Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/1973 E. 2022/1787 K. 25.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/1973
KARAR NO: 2022/1787
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 22/10/2019
NUMARASI: 2014/1284 (E) – 2019/1304 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi tazminat
KARAR TARİHİ: 25/10/2022
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacılardan …’nun eşi …’nun, yönetimindeki davalı … AŞ’ye Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı otomobil ile seyir halinde iken dava dışı …’ın yönetimindeki … plakalı aracın çarpışması suretiyle meydana gelen trafik kazasında vefat ettiğini belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde davacı … için 2.000,00 TL, davacı … için 1.000,00 TL, … için de 1.000,00 TL olmak üzere toplam 4.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; trafik kazasının meydana gelmesinde ölen sigortalı araç sürücüsü …’nun tek başına kusurlu olduğunu belirterek toplanmasını istediği kanıtları bildirmiş, davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, kazanın davacıların desteği olduğu ileri sürülen sürücü …’nun münhasıran alkollü olmasının etkisiyle, ağır kusurlu davranışı sonucunda meydana geldiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacılar vekili dilekçesinde özetle; ölenin yönetimindeki araçla ters yolda seyrettiğine ilişkin kanıt bulunmadığını, … plakalı aracın viraja yaklaşırken hızını azaltmadığını; Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre kazanın salt alkolün etkisiyle meydana gelip gelmediğinin, kazanın oluşumunda uykusuzluk, dalgınlık, yol kusuru ve diğer ögelerin etkisinin de olup olmadığının araştırılması gerektiğini; ölenin asli ve tam kusurlu olduğu kazanın da münhasıran alkolün etkisiyle gerçekleştiğinin kabulü halinde bile müvekkillerinin destekten yoksun kalma tazminatına hak kazandığını, desteğin kazancının asgari ücret üzerinden hesaplanmasının hatalı olduğunu, öğrenim hayatlarına devam eden davacılar … ve …’nun destekten yoksun kalma tazminatına hak kazanmadıkları yönündeki tespitin de yerinde olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Aynı zamanda davacılardan …’nun eşi, davacılar … ve …’nun babası olan destek …’nun, yönetimindeki davalı … AŞ’ye ZMSS poliçesi ile sigortalı … plakalı araç ile 1/4/2014 günü seyir halinde iken meydana gelen trafik kazası sonucu öldüğü konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Somut olayda, tartışılması gereken hukuki sorun, 1/4/2014 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu destek …’nun ölümü nedeniyle davacılar lehine destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilip hükmedilemeyeceğine ilişkindir. Destek …’nun Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinde yapılan otopsisi kapsamında düzenlenen 27/5/2014 tarihli otopsi raporu içeriğinden anlaşılan adı geçen desteğin 212 mg/dl (2,12 promil) etanol oranında alkollü olduğuna ilişkin tespit; kolluk tarafından düzenlenen olay yeri inceleme raporu ile “Ölümlü/Yaralanmalı Trafik Kazası Tespit Tutanağı” içeriği ile kolluk tarafından düzenlenen olay yeri krokisinden anlaşılan desteğin yönetimindeki beyaz renkli … marka … plakalı araç ile dava dışı sürücü …’ın yönetimindeki siyah renkli … marka … plakalı araçlarda meydana gelen hasarların oluştuğu yerler ile otomobillerin bulundukları konum, olay nedeniyle başlatılan soruşturmada kolluk tarafından düzenlenen 9/4/2014 tarihinde düzenlenen “CD İzleme Tutanağı” içeriğinden anlaşılan siyah renkli … plakalı otomobilin seyir yönü ile çarpmanın ardından oluşan durum birlikte değerlendirildiğinde, davacıların desteği …’nun yönetimindeki … plakalı otomobil ile alkollü biçimde ters yönde seyir halinde olduğu kabul edilerek, buna göre kusur durumuna ilişkin rapor düzenlenmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Makina Fakültesi emekli öğretim üyesi bilirkişi tarafından düzenlenen 7/3/2016 tarihli rapor ile olay yerinde 29/2/2016 günü yapılan keşfe dayalı olarak aynı bilirkişi tarafından düzenlenen 12/5/2016 tarihli rapor ile ATK İstanbul Trafik İhtisas Dairesinin 29/11/2017 tarihli raporunda; destek …’nun yönetimindeki otomobil ile dava dışı sürücü …’ın yönetimindeki … plakalı otomobilin kaza sırasındaki konumları ve sürücülerinin davranışları irdelenerek, olayın meydana gelmesine neden olan kusur oranının; eylemler ile sonuç arasındaki nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde, yasal dayanaklarıyla birlikte, dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığının anlaşılması karşısında, HMK’nin 279’uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan kusura ilişkin bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir. Bu itibarla davacılar vekilinin dilekçesinde ileri sürdüğü kusura ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 91/1’inci maddesinde, “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”. Aynı Kanunun 85/1’inci maddesinde; bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı belirtilmiş, anılan Kanununun 85’inci maddesinin son fıkrasında maddesinde ise,“ işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükmüne yer verilmiş, dava konusu rizikonun gerçekleştiği ve kasko poliçesinin akdedildiği tarihte yürürlükte bulunan Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1’inci maddesinde sigortanın kapsamı, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” biçiminde ifade edilmiştir. Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, ZMSS; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3’üncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekirki, tehlike sorumluluğu niteliğindeki işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumuluğu da 2918 sayılı KTK’nin 91’inci maddesinde düzenlenen sorumluluğu da tehlike sorumluluğu kapsamında değerlendirilmelidir. Öyleyse, hem işletenin hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibarıyla tehlike sorumluluğuna ilişkin olduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınarak, çözümlenmesi gerekmektedir. 2918 sayılı KTK’de mali sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğu yanında, ZMSS poliçesinin akdedildiği ve rizikonun meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan kapsam dışında kalan hallerin düzenlendiği 92’nci maddesinde;“Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar. a)İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,b)İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,c)İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,d)Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,e)Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,f)Manevi tazminata ilişkin talepler.” hükmü ile, zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenleme altına alınmış; burada örnekseme yoluna gidilmeyip; tek tek ve sınırlı olarak sorumlu olunmayan haller sıralanmıştır.Somut uyuşmazlık bakımından, davalı … AŞ ile ölen destek … arasında 15/4/2013 tarihinde, 15/4/2013-15/4/2014 dönemini kapsayan ZMSS poliçesinin akdedildiği ve rizikonun meydana geldiği 1/4/2014 tarihinde; 26/4/2016 gün ve 29695 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanunun 4’üncü maddesiyle değiştirilen 2918 sayılı KTK’nin 92/g maddesinin yürürlükte olmadığından, 1/6/2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren değişiklikten önce yürürlükte bulunan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının uygulanması gerekmektedir.Haksız bir eylem sonucu ölenin desteğinden yoksun kalan kişiler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 53/3’üncü maddesine dayanarak bu sebeple uğradıkları kayıpların ödettirilmesini isteyebilir. Öğretide destek, “bir kimseye fiilen sürekli ve düzenli bir şekilde bakan ve olayların olağan akışına göre ona bu tarzda ilerine bakması kuvvetle tahmin edilen (büyük olasılık olan) kimse o kişinin desteğidir. Destekle ölenin baktığı kişinin, aynı ailenin bireyleri, kan hısmı veya birinin diğerinin mirasçısı olması şart değildir.” biçiminde tanımlanmakta, desteğin yardımı da “… Desteğin geçimini sağlama veya geçimine katkıda bulunma yardımı, para verme tarzında olabileceği gibi bir kimseye hizmet görme tarzında da olabilir. Keza bunların dışında bir fayda sağlama da destek olma durumu yaratabilir…” olarak açıklanmaktadır. (Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Genişletilmiş 11’inci bası, 2’nci cilt, sayfa 120) Diğer bir anlatımla destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.Aile bireylerinin dayanışması, birbirlerine yardım ve hizmet etmesi, bakıp gözetmeleri, koruyup kollamaları bir yaşam gerçeğidir. Genel yaşam deneyimleri ve hayatın olağan akışı, yetişkin bir insanın anne ve babasına ve belirli bir düzeyde destek olacağını gösterir, anne ve babanın gereksinimleri bulunmasa dahi evladın onlara yardım etmesi, hayatın alışılmış gereklerine göre doğal ve ahlaki bir ödevdir. Bu yardımın mutlaka geçimlerini sağlamaya yönelik olması da gerekmez. Anne ve babanın çocuklarının maddi desteğine muhtaç olabileceğinin kabulü, hayatın olağan akışına, Türk örf, adet ve geleneklerine uygun düşer. Yetişkin bir insanın anne ve babasına her durumda ve her biçimde destek olduğu kabul edilir. Diğer yandan Yargıtayın yerleşik uygulamalarına göre, çocuklar için destekten yoksun kalacakları sürenin belirlenmesinde; yaşları, eğitim durumları, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşulların ayrı ayrı değerlendirilmesi, yüksek öğrenim yapacaklar ise 25 yaşının doldurulmasına kadar; yüksek öğrenim yapmamakta ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, erkek çocukları için 18 yaşın, kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabul edilerek hesaplama yapılması gerekmektedir.Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler arasında, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği konusunda da herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15/6/2011 gün ve 2011/17-142 (E)- 2011/411 (K) sayılı kararında açıklandığı gibi; murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir.Davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdiği zarar; ileri sürüldüğü gibi desteğin sürücüsü olduğu araçla tek taraflı kaza yapmasından kaynaklansa bile salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Bu halde sürücünün ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez.Şu hale göre 2918 sayılı KTK’nin 92/g maddesinin poliçenin akdedildiği tarihte yürürlükte olmadığı da gözetildiğinde; sürücü murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, desteğinin kusurunun olması, davacının hakkına etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır.Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır.Somut olayda, davacıların talebi ve iddia ettiği zarar, ölenin mirasçısı sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatına dayanmaktadır. Dolayısıyla, davacıların ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan, doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusuru davacıya yansıtılamayacak ve desteğin kusuru onun desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyecektir.Sonuç olarak yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının yürürlüğe girdiği 1/6/2015 gününden önce desteğin tam kusuruyla meydana gelen ve desteğin ölümüyle sonuçlanan kazada, desteğin kusurunun destek alacaklılarına yansıtılması olanağı bulunmamaktadır. Somut uyuşmazlık yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıklarının, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksun kalma zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağının, dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmasının desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceğinin, 2918 sayılı KTK ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın ZMMS poliçesini düzenleyen davalı … şirketinin, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığının ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacının da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğu, böylece ölenin desteğinden yoksun kalan davacıların bu sebeple uğradığı zararın, ZMSS poliçesinde belirtilen limit kapsamında karşılanması gerektiğinin gözetilmemesi yerinde değildir. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15/06/2011 gün ve 2011/17-142 (E) – 411(K), 22/02/2012 gün 2011/17-787 (E) – 2012/92 (K) sayılı kararları) Davacılar vekili dava dilekçesinde müvekkilleri davacılar … ile …’nun eğitim hayatlarının devam ettiğini belirterek, dilekçe ekinde davacı …’nun Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesinde, 5/9/2014 tarihinde sunduğu cevaba cevap dilekçesinde ise davacı …’nun Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulunda öğrenci olduklarına ilişkin belgelerin tıpkıçekimlerini sunmuş, tahkikat aşamasında aktüerya uzmanı tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda davacılar … ile …’nun 22 yaşını doldurdukları gerekçesiyle destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanamayacağı belirtilmiş, davacılar vekili kendisine 19/12/2016 günü tebliğ edilen rapora karşı bilirkişi raporuna itirazlarını içeren 30/12/2016 tarihli dilekçesinde ise müvekkillerinin öğrenim hayatlarına devam ettiğini belirterek destekten yoksun kalma tazminatına hak kazanmadıkları yönündeki tespitin doğru olmadığını belirtmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, aktüerya uzmanı bilirkişiye kazanın meydana geldiği tarihte öğrenci oldukları anlaşılan davacılar … ve …’nun yoksun kaldıkları destekten yoksun kalma tazminatı hesaplatılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, davanın reddine hükmolunması isabetsizdir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/6’ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine,3-İstinaf başvurusu için yatırılan istinaf karar ve ilam harcının, istekte bulunulması durumunda ilk derece mahkemesince yatıran tarafa geri verilmesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu başvurusundan ötürü davacılar tarafından sarf edilen yargılama giderinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine,6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a ve 362/1-g maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.25/10/2022