Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/2064 E. 2022/1689 K. 17.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/2064
KARAR NO: 2022/1689
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 17/12/2019
NUMARASI: 2016/746 (E) – 2019/1271 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi tazminat
KARAR TARİHİ: 17/10/2022
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı …’ın davalı … Sigorta AŞ’ye Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı … plakalı otomobille 27/11/2009 günü Pazaryeri- İnegöl karayolunda seyir halinde iken aynı yönde seyreden dava dışı …’ın yönetimindeki … plakalı otomobilin sürekli şerit çizgisi olan yerde hatalı solladığı sırada karşı yönden gelen dava dışı …’ın yönetimindeki … plakalı araç ile çarpıştığını, olay sonucu araçta yolcu olarak bulunan davacıların desteği …’ın öldüğünü belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsil edilerek davacılara verilmesini talep etmiş; Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla 26/4/2018 günü gönderdiği dilekçeyle talep ettiği tazminat tutarını 15.312,63 TL artırarak 16.312,63 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulüne, 15.812,63 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan alınarak davacı …’a verilmesine, davacı … tarafından açılan destekten yoksun kalma tazminatı talebine ilişkin davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı vekili dilekçesinde özetle; trafik kazasında %100 oranında kusurlu olduğu kanısına ulaşılan davacı …’ın kendi kusurundan yararlanamayacağını, çelişkili raporlara dayanılarak hüküm kurulduğunu, kusur dağılımının tespiti için dosyanın konusunda uzmanlığı bulunan bilirkişilerden oluşturulacak heyete verilmesi gerektiğini, bu sebeple en doğru ve geçerli tespitin yapılabilmesi için Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyetinden rapor alınmasının zorunluluk arz ettiği, müterafik kusurun olup olmadığı yönünde araştırma yapılması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.Olay nedeniyle Bilecik Ağır Ceza Mahkemesinde açılan dava kapsamında Adli Tıp Kurumu (ATK) Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen raporda, otomobille seyri sırasında sollama yasağı çizgisi ve tepe üstü mevkisi olması nedeniyle görüşün kısıtlı olmasına karşın tehlike oluşturacak biçimde sollama teşebbüsünde bulunarak hatalı sollama ve şerit ihlaline neden olan davacı sürücü …’ın asli ve tam kusurlu olduğunu, … plakalı araç sürücüsü …’ın, … plakalı araç sürücüsü …’ün ve … plakalı araç sürücüsü …’ın kusursuz olduğu belirtilmiş; hükme esas alınan bilirkişilerin raporunda da karşı yönden gelebilecek olası bir aracını mesafesi ve hız durumu konusunda kısıtlılığını göz ardı edip karşı yönden gelen araç trafiğinin kullandığı yolda araç kullanarak dikkatsiz ve tedbirsiz biçimde önünde bulunan araçları sollamaya ısrar eden davacı …’ın %100 oranında tam kusurlu, … plakalı araç sürücüsü …’ın, … plakalı araç sürücüsü …’ün ve … plakalı araç sürücüsü …’ın kusursuz olduğu belirtilmiştir. Mahkemenin hükmüne esas aldığı bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda, davacı sürücü …’ın yönetimindeki araç ile kazaya karışan diğer araçların kaza sırasındaki konumları ve sürücülerinin davranışları irdelenerek, olayın meydana gelmesine neden olan kusur oranının yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasındaki nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde, dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığının anlaşılması karşısında, HMK’nin 279’uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan kusura ilişkin bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 91’inci maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca, işletenlerin, bu Kanunun 85’inci maddesinin 1’inci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur. Aynı Kanunun 85’inci maddesinin, 1’inci fıkrasında, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı belirtilmiş; anılan Kanunun 85’inci maddesinin son fıkrasında maddesinde ise “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur” hükmüne yer verilmiş; dava konusu rizikonun gerçekleştiği ve ZMSS poliçesinin akdedildiği tarihte yürürlükte bulunan Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1’inci maddesinde sigortanın kapsamı, “ … Sigortacı poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” biçiminde ifade edilmiştir. Öte yandan KTK’nin 85’inci maddesinin 4’üncü fıkrası uyarınca, işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur. Aynı Kanunun 88’inci maddesinin 1’inci fıkrası gereğince de bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, aracın maliki olan işletenin, aracın sürücüsünün kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olduğu, ZMSS’nin ise; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3’üncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve KTK’nin 91’inci maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca yapılması zorunlu bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; ZMSS poliçesinin, davalı sigorta şirketi ile hem sürücü hem de işleten olan davacı … arasında akdedilmiştir. Bu itibarla davalı sigorta şirketi, davalıya ZMSS poliçesiyle sigortalı otomobilde yolcu olarak bulunan ve aynı zamanda davacı üçüncü kişi …’ın eşi olan destek …’ın ölümü nedeniyle, adı geçen davalı üçüncü kişinin uğradığı destekten yoksun kalma tazminatından sorumlu tutulmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Mağdurun, makul bir insandan beklenen davranışta bulunmayarak zararın meydana gelmesinde veya artmasında etkili olmasına birlikte kusur denilmektedir. (Prof. Dr. M.Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Genişletilmiş 11’inci bası, 2’nci cilt, sayfa 120) Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan birlikte (müterafik) kusur 6098 sayılı TBK’nin 52’nci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hâkim tazminat miktarını hafifletebilir. Birlikte kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin birlikte kusurunun tespiti halinde 6098 sayılı TBK’nin 52’nci maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Davaya konu trafik kazası nedeniyle kolluk tarafından düzenlenen Trafik Kazası Tespit Tutanağı içeriğinde, davacıların desteği …’ın emniyet kemerinin takılıp olup olmadığına ilişkin bölüme “belirsiz” ibaresinin işaretlendiği anlaşılmış, adı geçen desteğin yukarıda açıklanan birlikte kusur niteliğinde herhangi bir davranışı da kanıtlanamamıştır. Bu nedenle eldeki davada davacıların desteğinin birlikte kusuru kanıtlanmadığından hükmolunan tazminattan indirim yapılmamasında isabetsizlik bulunmamaktadır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … Sigorta AŞ vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.080,16 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan toplam 270,04 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 810,12‬ TL istinaf karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı … Sigorta AŞ’nin istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 17/10/2022