Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/2105 E. 2020/4248 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/2105
KARAR NO: 2020/4248
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/12/2019
NUMARASI: 2014/628 Esas – 2019/1317 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/11/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili 16.10.2010 tarihli dava dilekçesinde özetle; 21.06.2007 tarihinde, davalı … A.Ş’nin işleteni ve davalı … Sigorta A.Ş’nin ZMS sigortacısı olduğu … plakalı aracın, dava dışı …’un sevk ve idaresindeyken şerit ihlali yaparak müvekkillerinin murisi …’in sevk ve idaresindeki … plakalı araca çarpması nedeniyle meydana gelen kaza neticesinde, müvekkillerinden …’in eşi, …, … ve …’in babası olan …’in vefat ettiğini, bu vefat olayı nedeniyle müvekkillerinin maddi ve manevi zarara uğradıklarını, aynı kazada müvekkili …’in de yaralandığını ve %40 oranında sakat kaldığını iddia ederek, maddi tazminat yönünden fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydıyla, her bir davacı için 1.000,00’er TL destekten yoksun kalma tazminatı ve davacı …’in kendi yaralanması için 1.000,00-TL maddi tazminatın; müvekkili … için 20.000,00-TL, müvekkili … için 10.000,00-TL, müvekkili … için 10.000,00-TL ve … için babasının ölümü nedeniyle 10.000,00-TL ve kendi yaralanması nedeniyle 40.000,00-TL olmak üzere toplam 90.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 21.06.2007 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle ( maddi tazminata ilişkin talebin bütün davalılardan, manevi tazminata ilişkin talebin ise davalı … A.Ş’den) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … AŞ. vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde, davacıların adresinin Yozgat olarak belirtildiğini, müvekkili şirketin Kozyatağı/ Kadıköy, İstanbul adresinde faaliyet gösterdiğini, dava konusu haksız fiilin gerçekleştiği yerin ise Yozgat olduğunu, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davanın görevli mahkemede açılmadığını, TTK’nın 4. maddesinde hangi davaların ticari dava ve hangi davalarda ticaret mahkemelerinin görevli olduğunun sayıldığını, bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için her iki tarafın tacir ve davanın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması gerektiğini, bu nedenle görevli mahkemede açılmayan işbu davada iş bölümü bakımından itiraz ettiklerini ve dosyanın görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemelerine gönderilmesine karar verilmesi gerektiğini, davanın Borçlar Kanunu’nun 41. maddesi gereğince haksız fiilin işlenmesinden itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılmaması nedeniyle zamanaşımına uğradığını iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Davacı … yönünden; maddi tazminat davasının reddine, manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile ,tarafların kusur durumu, olayın oluş şekli, yaşanan elem ve ızdırap, paranın alım gücü, tarafların sosyal ekonomik durumları hak ve nesafet gözetilerek takdiren davalı …’tan 7.000,00TL davalı …’dan 3.000,00TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacı …’e ödenmesine, Davacı … yönünden; maddi tazminat davasının kabulüne, davalı …’dan 41.577,00-TL tazminatın 15,000,00TL’si kaza tarihinden bakiyesi ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacı …’ya ödenmesine, davalı …’dan 17.819,00TL tazminatın 15,000,00TL sı kaza tarihinden bakiyesi ıslah tarihindene itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacı …’ya ödenmesine,(Tahsilde tekerrüre yer vermemek kaydı ile ) Davalı … Sigorta’nın her iki davalı aracın da sigortacısı olması sebebiyle: … plakalı araç nedeniyle 41.577,00TL tazminatın 15,000,00TL sı dava tarihinden bakiyesi ıslah tarihiniden itibaren işleyecek yasal faiziile birlikte alınarak davacı …’ya ödenmesine, … plakalı motosiklet nedeniyle 17.819,00TL tazminatın 15.000,00TL sı dava tarihinden bakiyesi ıslah tarihindene itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacı …’ya ödenmesine, (Diğer davalılarla kusurları oranında müşterek ve müteselsil olmak kaydı ile), Manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile tarafların kusur durumu, olayın oluş şekli, yaşanan elem ve ızdırap, paranın alım gücü, tarafların sosyal ekonomik durumları hak ve nesafet gözetilerek takdiren davalı …’tan 14.000,00-TL davalı …’dan 6.000,00TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacı …’ya ödenmesine,” karar vermiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, yargılama aşamasında bu hususu dile getirmelerine rağmen Mahkemece itirazlarının kabul görmediğini, her şeyden evvel davanın görevsiz mahkemede açılmış olması sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, TBK’nın 72. maddesi gereğince 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, manevi tazminat talep edebilme şartlarının oluşmadığını, zira manevi tazminat için çekilen acı ve üzüntünün ağır olması ve bunun uzun süre devam etmesinin gerekli olduğunu, Yerel Mahkeme nezdinde yapılan yargılamada bu hususa ilişkin bir delil bulunmadığını, davacı …’in sosyal güvencesinin bulunduğunu, eşinin vefatından ötürü maaş aldığını, destekten yoksun kalma tazminatı koşullarının