Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/2283 E. 2023/28 K. 12.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2020/2283
Karar No: 2023/28
İncelenen Kararın
Mahkemesi: Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 11/12/2019
Numarası: 2016/320 (E) – 2019/1194 (K)
Davanın Konusu: Maddi ve Manevi Tazminat
Karar Tarihi: 12/01/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davacının maddi tazminat talebinin reddine; manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 4.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve … …Sanayi Ticaret Limited Şirketinden tahsiline karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı … dilekçesinde özetle; maddi olanağı bulunmadığından avukat tutup kendisini savunamadığını, kendisini vekille temsil eden davacının burnunun bile kanamadığı kazada yaralandığına ilişkin yalan ve yanlış beyanda bulunduğunu, bu duruma ilişkin itirazının mahkemenin dikkate almadığını, bu kararın mağduriyetine neden olacağını, diğer davalılar … Sanayi Ticaret Limited Şirketi ile … Şirketinin davaya konu taleplerin zamanaşımına uğradığını ve davacı tarafından somut belge sunulmadığına ilişkin itirazda bulunduklarını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Olay nedeniyle Saray (Tekirdağ) Asliye Ceza Mahkemesinde açılan 2015/774 (E) sayılı dava dosyasının soruşturma belgeleri içeriğinde yer alan Saray (Tekirdağ) Devlet Hastanesinde düzenlenen 19/8/2011 tarihli raporda, araç içinde trafik kazasına maruz kalan davacı …’un muayenesinde travmaya bağlı baş ve boyunda ağrı, sol omuz ve kolda ağrı, sol dizde ağrı tespit edildiği, sıyrık bulunmadığı belirtilmiş; Adli Tıp Kurumu (ATK) 2’nci İhtisas Kurulu tarafından davacının 19/8/2011 günü geçirdiği trafik kazasından kaynaklanan yaralanmasına ilişkin düzenlenen raporda ise omuzdaki hareket kısıtlılığı ile dava konusu kaza arasında nedensellik bağı kurulamadığı belirtilmiş; eldeki davanın ise 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 109’uncu maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca, eylemin gerektirdiği 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 89’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında öngörülen cezasının üst sınırına göre tabi olduğu aynı Kanunun 66’ncı maddesinin 1’inci fıkrasının (e) bendinde öngörülen 8 yıllık zamanaşımı içinde 30/3/2016 günü açıldığı anlaşılmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56’ncı maddesinin 1’inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2’nci fıkrası uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir. Bir kimsenin, hukuka aykırı bir fiil yüzünden çektiği, bedeni acılarla ruhsal üzüntüye manevi zarar denir. Manevi zarar, gerçek anlamda zarar değildir; zira malvarlığında bir azalmayı ifade etmez. Bir acının veya üzüntünün maddi zarar gibi parayla ölçülmesine olanak bulunmamaktadır. Paranın manevi zararları karşılamak üzere kullanılabilmesi, hiçbir zaman manevi kaygı geri getirip yerine koyduğu veya manevi varlığın bir bölümünün onunla değiştirilebildiği anlamını taşımaz. Paranın bu anlamda gördüğü iş, kişilik hakları ve yararları zedelenen kimsenin duyduğu manevi acıyı bir dereceye kadar yumuşatıp yatıştırmakta; bozulan manevi dengeyi onarıp düzeltmekte; bir teselli, bir avunma, bir ruhsal tatmin aracı olmaktan ibarettir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan ve özgün bir nitelik taşıyan hükmedilecek bu para, bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken; olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı, bu nedenle tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş biçimi ve tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4’üncü maddesinde belirtildiği gibi, hukuka ve hakkaniyete uygun sonuca varılmalıdır. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacı ile davalı …’in dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, bilirkişi raporundan anlaşılan kusur oranına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacı lehine hükmolunan manevi tazminat miktarında isabetsizlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı …’in yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince esastan reddine,2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 273,24‬ TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 68,50 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 204,74 TL istinaf karar ve ilam harcının davalı …’den tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı …’in istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 12/1/2023