Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/1990 E. 2022/2190 K. 13.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/1990
KARAR NO: 2022/2190
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 25/02/2020
NUMARASI: 2018/962 (E) – 2020/206 (K)
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 13/12/2022
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı sigorta şirketi tarafından kasko sigortasıyla teminat altına alınan … plaka sayılı aracın, dava dışı araç sürücüsü …’nun sevk ve idaresinde iken başka bir aracın sıkıştırması sonucu meydana gelen kazada, davalıya sigortalı araçta KDV hariç 46.052,30 TL tutarında hasar oluştuğunu, ancak hasarın davalı sigorta şirketi tarafından karşılanmadığını belirterek şimdilik 100 TL hasar bedelinin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Davalı sigorta şirketi, müvekkili sigorta şirketine yapılan başvuru sonrasında gerçekleştirilen inceleme neticesinde araçta meydana gelen hasarın. kaza ile uyumsuz olduğu hususunun tespit edildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, hasar ile kazanın uyumlu olduğuna ilişkin düzenlenen bilirkişi raporu benimsenmek suretiyle sübut bulan davanın kabulü ile 54.241,75 TL’nin 100 TL’si yönünden dava tarihi, kalan miktar yönünden ıslah tarihi olan 05/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Davalı … Sigorta AŞ vekili, mahkemece yapılan araştırmanın yetersiz olduğunu, dosyaya sunulan bilirkişi raporunda hasarın meydana gelişi ve sürücü değişikliğine ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, ek bilirkişi incelemesi yaptırılmamasının doğru olmadığını, kaza yaptığı ileri sürülen araç sürücüsünün ifadelerinin birbiriyle çelişkili olduğunu, araç içerisinde bulunduğu söylenen şahsın kaza resimlerini çekip 1.5 saat sonra aracı kaza yerinden çekici ile aldırıp servise çektirttiğini, bu hususların, kazada sürücü değişikliği olduğuna delalet ettiğini, hasarın davacının iddia ettiği gibi meydana gelip gelmediği hususunun somutlaştırılabilmesi için yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğini, kaldı ki oluşan zarar yönünden değişik iş raporu esas alınmak suretiyle karar verilmesinin haksız olduğunu, aracın ağır hasara uğrayıp uğramadığı hususunun da araştırılmadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, davacıya ait aracın davalı şirket nezdinde kaskolu olduğu ve 04/01/2018 tarihli rizikonun poliçe yürürlük süresi içerisinde meydana geldiği uyuşmazlık konusu değildir.6102 sayılı TTK’nın 1409/1. maddesi uyarınca sigortacı, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı maddenin 2. fıkrası hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir.Ancak, sigortalı, Kasko Poliçesi Genel Şartları’nın 1.5. maddesi ve TTK 1446/2 maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ispat yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü sigortalıya geçer.İlk derece mahkemesince hükme esas alınan 07/10/2019 tarihli bilirkişi raporunda, ekspertiz raporunda kazanın oluş şekli ile ilgili olumsuz bir tespitin bulunmadığı, kazanın oluş şekli ile araçta meydana gelen hasarın uyumlu olduğu, hasar durumunun anılan darbelere uygun olduğu ve meydana gelen hasar tutarının KDV hariç 46.052,30 TL olarak mütalaa edildiği görülmektedir. Bilirkişi raporunun yapılan incelemesinde, raporun, HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği, raporun hüküm kurmaya elverişli olduğu, davalı tarafça da yapılan hesaplamanın doğru olmadığı yönünde kanaat uyandıracak şekilde bir ispat vesikası sunulmadığı karşısında bu yöne ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. Bu durumda yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle kazanın ihbar edilen şekilde gerçekleşmediği ve sürücü değişikliği olduğu yönündeki savunmanın ispatlanamadığı göz önünde bulundurulduğunda yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olduğuna göre; yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Alınması gereken 3.705,25 TL istinaf karar harcından peşin alınan 926,32 TL harcın mahsubundan sonra bakiye 2.778,93 TL istinaf karar harcının istinafa başvuran davalı taraftan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına, 3-İstinafa başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda dava değeri (54.241,75 TL) göz önünde bulundurulmak sureti ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 13/12/2022