Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/1964 E. 2022/1092 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/1964
KARAR NO: 2022/1092
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 31/01/2020
NUMARASI: 2016/827 (E) – 2020/41 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi tazminat
KARAR TARİHİ: 7/6/2022
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesi bulunmayan sürücüsü davalı …’in yönetimindeki … plakalı otomobilin, sürücüsü davacı …’ın yönetimindeki motosiklete çarparak, adı geçen davacının yaralanmasına neden olduğunu belirterek, belirsiz alacak davası niteliğinde 3.000,00 TL sürekli sakatlık ve geçici iş göremezlik tazminatının davalılardan tahsiline, 20.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’den tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete dava açılmadan önce başvuruda bulunulmaması nedeniyle dava şartının oluşmadığını belirterek, toplanmasını istediği kanıtları bildirmiş, davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, 11.708,91 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 29.158,72 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 40,867,60 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline; 5.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’den tahsil edilerek davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı … vekili dilekçesinde özetle; dava açılmadan önce müvekkiline başvuruda bulunulmasına ilişkin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 97’nci maddesinde öngörülen koşullara uyulmaksızın, geçerli başvuruda bulunulmadan açılan davanın reddi gerektiğini; sürekli sakatlık durumunun kaza tarihinde yürürlükte bulunan mevzuata göre saptanmadığını; hükmolunan tazminattan müterafik kusur nedeniyle indirim yapılması gerektiğini, müvekkili kurumun geçici iş göremezlik tazminatından sorumluluğunun bulunmadığını; Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından davacılara ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarının tespit edilerek müvekkili kurum tarafından ödenecek tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı istemine ilişkindir. KTK’nin “Doğrudan Doğruya Talep ve Dava Hakkı” başlıklı 97’nci maddesinde “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Tazminat talebine konu kaza, KTK’nin 97’nci maddesinde değişiklik yapan 6704 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 26/4/2016 gününden sonra 7/3/2016 tarihinde meydana gelmiş; dosyaya eklenen belgelerin incelenmesinden, davalı …’nın, zararın giderilmesi amacıyla başvuruda bulunan davacı vekiline 21/6/2017 tarihli yazıyla eksik belgelerin gönderilmesi durumunda yeniden talebin yeniden değerlendireceği bildirilmiştir. Buna göre davacı KTK’nin 97’nci maddesinde öngörülen dava şartı niteliğindeki başvuru koşulunu yerine getirmiştir. Belgelerin eksik olduğunun ileri sürülmesinin sonuca etkisi bulunmamaktadır. Mağdurun, makul bir insandan beklenen davranışta bulunmayarak zararın meydana gelmesinde veya artmasında etkili olmasına birlikte kusur denilmektedir. (Prof. Dr. M.Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Genişletilmiş 11’inci bası, 2’nci cilt, sayfa 120) Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan birlikte (müterafik) kusur 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 52’nci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hâkim tazminat miktarını hafifletebilir. Birlikte kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin birlikte kusurunun tespiti halinde TBK’nin 52’nci maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 150’nci maddesi uyarınca, koruma başlığı (kask) bulundurmaları ve kullanmaları zorunlu olan motosiklet sürücülerinin, dizlik ve kolluk bulundurmaları ve kullanmaları zorunlulukları bulunmamaktadır. Somut uyuşmazlıkta ise trafik kazası sonucu sol scapula (kürek kemiği), sol ulna (dirsek kemiği) şaft kırığı oluşan davacının yaralanması ile Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 150’nci maddesi uyarınca zorunlu ekipmanlardan olan koruma başlığı takmaması arasında nedensellik bağı bulunmadığı, diğer bir anlatımla koruma başlığı takmasının oluşan yaralanma bakımından sonuca etkisinin bulunmadığının anlaşılması karşısında, hükmolunan tazminattan birlikte kusur nedeniyle indirim yapılmaması yerindedir. 