bulunmadığını, Yozgat Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/135 Esas sayılı dosyasındaki kusur raporunun, işbu dosyada alınan kusur raporunda esas alındığını, TBK’nın 74/2. maddesi gereğince ceza hakiminin, kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararının hukuk hakimini bağlamayacağını, bu yöndeki itirazlarının Mahkemece dikkate alınmadığını, destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin davacıların sosyal ve ekonomik durumlarına dair tespitler bulunmasına rağmen bunların dikkate alınmadan hesaplama yapıldığını, itirazlarının, rapor ve ek raporda da dikkate alınmadığını, davacılar vekili tarafından 15.02.2016 tarihli dilekçe ile dava değerinin 100.000,00-TL olarak ıslah edildiğini, ancak 25.02.2019 tarihli duruşmada ıslah için bir kez daha süre talebinde bulunduklarını ve 19.04.2019 tarihli dilekçe ile 2.kez ıslah dilekçesi verildiğini, Yerel Mahkemece, bu hususun 2. kez ıslah olarak nitelendirilmediğini ve talebin açıklanması olarak sayıldığını, HMK’nın 176/2 maddesine aykırı davranıldığını belirtmiştir. Dosya kapsamından, 21.06.2007 tarihinde, davalının işleteni ve dava dışı …’un sürücüsü olduğu … plakalı aracın, Yozgat-Osmanpaşa yolunda şerit ihlali yaparak, davacıların murisi …’in sürücüsü olduğu … plakalı araca çarpması nedeniyle meydana gelen kaza neticesinde, davacıların murisi …’in vefat ettiği, aynı kazada … plakalı araçta yolcu olarak bulunan ve müteveffa …’in oğlu olan davacı …’in de yaralandığı, davacıların bu olay nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebinde bulundukları ve Mahkemece, yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin istinaf başvurusundaki birinci iddia ve itiraz, kusur raporuna ilişkindir. 21.06.2007 tarihli trafik kazası tespit tutanağında ve ceza dosyasındaki 02.11.2007 tarihli bilirkişi raporu ile ATK Trafik İhtisas Dairesinin 28.01.2008 tarihli raporunda, kazanın meydana gelmesinde sürücü …’un tamamen kusurlu ve sürücü …’in kusursuz olduğu mütalaa edilmiştir. İşbu dosyada aldırılan 16.05.2016 tarihli rapor ile 21.06.2017 tarihli ek raporda da, kazanın meydana gelmesinde sürücü …’un %100 kusurlu ve müteveffa sürücü …’in kusurunun bulunmadığı mütalaa edilmiştir. Bu durumda gerek ceza dosyasında aldırılan kusur bilirkişi raporları gerekse işbu dosyada aldırılan kusur raporları birbirini teyit ettiğinden ve dosya kapsamına uygun olduğundan, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. Davalı vekilinin ikinci iddia ve itirazı, yargılama aşamasında ikinci kez ıslah dilekçesinin verildiği ve HMK’nın 176/2 maddesine aykırı davranıldığına ilişkindir. Davacılar vekili 15.02.2016 tarihli dilekçesinde dava değerinin 100.000,00-TL olduğunu ve bu miktar üzerinden davalarını ıslah ettiklerini bildirmiştir. Mahkemece, 05.04.2018 tarihli 17. celsenin 3 numaralı ara kararı gereğince; “hangi davacı için ne miktarda dava değerinin ıslah edildiği ve talebin artırıldığı hususunda beyanda bulunmaları için davacılar vekiline 2 hafta kesin süre verilmesine istinaden, davacılar vekili 19.04.2018 tarihli dilekçesiyle davacı … için 1.000,00-TL olan maddi tazminat talebini 97.603,48-TL , davacı … (…) için 1.000,00-TL olan maddi tazminat talebini 2.396,52-TL, olmak üzere tazminat talebini toplamda 100.000,00-TL olarak ıslah ettiklerini belirtmiştir. Buna göre davalı vekilinin iddia ettiği gibi ikinci kez ıslah söz konusu olmadığından, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. Üçüncü iddia ve itirazı, manevi tazminata ilişkindir. Kazanın oluş şekli, davalının işleteni olduğu araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olması, davacıların desteği sürücü müteveffa …’in kusursuz olması, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde; TBK’nın 56. maddesinde düzenlenen manevi tazminat verilebilmesi için aranılan tüm koşulların somut uyuşmazlıkta oluştuğu, davacılar lehine hükmedilen manevi tazminat miktarlarının, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyet ilkesine uygun olduğu kanısına varıldığından, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf iddiası ve itirazı yerinde değildir. Davalı vekilinin dördüncü istinaf iddia ve itirazı ise, iş bölümüne ilişkindir. İşbu dava, 16/12/2010 tarihinde açılmıştır. Davalı vekili yasal cevap süresi içerisinde iş bölümü itirazında bulunmuş ve iş bölümü itirazının haklı olduğu anlaşılmış ise de; davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 5/4. maddesi ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 31/03/2010 tarih, 2010/11-186 Esas – 2010/181 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, ticari olmayan bir davanın ticaret mahkemesi tarafından görülmesi, hükmün bozulması için yalnız başına yeterli bir sebep sayılamayacağından, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf iddia ve itirazı de yerinde değildir. Bu bağlamda; HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 6.598,98 TL harçtan peşin alınan 2.376,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.222,98 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, destekten yoksun kalma tazminatı yönünden; kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere; manevi tazminat yönünden HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.26/11/2020