Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/2182 E. 2023/419 K. 14.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/2182
KARAR NO: 2023/419
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 29/01/2020
NUMARASI: 2017/1080 (E) – 2020/76 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 14/03/2023
Taraflar arasında görülen davada verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, 11/07/2017 tarihinde meydana gelen kazada, trafik sigortası bulunmayan dava dışı …’nin sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarparak müvekkilinin sakat kalmasına neden olduğunu belirterek geçici ve sürekli iş göremezlik zararından oluşan şimdilik 3.200 TL maddi tazminatın davalı Güvence Hesabından faiziyle birlikte olacak şekilde hüküm altına alınmasını talep etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, … plakalı aracın sürücüsü …’nin, %90, davacı yolcu …’ın ise %10 oranında kusurlu olduğu kaza tarihi itibariyle … plakalı aracın zorunlu mali mesuliyet sigortasının bulunmadığı, davacının talebinin geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatına ilişkin olması nedeniyle Güvence Hesabı’nın sorumluluk koşullarının bulunduğu, alınan bilirkişi raporuna göre davacının geçirdiği trafik kazası nedeniyle 1.906,65TL geçici, 98.180,43TL sürekli işgöremezlik tazminatı talep etme hakkının olduğu, davalı Güvence Hesabının temerrüt tarihinin ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 8 işgünü sonrası olan 16/09/2017 tarihi olduğu, sehven ara kararda 20/09/2018 olarak geçtiği gerekçesiyle sübut bulan davanın kabulüne, 100.087,08 TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 20/09/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili, dava öncesinde yapılan başvurunun eksik belgeler üzerinden yapıldığını, dolayısıyla başvuru şartı getirilmeden dava açıldığını, maluliyet raporunun özürlülük ölçütüne göre alınması gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatının teminat dışı olduğunu, kaldı ki SGK tarafından yapılan geçici iş göremezlik ödemesinin nazara alınmadığını, bedeni zararlar kapsamında bulunmayan taleplerin teminat dışı olduğunu, hesaplanan tazminattan müterafik kusur nedeniyle indirim yapılması gerektiğini, kazaya sebebiyet veren araç sürücüsünün alkollü olduğunu, davacının alkol almış kişinin aracına binmiş olmasından dolayı müterafik kusurlu olduğunu, faiz başlangıç tarihinin dava tarihinden başlaması gerektiğini, hatır indirimi yapılmamış olmasının doğru olmadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, trafik sigortası bulunmayan aracın sebebiyet verdiği trafik kazasından kaynaklanan geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir. Davacı tarafından Güvence Hesabına dava öncesinde yapılan başvuru nedeniyle sunulan belgelerin yeterli olduğu, dava ön şartına ilişkin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı görülmektedir. Maluliyet raporuna ilişkin itirazların değerlendirilmesinde; TBK’nın 54. maddesi kapsamında açılan davalarda, maddede öngörülen meslekte kayıp oranının belirlenmesinde yargısal uygulamalarda, kaza tarihi itibarıyla ayırım yapılarak kaza tarihi 11/10/2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013-01/06/2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren genel şartlardaki atıf gereğince 01/06/2015-20/02/2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20/02/2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak maluliyet raporu alınması gerektiği kabul edilmektedir. Eldeki davada olduğu gibi, TBK’nın 54. maddesi kapsamında çalışma gücünün azalmasından doğan kayıp nedeniyle açılan davalarda, beden ve ruh tamlığı ihlallerinin, zarar görenin sanatına veya mesleğine yapmış olduğu etkinin ve bunun oranının gözetilmesi ile belirlenmesi gerekir. 2918 sayılı kanunun 90. maddesinde zorunu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar anılan kanunda öngörülen usul ve esaslara tabi olup ayrıca bu kanunda düzenlenmeyen hususlarda TBK’daki haksız fiillere ilişkin hükümlerin uygulanacağı öngörülmüştür. Bu maddedeki, maddi tazminatın genel şartlara göre hesaplanacağına ilişkin ibareler, Anayasa Mahkemesi’nin 17/7/2020 tarihli ve 2019/40 Esas – 2020/40 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Davacının meslekte kazanma gücü kaybı oranının belirlenmesi bakımından (somut olayda) kaza tarihi itibarıyla yargısal uygulamalarda uygulanması kabul edilen Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik yürürlükte olduğu gibi, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği de yürürlüktedir. Bu yönetmeliğin (Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği) “Dayanak” başlıklı 3. Maddesinde; 5510 sayılı Kanunun 107. maddesi hükmüne dayanılarak hazırlandığı belirtilmiş; “Kapsam” başlıklı 2. Maddesinin (1) nolu bendinde de yönetmeliğin, “5510 sayılı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalıların iş kazası ile meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik hâllerinin meslekte kazanma gücünü ne oranda azaltacağına, “ilişkin