25/2/2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 13/2/2011 gün ve 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 59’uncu maddesiyle değiştirilen 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 98’inci maddesinde “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı” öngörülmüştür. Motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alan zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesini düzenleyen sigorta şirketleri ile işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülükleri 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. Diğer bir anlatımla 2918 sayılı KTK’nin 98’inci maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluk davalı Sosyal Güvenlik Kurumuna geçmiştir. Bununla birlikte hemen belirtmek gerekir ki, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu, 6111 sayılı Kanun ile değiştirilen KTK’nin 98’inci maddesi uyarınca, tüm tedavi giderlerinden değil, ancak söz konusu madde kapsamında kalan tedavi giderlerinden sorumludur. Belgeye dayanmayan tedavi giderleri, 6111 sayılı Kanun kapsamında değildir. Belgeli olmayan tedavi giderlerinden SGK sorumlu olmayıp, zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesini düzenleyen sigorta şirketi ile araç işleteni ve sürücüsünün sorumluluğu devam etmektedir. Somut uyuşmazlık yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında değerlendirildiğinde; davacının yaralanmasıyla sonuçlanan trafik kazasına %100 kusuruyla neden olan dava dışı sürücü …’ın yönetimindeki motosikletin ZMSS poliçesi bulunmaması nedeniyle davalı …’na 6111 sayılı Kanunla değişik KTK’nin 98’inci maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca belgesiz tedavi gideri niteliğindeki geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu tutulmalarında isabetsizlik görülmemiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu Beykoz Sosyal Güvenlik Merkezi tarafındandan 7/3/2016 tarihi itibarıyla sigortalı olarak herhangi bir çalışması bulunmayan davacı …’a geçici-sürekli iş göremezlik ödemesi yapılmadığını, rücuya tabi herhangi bir gelir/aylık bağlanmadığının bildirilmesi karşısında, davalı … vekilinin bu konuya yönelen istinaf nedeni yerinde değildir. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının saptanması gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan oluşturulacak uzman doktor heyetinden, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre yapılması gerekmektedir.Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Maluliyete ilişkin alınacak raporların 11/10/2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11/10/2008 tarihi ile 1/9/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine, 1/9/2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine, 1/6/2015 tarihinden sonra da Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumunun ilgili İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu ileri sürülen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak, oluşturulacakları uzman doktor heyetinden kazanın meydana geldiği 7/3/2016 tarihinde yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. İlk derece mahkemesince, Adlî Tıp Kurumu 2’inci Adlî Tıp İhtisas Kurulu tarafından, davacının yaralanmasının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre %4 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmesine neden olduğuna ilişkin rapor hükme esas alınmıştır. Somut olay yukarıda yapılan açıklamalar ışığında değerlendirildiğine; önceki raporlarda irdelenerek, Adlî Tıp Kurumu 2’inci Adlî Tıp İhtisas Kurulundan kaza tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri uyarınca davacıda trafik kazası nedeniyle oluşan sürekli sakatlık oranına ilişkin rapor alınması ve oluşacak sonuca göre aktüerya uzmanı bilirkişiden sürekli sakatlık tazminatı yönünden yeniden rapor alınarak, hüküm kurması gerekirken, kaza tarihi itibarıyla yürürlükte bulunmayan yönetmelik hükümleri uyarınca belirlenen meslekte kazanma gücü kaybı oranı esas alınarak düzenlenen aktüerya uzmanı bilirkişinin raporuna dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/6’ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan istinaf karar ve ilam harcının, istekte bulunulması durumunda ilk derece mahkemesince yatıran tarafa geri verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu başvurusundan ötürü davalı … tarafından sarf edilen yargılama giderinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine, 6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, 7-İstinaf kanun yolu incelemesinin sonucuna göre icranın geri bırakılması kararı kapsamında davalı … tarafından verilen teminat mektubunun 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 36’ncı maddesinin 5’inci fıkrası uyarınca geri verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a ve 362/1-g maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.7/6/2022