Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/2163 E. 2022/1975 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2020/2163
Karar No: 2022/1975
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 25/02/2020
Numarası: 2016/855 (E) – 2020/132 (K)
Davanın Konusu: Maddi tazminat
Karar Tarihi: 10/11/2022
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … AŞ’ye ZOrnul Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı davalı …’e ait yönetimindeki … plakalı otomobilin davacı … AG’ye kasko poliçesiyle sigortalı park halindeki müvekkili davacı …’na ait … plakalı otomobile çarparak hasar görmesine neden olduğunu belirterek, kaza dolayısıyla davacı … AG’nin, sigortalısına ödediği 16.928,04 Euro karşılığı 56.004,70 TL’nin, davacı …’nun trafik kazası nedeniyle uğradığı kasko poliçesi teminatı kapsamında olmaması nedeniyle davacı … tarafından karşılanmayan zararı için 2.550 Euro karşılığı 8.426,20 TL’nin davalılar … ile poliçe limitiyle sınırlı olmak üzere davalı … AŞ’den müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya bakma görevinin asliye hukuk mahkemesine ait olduğunu, davaya konu talebin zamanaşımına uğradığını, davacıya ait otomobilin park yasağı olan yerde bulunduğunu, talep edilen tazminat tutarının pek aşırı olduğunu belirterek davanın reddi savunmuştur. Davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; dava yoluna gidilmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunulmasına ilişkin dava şartı yerine getirilmeden açılan davanın reddi gerektiğini, talep konusunun zamanaşımına uğradığını belirterek, toplanmasının istediği kanıtları bildirmiş, davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulüne, çekici bedeli 177,00 TL’ye tekabül eden 58,58 Euro paranın davalı … AŞ’den, çekici bedeli 177,00 TL ile araç kiralama bedeli 430,00 TL toplamı 607,00 TL’ye tekabül eden 183,75 Euronun ise davalı …’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacı …’na verilmesine; 7.970,00 Euronun davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacı … AG’ye verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı … AŞ vekili dilekçesinde özetle; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 97’nci maddesinde öngörülen dava şartına uyulmaksızın açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, haksız fiilden kaynaklanan zararın haksız fiil tarihinde ve memleket parası üzerinden gerçekleştiğinin kabulü gerekirken hasar onarım bedelinin yabancı ülke koşullarına göre yabancı para üzerinden hesaplanmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kazaya karışan tarafların kusur oranlarıyla ilgili yapılan değerlendirmenin eksik, hatalı ve hüküm kurmaya elverişli olmadığını, her halükârda müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limitleriyle sınırlı olup yerel mahkemece poliçe limiti aşılarak hüküm kurulduğunu, kaldı ki yargılama harç ve giderleri ile vekâlet ücreti yönünden müvekkili şirketin sorumluluğunun talep edilen toplam tazminat oranına göre olması gerekirken yargılama gideri ve vekâlet ücretinin tümünden sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu, çekici ücretinden müvekkilinin sorumlu tutulamayacağı gibi bu zarar yönünden yabancı para cinsinden hüküm kurulamayacağını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; aracın yurt dışında yüksek bedelle onarılması nedeniyle yüksek tazminat talep edilmesinin haklı gerekçesinin bulunmadığını, müvekkili davalıya hatalı biçimde %100 kusur yüklendiğini, davacının müterafik kusurunun incelenmediğini, haksız fiilden kaynaklanan zararın haksız fiil tarihindeki kur üzerinden Türk Lirası cinsinden karşılanması gerektiğini, yargılama gideri ve tazminat bedelinin tamamından müvekkilinin sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kazaya karışan araçta meydana gelen hasarın miktarı aracın rayiç değerini geçmediğinden pert total olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, kaldı ki araç pert total olarak kabul edilecek olsa dahi aracın rayiç değerinin hiçbir indirime tabi tutulmaksızın hükme esas alınması gerektiğini, araçta meydana gelen zararın rayiç değer olan 24.050,00 Euro olarak kabul edilmesi gerektiğini, aracın hem tamir edilmeyip rayiç değer üzerinden hasar miktarının belirlenmesi hem de rayiç değerinden indirim yapılması yönündeki kanaatin haksız