Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2020/2130
Karar No: 2022/1949
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 26/02/2020
Numarası: 2014/1013 (E) – 2020/129 (K)
Davanın Konusu: Maddi tazminat
Karar Tarihi: 8/11/2022
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; trafik sigortası bulunmayan … plakalı motosikletin kusurlu olarak karıştığı trafik kazasında müvekkili davacı yaya …’ın çalışma gücünü %100 oranında kaybettiğini, sakatlık tazminatı bakımından bakiye zararının yanı sıra bakıcı gideri zararının da talep edildiğini belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde 2.000,00 TL sakatlık tazminatı ile 2.000,00 TL bakıcı tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın ceza davasında şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle müvekkili kuruma sorumluluk yüklenemeyeceğini, kazaya neden olan araç motorlu bisiklet ise …nın sorumluluğunun bulunmadığını belirterek toplanmasını istediği kanıtları bildirmiştir. İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne, 38.353,10 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 157.937,82 TL bakıcı gideri tazminatı olmak üzere toplam 196.290,92 TL tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine hükmolunmuştur. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı … vekili dilekçesinde özetle; tazminatın yetersizliğinin ileri sürülebilmesi için anlaşmanın yapıldığı tarihten itibaren iki yıl içinde iptalinin istenmesinin şart olduğunu, bu nedenle ödeme tarihiyle dava tarihi arasında iki yıllık zamanaşımı geçtiğinden davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, ıslah talebinin de zamanaşımına uğradığını, çünkü kaza tarihi itibarıyla geçerli olan Türk Ceza Kanununda öngörülen uzamış ceza zamanaşımı süresinin dolduğunu, maluliyet tazminatı bakımından müvekkili kurum tarafından yapılan ödeme verilere göre tazminat hesaplanarak müvekkili kurumca davadan önce yapılan ödemenin yeterli olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, nitekim davacının maluliyet oranının aynı olmasına, kusur oranının ise %75’ten %50 oranına düşmesine karşın bu hususun hesap raporunda değerlendirilmediğini, 30/7/2012 tarihi itibarıyla temerrüde düşmeyen müvekkili kurum aleyhine faize hükmedilmesinin de hatalı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı istemine ilişkindir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 109’uncu maddesinde motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazmini için kaza gününden itibaren iki yıllık zamanaşımı öngörülmüş, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, davanın cezayı gerektiren bir eylemden kaynaklanması durumunda Ceza Kanunu’nun öngördüğü ceza zamanaşımının (sürücü, işleten veya diğer sorumlular için fark gözetilmeksizin) uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Ceza zamanaşımının uygulanması bakımından, sadece eylemin aynı zamanda suç oluşturması yeterli olup, ayrıca fail hakkında mahkûmiyet kararı ile sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı gerekmemektedir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.06.2015 gün ve 2014/17-2198 (E) – 2015/1495 (K), 16.09.2015 gün ve 2014/17-116 (E) – 2015/1771 (K) sayılı kararlarıyla da aynı ilkeler benimsenmiştir. Eldeki davada davacı …’ın 15/9/2010 günü meydana gelen trafik kazası sonucu duyularından veya organlarından birini yitirilmesine neden olacak biçimde yaralandığı anlaşılmıştır. Bu nedenle KTK’nin 109’uncu maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca somut olaya uygulanması gereken taksirle yaralama suçuna ilişkin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 89’uncu maddesinin 1’inci fıkrası ile aynı maddenin 3’üncü fıkrasının “b” bendinde öngörülen cezanın üst sınırına göre anılan Kanunun 66’ncı maddesinin 1’inci fıkrasının (e) bendi uyarınca 8 yıllık zamanaşımına tabi olan eldeki davanın, henüz zamanaşımı dolmadan 17/1/2014 günü açıldığı anlaşılmıştır. Diğer yandan davalı vekili eldeki davanın KTK’nin 111’inci maddesinin 2’nci fıkrasında öngörülen 2 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını ileri sürmüş olmakla birlikte, anılan hak düşürücü süreye tabi nitelikte tazminat miktarlarına ilişkin anlaşma veya uzlaşmaya yada müvekkili kurumun ibra edildiğine ilişkin kanıt ileri sürmemiştir. Bu itibarla davalı vekilinin ileri sürdüğü yukarıda açıklanan konulara yönelen istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla zarar gören, haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir. O halde, haksız fiil faili