Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/2142 E. 2022/2070 K. 29.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/2142
KARAR NO: 2022/2070
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 06/02/2020
NUMARASI: 2018/1308 (E) – 2020/109 (K)
DAVANIN KONUSU: Rücuen tazminat
KARAR TARİHİ: 29/11/2022
Taraflar arasıda görülen davada verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalının maliki olduğu trafik sigortası bulunmayan … plaka sayılı aracın, dava dışı …’in sevk ve idaresinde iken 21/07/2008 tarihinde sebebiyet verdiği tek taraflı trafik kazasında araçta yolcu olarak bulunan …’ın vefatı nedeniyle ödenen destekten yoksun kalma tazminatının rücuen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiş; bilahare davasını ıslah ederek alacak davasına dönüştürmüştür. Davalı vekili esasa ilişkin itirazlarının yanında davanın zamanaşımına uğradığı savunmasında bulunarak davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan değerlendirmede, itirazın iptali olarak açılan eldeki davanın tamamen ıslah edilerek alacak davasına dönüştürüldüğü 18/01/2019 tarihi itibarıyla zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Davacı vekili, tazminat talebinin zamanaşımına uğramadığı, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, trafik sigortası bulunmayan aracın sebebiyet verdiği trafik kazasından kaynaklı zarar gören 3. kişilere yapılan ödemenin aracın sigortasını yaptırmayan davalı araç malikinden rücuen tahsili istemine ilişkindir. 2918 sayılı yasanın 109/4. maddesinde, motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrayacağı, TBK’nın 154/2. maddesinde mahkemeye başvurulması yahut icra takibinde bulunulmasının zamanaşımı süresini keseceği, aynı yasanın 157/1. maddesinde de bir dava yoluyla kesilmiş olan zamanaşımı süresinin dava süresince tarafların yargılamaya ilişkin her işleminden veya hakimin her kararından sonra yeniden işlemeye başlayacağı, icra takibinde kesilmiş ise takibe ilişkin her işlemden sonra yeniden başlayacağı hüküm altına alınmıştır. Sözü geçen 109/4. maddesi uyarınca açılan rücu davalarında uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulama yeri bulunmamaktadır. Somut olayda davacı Güvence Hesabı tarafından 24/02/2011 tarihinde ödeme yapıldığı, iki yıllık zamanaşımı süresi içerisinde 01/03/2011 tarihinde icra takibinin başlatıldığı, takibe yönelik itiraz üzerine İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/1521 Esas – 2013/625 Karar sayılı dosyası üzerinden dava açıldığı, ancak bu davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği ve kararın 14/07/2017 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın dayanağı icra takibinin ise 22/11/2017 tarihinde yapıldığı görülmektedir. Açıklanan safahata göre davacı tarafından süresi içerisinde icra takibinde bulunularak açılan itirazın iptali davası süresince yapılan her usuli işlem ile zamanaşımı süresi kesilip yeniden başlamış ve davacının hakkını zamanaşımı süresi içerisinde aradığı görülmekte ise de; İstanbul Anadolu 5. ASHM’nin 2012/1521 Esas (bozmadan sonraki esas no 2016/179 E.) sayılı dosyasına açılan davanın 14/10/2016 tarihinde açılmamış sayılmasına karar verilmiş olmakla, işbu davanın açılması ve yapılan her usuli işlem ile ortaya çıkan hukuki neticelerden biri olan zamanaşımının kesilmesi hali ortadan kalkacağından, yapılan ödeme tarihinden itibaren eldeki davanın dayanağı olan takibin yapıldığı 22/11/2017 tarihi itibarıyla iki yıllık zamanaşımı süresi dolduğu halde davanın tamamen ıslah edildiği tarih esas alınarak zamanaşımı süresinin hesaplanması doğru olmamıştır. Diğer yandan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/3. maddesi uyarınca maddi tazminat davasının tamamen reddine karar verilmiş olmakla maktu vekalet ücretine hükmedilecekken nispi vekalet ücretine hükmedilmesi de isabetli değildir. Kaldı ki esas bakımından haklılık durumuna ilişkin bir değerlendirme yapılmadan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen kararlarda maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir. Davacı vekilinin esasa ilişkin istinaf itirazları yerinde değil ise de gerekçede ve vekalet ücreti takdirinde hata edilmiş olması düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesi nedeni teşkil ettiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun değişik gerekçe ile kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yukarıda açıklanan gerekçe ile zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/2. maddesi uyarınca düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Buna göre; 2-Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, 3-Başlangıçta peşin olarak alınan 1.753,63 TL karar ve ilam harcının, alınması gerekli 54,40 TL maktu harçtan fazla olduğu anlaşıldığından fazladan alınan 1.699,23 TL harcın davacıya geri verilmesine,4-Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu giderlerin üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden ilk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 3.400 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Karar kesinleştiğinde artan gider avansının davacıya iadesine, İstinaf yargılama giderleri bakımından: 7-İstinafa başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine, 8-Kararın kaldırılma nedenine göre davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 9-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,10-İstinaf talep eden tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, dava değeri (63.887 TL) göz önünde bulundurulmak sureti ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 29/11/2022