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2’nci fıkrası uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir. Bir kimsenin, hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği, bedeni acılarla ruhsal üzüntüye manevi zarar denir. Manevi zarar, gerçek anlamda zarar değildir; zira malvarlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya üzüntünün maddi zarar gibi parayla ölçülmesine olanak bulunmamaktadır. Paranın manevi zararları karşılamak üzere kullanılabilmesi, hiçbir zaman manevi kaygı geri getirip yerine koyduğu veya manevi varlığın bir bölümünün onunla değiştirilebildiği anlamını taşımaz. Paranın bu anlamda gördüğü iş kişilik hakları ve yararları zedelenen kimsenin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmakta; bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmekte; bir avunma, bir ruhsal tatmin aracı olmaktan ibarettir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan ve özgün bir nitelik taşıyan hükmedilecek bu para, bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı, bu nedenle tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş biçimi ve tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4’üncü maddesinde belirtildiği gibi, hukuka ve hakkaniyete uygun sonuca varılmalıdır. Bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda, sürücüler tarafından görünürlüğünün daha kısıtlı olduğu gece karanlığında yolun karşısına geçmek için 105 metre mesafede bulunan yaya geçidini kullanmayan, yaklaşmakta olan davalı sürücünün yönetimindeki otomobilin uzaklığını ve hızını dikkate almayıp kontrolsüz biçimde yolun karşısına geçmeye çalışan, böylece kendi can güvenliğini tehlikeye atması yanında motorlu taşıtların ilk geçiş hakkını da ihlal eden ölen yaya …’in kazanın oluşumunda birinci derecede %60 oranında; yönetimindeki otomobil ile seyir halinde iken yaya geçidine ve petrol istasyonuna yaklaşması nedeniyle yol ve bulunulan yer koşullarına göre hızını uygun seviyeye düşürmesi, her an seyir hızına gelişebilecek yaya hareketliliğine karşı tetikte olması gerekirken, olayın gerçekleşme biçiminden bu konulara uymayan, olay yeri koşullarına göre aşırı hızla seyretmesi nedeniyle yayayı zamanında fark edemeyen etkin, fren ve manevra önlemlerini uygulayamayan sürücü …’un ise kazanın gerçekleşmesinde %40 oranında kusurlu olduğu bildirilmiştir. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacılar ile davalıların kolluk tarafından yapılan araştırmalar ile dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, bilirkişiler tarafından düzenlenen rapordan anlaşılan kusur oranlarına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacılar lehine hükmolunan manevi tazminat miktarında isabetsizlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 125,50 TL istinaf karar ve ilam harcının davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davacıların istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 26/1/2023