Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/2194 E. 2023/150 K. 24.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2020/2194
Karar No: 2023/150
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 12/03/2020
Numarası: 2017/1097 (E) – 2020/306 (K)
Davanın Konusu: Maddi Tazminat
Karar Tarihi: 24/1/2023
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne, 25.812,24 TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı vekili dilekçesinde özetle; müvekkiline sigortalı … plakalı araç sürücüsünün tamamen kusursuz olduğunu, buna karşın dosyanın kusur bilirkişisine gönderilmeden hatalı biçimde karar verildiğini, hükmolunan tazminattan kask ve dizlik takmayan davacının davranışları nedeniyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 52’nci maddesi uyarınca indirim yapılması gerektiğini, hesaplama yapılırken PMF 1931 yaşam tablosunun uygulandığını, 6104 sayılı Kanun uyarınca hesaplamada TRH 2010 yaşam tablosunun dikkate alınması ve iskonto oranının da teknik faiz olarak %1,8 biçiminde dikkate alınması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Olaydan sonra kolluk tarafından düzenlenen Ölümlü/Yaralanmalı Trafik Kazası Tespit Tutanağında davacı …’nın olaydan dolayı kusurunun bulunmadığı, davalıya sigortalı araç sürücüsünün ise şeride tecavüz etme kuralını ihlal ettiği bildirilmiş; olay nedeniyle Trabzon Çocuk Mahkemesinde açılan davada alınan Adli Tıp Kurumu (ATK) Ankara Grup Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen raporda ise … plakalı otomobil ile anayolu takiben düz seyrederek yaklaşan motosikletin hız ve mesafesini dikkate almayan, anayola çıkıp tekrar sola dönüş esnasında motosikletin seyir şeridini kısa mesafeden kapatan davalıya sigortalı araç sürücüsü …’un asli kusurlu olduğu; davacı …’nın ise yönetimindeki motosiklet ile olay mahalli kavşağa geldiği sırada yolun sağından önüne çıkan ve kısa mesafeden seyir şeridini kapatan otomobil nedeniyle meydana gelen kazada atfıkabil kusurunun bulunmadığı belirtilmiştir. ATK Ankara Grup Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen raporda, davacının yönetimindeki motosiklet ile davalıya sigortalı araç sürücüsünün yönetimindeki otomobilin kaza sırasındaki konumları ve sürücülerinin davranışları irdelenerek, olayın meydana gelmesine neden olan kusur oranının; eylemler ile sonuç arasındaki nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde, yasal dayanaklarıyla birlikte, dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığının anlaşılması karşısında, davalı vekilinin bu konuya yönelen istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Mağdurun, makul bir insandan beklenen davranışta bulunmayarak zararın meydana gelmesinde veya artmasında etkili olmasına birlikte kusur denilmektedir. (Prof. Dr. M.Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Genişletilmiş 11’inci bası, 2’nci cilt, sayfa 120) Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan birlikte (müterafik) kusur 6098 sayılı TBK’nin 52’nci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hâkim tazminat miktarını hafifletebilir. Birlikte kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin birlikte kusurunun tespiti halinde 6098 sayılı TBK’nin 52’nci maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 150’nci maddesi uyarınca, koruma başlığı (kask) bulundurmaları ve kullanmaları zorunlu olan motosiklet sürücülerinin, dizlik ve kolluk bulundurmaları ve kullanmaları zorunlulukları bulunmamaktadır. Somut uyuşmazlıkta ise kolluk tarafından düzenlenen Trafik Kazası Tespit Tutanağında davacının kaskının takılı olduğuna ilişkin bölümün işaretli olduğunun anlaşılması karşısında, hükmolunan tazminattan birlikte kusur nedeniyle indirim yapılmaması yerindedir. Yargıtay 17’nci Hukuk Dairesinin 23/3/2021 gün ve 2021/2772 (E) – 2021/3174 (K), 2020/6173 (E) – 2021/3121 (K) sayılı kararlarında açıklandığı gibi; destekten yoksun kalma tazminatı davasında gerçek zararın miktarı, davacıların olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edecekleri kazanç toplamından oluşmaktadır. Desteğin veya hak sahiplerinin bakiye ömürlerinin daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, … Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Özü itibarıyla varsayımlara dayanan gerçek zararın hesaplanmasında, en doğru sonuca ulaşılması için gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu itibarla TRH 2010 yaşam tablosunun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de gözönüne alındığında tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağı anlaşılmakla birlikte, davacı …’nın bakiye ömrünün PMF 1931 yaşam tablosuna göre 20,42 yıl, TRH 2010 yaşam tablosuna göre ise 24,06 yıldır. Bu itibarla TRH 2010 yaşam tablosunda yer alan bakiye yaşam süresinin PMF 1931 yaşam tablosuna göre daha uzun olduğunun anlaşılması ve buna göre hesaplanacak tazminatın fazla olacağının anlaşılması karşısında, davalı … AŞ vekilinin bu nedene dayalı olarak hükme yönelik istinaf kanun yoluna başvurmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Diğer yandan, KTK’nin 90’ncı maddesinde yer alan “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresi, Anayasa Mahkemesinin 7/7/2020 gün ve 2019/40 (E) – 2020/40 (K) sayılı kararıyla, Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; işgücü kaybı tazminatı hesabında, yeni ZMSS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması olanağı bulunmadığından ve %1,8 teknik faiz uygulaması da anılan cetvellerle getirildiğinden artık uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle, tazminat hesaplamasının, %1,8 teknik faiz uygulanarak yapılması gerektiğine ilişkin istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince esastan reddine,2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.763,23 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan toplam 440,81‬ TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 1.322,42‬ TL istinaf karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 24/1/2023