Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/2222 E. 2023/171 K. 31.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/2222
KARAR NO: 2023/171
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 17/06/2020
NUMARASI: 2017/283 (E) – 2020/250 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 31/01/2023
Taraflar arasında görülen davada verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı şirkete sigortalı … plakalı araç ile müvekkilinin kullandığı elektrikli bisikletin çarpışması neticesinde 17/12/2015 tarihinde meydana gelen trafik kazasında, davacının malul kalmasına sebebiyet verdiğini belirterek şimdilik 3.300 TL geçici ve sürekli iş göremezlik zararından oluşan maddi tazminatın davalı taraftan tahsiline karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Davalı vekili, davacı ve zarar sorumlusunun savcılık aşamasında uzlaşmış olmaları nedeniyle eldeki tazminat davasının açılamayacağını savunarak davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, davacı ile dava dışı sigortalı araç sürücüsünün uzlaşmasına konu bedelin yetersiz olduğu, dolayısıyla KTK’nın 111. maddesi uyarınca iptale tabi olduğu gerekçesiyle sübut bulan davanın kısmen kabulüne, 16.856,10 TL sürekli maluliyet ve 8.839,15 TL geçici iş göremezlik olmak üzere toplam 25.695,25 TL tazminatın 16/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili, CMK’nın 253/19. maddesi gereği davacı ile dava dışı sigortalının uzlaşmasından dolayı tazminat davası açılamayacağını, açılan davadan feragat edilmiş sayılacağını, müteselsil borçlu konumunda olan sigorta şirketine karşı da dava açılamayacağını, kaldı ki 5238 sayılı Yasanın 73/7. maddesi uyarınca şikayetten vazgeçme ve uzlaşma metnine bakıldığında tazminat hakkından da vazgeçilmiş olduğunu, uzlaşma nedeniyle davacının almış olduğu tazminat sonrasında dava açma hakkının bulunmadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. İstinafa konu uyuşmazlık 5271 sayılı CMK’nun 253. madde hükmü uyarınca yapılan uzlaşma sonrasında tazminat davası açılıp açılamayacağı noktasında toplanmaktadır. CMK’nun 253/5 maddesinde, uzlaşma teklifinde bulunulması halinde, kişiye uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmesinin hukukî sonuçları anlatılır; aynı maddenin 15. fıkrasında “Uzlaşma müzakereleri sonunda uzlaştırmacı, bir rapor hazırlayarak kendisine verilen belge örnekleriyle birlikte uzlaştırma bürosuna verir. Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde, tarafların imzalarını da içeren raporda, ne suretle uzlaşıldığı ayrıntılı olarak açıklanır” ve aynı maddenin 19. fıkrasının 5. cümlesinde “… Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır…”;buna ilişkin çıkarılan 30145 sayılı Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliğinin Edimin Konusu başlıklı 33. maddesinde ise “Taraflar uzlaştırma sonunda belli bir edimin yerine getirilmesi hususunda anlaşmaya vardıkları takdirde aşağıdaki edimlerden bir ya da birkaçını veya bunların dışında belirlenen hukuka ve ahlaka uygun başka bir edimi kararlaştırabilirler: edimin konusu olarak sayılanlar: fiilden kaynaklanan maddî veya manevî zararın tamamen ya da kısmen tazmin edilmesi veya eski hâle getirilmesi, mağdurun veya suçtan zarar görenin haklarına halef olan üçüncü kişi ya da kişilerin maddî veya manevî zararlarının tamamen ya da kısmen tazmin edilmesi veya eski hâle getirilmesi, bir kamu kurumu veya kamu yararına hizmet veren özel bir kuruluş ile yardıma muhtaç kişi ya da kişilere bağış yapmak gibi edimlerde bulunulması, mağdur, suçtan zarar gören, bunların gösterecekleri üçüncü şahıs veya bir kamu kurumu ya da kamu yararına hizmet veren özel bir kuruluşun belirli hizmetlerinin geçici süreyle yerine getirilmesi, topluma faydalı birey olmayı sağlayacak bir programa katılımın sağlanması, mağdurdan veya suçtan zarar görenden özür dilenmesi suretiyle veyahut edimsiz olarak da uzlaşabilirler.” denilmek suretiyle uzlaşmanın hüküm ve mahiyeti açıklanmıştır. İşbu yasal düzenlemelere göre, tarafların bir veya birden fazla edim üzerinde anlaştıktan sonra bir kısım talep haklarını uzlaşma dışında bırakmış olmaları halinde dahi uzlaşılan suçtan kaynaklı dava açılamayacağı hususunun yasal olarak düzenlendiği ve bu yasal düzenlemenin emredici norm niteliğinde olduğu, ancak bu sonucun doğabilmesi için suçtan mağdur olan tarafın uzlaşma halinde bu suçtan dolayı tazminat davası açamayacağı hususunun kendisine anlatılması gerekmektedir. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/86240 Esas sayılı soruşturma dosyasında bulunan uzlaştırma evrakının incelenmesinde, savcılık aşamasında yapılan uzlaşma işlemi öncesinde dava açılamayacağına dair bilgilendirme içeren uzlaşma teklif formunun davacı hakkında düzenlenmediği, savcılık aşamasında bu formun sadece zarar sorumlusu hakkında düzenlendiği, kollukta imzalatılan uzlaşma teklif formu ise okunaklı puntolar içermediği, bu durumun, suçtan zarar gören tarafın, uzlaşma halinde şüphelinin sorumluluğunu üstlenen trafik sigortacısına karşı özel hukuktan doğan haklarını yitirecek olduğu hususunun anlatılarak bilgilendirilmediği anlamına geldiği, giderek uzlaşma işlemine bağlanan tazminat davası açılamayacağına ilişkin hukuki sonucun doğmasının usulen mümkün olmadığı görülmektedir. Diğer yandan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar, şikayetten vazgeçme nedeniyle değil, uzlaşma işlemi sebebiyle verilmiş olup şahsi haklardan vazgeçme gibi bir durum da söz konusu değildir. Her ne kadar ilk derece mahkemesince KTK’nın 111. maddesinden yola çıkılarak uzlaşma işlemine konu ödenen bedelin yeterli olmadığı ve bu nedenle süresi içerisinde tazminat davası açılabileceği kanaatine varılmış olması doğru değil ise de az yukarıda açıklanan gerekçe ile sonucu itibarıyla verilen kararda isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu durumda davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Alınması gereken 1.755,24 TL istinaf karar harcından peşin alınan 438,82 TL harcın mahsubundan sonra bakiye 1.316,42‬ TL istinaf karar harcının istinafa başvuran davalı taraftan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına, 3-İstinafa başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda dava değeri (25.695,25 TL) göz önünde bulundurulmak sureti ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 31/01/2023