usul ve esasları kapsadığı belirtilmektedir. Buna karşılık Özürlülük Ölçütü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin “Dayanak” başlıklı 3. maddesinde bu Yönetmeliğin, 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ile 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 5. maddesine dayanılarak hazırlandığı, yine anılan yönetmeliğin 2. maddesinde Yönetmeliğin, özürlülere sağlanan haklardan ve verilecek hizmetlerden yararlanmak üzere istenilen özürlü sağlık kurulu raporları ile özürlü sağlık kurulu raporu verebilecek yetkili sağlık kurumlarını ve özürlülerle ilgili sınıflandırma ve ölçütleri kapsadığı düzenlenmiştir. Buna göre -adli tıp öğretisinde de kabul edildiği üzere- Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, amaç ve kapsam olarak tazminat hukuku ilkeleri bağlamında hükümler içerip haksız fiile maruz kalan kişideki travmatik lezyonlar ile birlikte meslek veya iş türü, meslek grup numaraları, iş kolları ve kişilerin yaşlarına yönelik ayrı ayrı cetveller içermekte ve bu itibarla tıbbi kıyas/takdir metoduna elverişli olması nedeniyle bilirkişinin/adli tıp uzmanının yorumuna olanak vermektedir. Buna karşılık Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik ise, kişinin maruz kaldığı haksız fiil ve bunun sonucu olarak mesleğinde kazanma gücünü hangi oranda kaybettiğini belirlemekte yeterli olmayıp daha ziyade kişide bulunan sistematik hastalıkları ön plana çıkarmakta, malulen emeklilik, vergi indirimi, bakım ücreti, özel eğitim ve özel donanımlı araç kullanımına yönelik olup tazminat hesabında asıl önem arz eden yaş, sanat, meslek, meslek grubu gibi faktörlerin hesaplamada değerlendirilmemesinden dolayı tazminatın unsurlarını ve hak edilen tazminatın belirlenmesinde yeterli ve gerekli parametreleri içermediği için yeterli olmamaktadır. İşbu yapılan açıklamalara göre ilk derece mahkemesince hükme esas alınan 14/05/2019 tarihli raporda, davacının 11/07/2017 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı maluliyetinin 11/10/2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak belirlenmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Her ne kadar yeni genel şartların A.5.b. maddesinde tedavi süresine ilişkin geçici bakıcı gideri ve çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık giderleri teminatı kapsamında olduğu ve bu teminatın da Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu, bu nedenle sigorta şirketlerinin sorumluluğunun bulunmadığı açıklanmış ise de 6111 sayılı yasa ile değişik 2918 sayılı Yasanın 98. maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacak tedavi giderleri arasında geçici işgöremezlik ve geçici bakıcı gideri tazminatı sayılmamıştır. Bu durumda Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğu alt norm düzeyindeki genel şartlar ile genişletilemiyeceğinden ötürü sözü geçen ilgili genel şart hükmünün uygulanma kabiliyeti bulunmamaktadır. Bu durumda sigorta şirketlerinin/Güvence Hesabı’nın geçici iş göremezlik zararından sorumluluğu devam etmektedir. Bu yöne ilişkin mahkeme kabulünde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda SGK tarafından davacıya yapılan geçici iş göremezlik ödemesi hesaplanan zarardan usulüne uygun bir şekilde mahsup edilmiştir. Hatır taşıması savunmasının ancak cevap dilekçesinde ileri sürülebileceği, ne var ki davalı vekili tarafından hatır taşımasına ilişkin süresi içerisinde bir savunmada bulunulmadığı, dolayısıyla bu hususun savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında kaldığı, giderek istinaf aşamasında ileri sürülemeyeceği göz önünde bulundurulduğunda davalı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı görülmektedir. Ceza soruşturma dosya içeriğine göre araç sürücüsünün alkollü olduğunu bildiği halde araçta yolcu olarak bulunan davacının gerçekleşmesi olasılık dahilinde bulunan zarara razı olduğu ve bu nedenle de bu durumun müterafik kusur teşkil etmekte ise de ATK raporunda bu nedenle davacıya kusur izafe edildiği ve tazminatın buna göre hesaplandığı, dolayısıyla zarardan mükerreren indirime gidilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte hüküm fıkrasında yapılan ve mahallinde düzeltilebilecek nitelikte olan maddi hata haricinde ilk derece mahkemesinin temerrüt ve faiz başlangıç tarihine ilişkin kabulünde de usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bu durumda yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olduğuna göre; yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1. maddesi uyarınca davalı veklinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Alınması gereken 6.836 TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.763,63‬ TL harcın mahsubundan sonra bakiye 5.072,37‬ TL istinaf karar harcının istinafa başvuran davalı taraftan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına, 3-İstinafa başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda dava değeri (100.087,08 TL) göz önünde bulundurulmak sureti ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 14/03/2023