veya işleten yönünden, maddi tazminata ilişkin faiz başlangıcının kaza tarihinden itibaren olması gerekir. Kazaya karışan ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi bulunmayan … plakalı motosiklet yönünden ise; davalı … 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 99’uncu maddesinin 1’inci fıkrası ile olayın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının (…), tazminatın ve giderlerin ödenmesine ilişkin B.2’nci maddesi uyarınca, rizikonun ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalının temerrüt tarihinden itibaren faizden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Bununla birlikte …na başvurulmadan dava açılması veya icra takibi başlatılması halinde de bu tarihlerde temerrüt gerçekleşir. Alacağı doğuran sebebin esasen haksız eylemden kaynaklanmış olmasına göre, belirsiz alacak davasında bedel artırım dilekçesi ile istenilen tazminat için de, aynı tarihten itibaren temerrüt faizi uygulanması gerekir. Zira, davalı sigorta şirketi ile davacı arasındaki hukuki ilişki sözleşme ilişkisi değildir. Borcun nedeni haksız eylemdir. Yukarıda anılan hükümlere göre, davalı … bakımından temerrüt faizinin başlangıcını oluşturan ihbar yükümlülüğünde esas olan zarar miktarı değil, kazanın ihbar edilmesidir. Kazanın ihbar edilmesiyle, zararın miktarını belirlemek …’nın sorumluluğundadır. Bu itibarla, …’na başvuru yapılması veya dava açılmasıyla; kaza, davalı …’na ihbar edilmiş olacağından, anılan hükümlerde öngörülen koşullar yerine getirilmiş olacaktır. Dosya kapsamından, davacının trafik kazası nedeniyle uğradığı bedensel zararının giderilmesi amacıyla vekilinin dava açmadan önce, davalı …’na 12/4/2012 günü ulaştığı anlaşılan dilekçe ile başvuruda bulunduğu, buna göre 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 97’nci maddesi gözetilerek KTK’nin 99’uncu maddesinin 1’inci fıkrası ile KMAZMSSGŞ’nin B.2’nci maddesi uyarınca davalı …’nın 26/4/2012 günü itibarıyla temerrüde düştüğü anlaşılmasına karşın, ilk derece mahkemesince davalı …nın lehine sonuç doğuracak biçimde kısmi ödemenin yapıldığı 30/7/2012 tarihi itibarıyla temerrüde düştüğü kabul edildiğinin anlaşılması karşısında, davalı vekilinin bu konulara yönelen istinaf nedenleri isabetsizdir. Ancak, dosyaya eklenen hasar dosyasının incelenmesinde davalı … tarafından, davacının maluliyetinin %100, kusurunun ise %25 olduğu kabul edilerek 30/7/2012 günü 62.986,00 TL tazminat ödendiği anlaşılmış; hükme esas alınan aktüerya uzmanı tarafından düzenlenen raporda ise davacının sürekli sakatlık tazminatının, maluliyetinin %100, kusurunun ise %25 olduğu kabul edilip davalı … tarafından 30/7/2012 günü ödenen 62.986,00 TL tazminatın da yasal faiz uygulanması suretiyle belirlenen güncel tutarının hesaplanan sürekli sakatlık tazminatından mahsup edilerek hesaplandığı anlaşılmıştır. Zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davacı için ödemenin yapıldığı 30/7/2012 tarihindeki verilere göre (ve %100 maluliyet ile davacının %25 kusuru üzerinden) davacının maluliyet zararı hesaplanarak, ödeme miktarı zararı karşılıyor ise maluliyet tazminatı talebinin reddine, karşılamıyor ise -mahkemenin hükmüne esas aldığı rapordaki gibi- güncellenmiş ödemenin mahsubundan sonra kalan tutara hükmedilmesi gerekirken, bilirkişinin %50 kusur üzerinden (herhangi bir hesaplama yapmayıp) sigorta teminat limitinin yarısı olan 87,500 TL ödenmesi gerektiği ve bu nedenle yapılan ödemenin yetersiz olduğu şeklindeki raporuna dayanılarak karar verilmesi isabetli değildir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/6’ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına,2-Yukarıda açıklanan doğrultuda işlem yapılarak sonucuna göre karar verilmesi bakımından davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine,3-İstinaf başvurusu için yatırılan istinaf karar ve ilam harcının, istekte bulunulması durumunda ilk derece mahkemesince yatıran tarafa geri verilmesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu başvurusundan ötürü davalı … tarafından sarf edilen yargılama giderinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine, 6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, 7-İstinaf kanun yolu incelemesinin sonucuna göre icranın geri bırakılması kararı kapsamında davalı … tarafından verilen teminat mektubunun 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 36’ncı maddesinin 5’inci fıkrası uyarınca geri verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a ve 362/1-g maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 8/11/2022