olduğunu, davacının gerçek zararının karşılanması mümkün olmadığından eksik incelemeye dayalı raporun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, hasar tespitine dair itirazları saklı kalmak koşuluyla rayiç değerden indirim yapılması düşünülecek olsa dahi indirim yapılması gereken tutarın aracın hurda değeri olması gerektiğini, rayiç değerden tekrar tamir giderinin mahsup edilmesinin ve 300,00 Euro katılım bedelinin mahsup edilerek davacı sigortanın gerçek zararından düşülmüş olmasının da haksız olduğunu, …’nun pek çok zarar kaleminin dikkate alınmadığını, aile ile yolculuk eden davacının harcadığı giderlerin dikkate alınmadığını, raporda dava konusu taleplerin irdelenmediğini, faizin avans faizi türünden uygulanması gerektiğini, davacı … yönünden Türk Lirası cinsinden hüküm kurulmasının taleple bağlılık ilkesine aykırılık taşıdığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda:Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Bir davada mahkemece öncelikle dava şartlarının inceleneceği ve bu konuda karar verileceği HMK’nin 138’inci maddesinin 1’inci fıkrasında hükme bağlanmış; genel dava şartları aynı Kanunun 114’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında tek tek sayılmış, bu maddenin 2’nci fıkrasında da diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir. Öngörülen dava şartlarının bir bölümü nitelikleri gereği dava açıldıktan sonra giderilmesi olanağı bulunmayan; bir bölümü ise giderilebilecek nitelikteki dava şartlarıdır. HMK’nin 30’uncu maddesiyle yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini, gereksiz gider yapılmamasını sağlamak bakımından “usul ekonomisi ilkesi” benimsenmiş, bu ilkeye uygunluğun sağlanması bakımından HMK’nin 115’inci maddesinin 2’nci fıkrasıyla dava şartı eksikliğinin giderilmesi olanaklıysa bunun tamamlanması için kesin süre verileceği belirtilmiştir. KTK’nin “Doğrudan Doğruya Talep ve Dava Hakkı” başlıklı 97’nci maddesinde “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Tazminat talebine konu kazanın, KTK’nin 97’nci maddesinde değişiklik yapan 6704 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 26/4/2016 gününden önce 9/8/2014 tarihinde meydana geldiği; eldeki davanın ise dava şartı niteliğindeki dava yoluna gidilmeden önce sigorta şirketine yazılı başvuru zorunluluğunu getiren bu hükmün yürürlüğe girdiği tarihten sonra 9/8/2016 günü açıldığı konusunda uyuşmazlık yoktur. Dava dosyasının incelenmesinde, davacı … AG’nin dava açmadan önce davalı … AŞ’ye başvuruda bulunduğu anlaşılmakta ise de davacı …’nun davalı … AŞ’ye dava açmadan önce zararının giderilmesi amacıyla başvuruda bulunduğuna ilişkin belgeye rastlanmamıştır. Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; KTK’nin 97’nci maddesinde öngörülen giderilebilir dava şartı niteliğindeki “sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunma” koşulunu yerine getirmesi için davacı …’na davalı … şirketine yazılı başvuru yapması için uygun kesin süre verilmesi, sürenin sonunda oluşacak hukuki duruma göre yargılamaya devam edilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Kararın kaldırılması nedenine göre davacılar vekili ile davalı … vekilinin ileri sürdükleri istinaf nedenleri bu aşamada inceleme dışı bırakılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davalı … AŞ vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/6’ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına,2-Davacılar vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 4-İstinaf başvurusu için yatırılan istinaf karar ve ilam harçlarının, istekte bulunulması durumunda ilk derece mahkemesince yatıran taraflara ayrı ayrı geri verilmesine,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf kanun yolu başvurusundan ötürü davalı … AŞ tarafından sarf edilen yargılama giderinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine,7-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine,8-İstinaf kanun yolu incelemesinin sonucuna göre icranın geri bırakılması kararı kapsamında davalı … AŞ tarafından verilen teminat mektubunun 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 36’ncı maddesinin 5’inci fıkrası uyarınca geri verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a ve 362/1-g maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 10/11/2022