Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/1916 E. 2021/269 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/1916
KARAR NO: 2021/269
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/11/2019
NUMARASI: 2018/741 Esas – 2019/899 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat (Kasten Öldürme)
KARAR TARİHİ: 25/02/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 26/06/2017 tarihinde, davalı … Sigorta Kooperatifi nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı, davalı … Ltd. Şti. adına kayıtlı ve davalı …’nın sevk ve idaresindeki araç ile davacıların içerisinde yolcu olarak bulunduğu ve …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın geçiş önceliği sebebi ile her iki sürücünün tartıştıklarını, sonrasında davalı sürücü … tarafından, …’ın kullanmış olduğu aracın takip edilerek birden çok kez durdurulmaya çalışıldığını, birkaç kez …’ın kullandığı aracın önünün kesildiğini ve davalı sürücü …’nın kasıtlı olarak aracıyla …’ın aracına çarpması nedeniyle aracın kontrolden çıkarak yaya kaldırımı ve 44 Evler Yaya Üst Geçidi’nin demir ayaklarına çarpması neticesinde ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, davacı …’ın nikahsız eşi ve davacı …’nın babası sayılan …’ın vefat ettiğini, trafik kazasının, … plakalı aracın sürücüsü …’nın kasıtlı hareketi nedeniyle meydana geldiğini, davacıların destekten yoksun kaldıklarını, maddi ve manevi zarara uğradıklarını iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydıyla HMK’nın 107. maddesi kapsamında şimdilik davacı … için 500,00TL ve davacı … için 500,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının tacir olan davalılardan kaza tarihinden itibaren ticari faiz ile, diğer davalılar kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline; davacı … için 100.000,00 TL ve davacı … için 50.000,00 TL olmak üzere toplam 150.000,00 TL manevi tazminatın, davalılar … ve davalı … Ltd. Şti.’den birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle müvekkili nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı bulunduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun poliçe azami limiti ve sigortalı araç sürücüsünün kusuru ile sınırlı olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün kusurunun ve desteklik ilişkisinin ispatlanması gerektiğini, müvekkili tarafından müteveffanın kızı ve oğlu için 12.292,86 TL tazminat ödendiğini ve müteveffanın annesi tarafından yapılan başvurunun Sigorta Tahkim Komisyonunda devam ettiğini, tazminat hesabı yapılmasına karar verilmesi halinde hesaplamanın lisanslı aktüerler tarafından ve TRH-2010 Yaşam Tablosu’na göre yapılması ve davacıların, kaza nedeniyle SGK’dan herhangi bir ödeme alıp almadıklarının tespit edilmesi gerektiğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir. Davalı … 13/09/2018 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacıların, vefat eden … ile hiçbir bağlarının bulunmadığını, sigorta şirketi tarafından kendilerine maddi tazminat ödemesi yapıldığını ve davayı kabul etmediğini belirtmiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın, söz konusu olayda hiçbir sorumluluğu olmadığı gibi ölen … ile hiçbir mirasçılık bağı ve yakınlığı bulunmayan ve söz konusu davada taraf sıfatına haiz olmayan davacıların açtığı haksız davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, maktül …’ın yakınları (çocukları .., … ve annesi …) tarafından, müvekkili aleyhine Kocaeli 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/397 Esas sayılı dosyasında manevi tazminat davası açıldığını, davacı … ile diğer davacı …’nın babası …’nın Kocaeli 2. Aile Mahkemesinin 2012/827 Esas- 2013/13 Karar sayılı kararı ile boşandıklarını ve kararın 13/02/2013 tarihinde kesinleştiğini, bu boşanma ilamında … için 300,00 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini; davacı … ile maktül …’ın 25/07/2014 tarihinde evlendiklerini ve Körfez Aile Mahkemesinin 19/01/2016 tarih ve 2015/265 Esas-2015/275 Karar sayılı kararı ile boşandıklarını, bu boşanma neticesinde tarafların birbirlerinden herhangi bir alacak ya da nafaka talebinin olmadığını, davacı … ile maktül … arasında imam nikahı gibi bir durum olmadığı gibi hiçbir şekilde fiili birlikteliğinin de söz konusu olmadığını, boşanmadan sonra tarafların fiili olarak birlikteliklerine devam ettikleri iddiasının, hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu nedenle davacıların maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, 2918 sayılı Kanun’un 85. ve 86. maddelerinde sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verildiğini, müvekkilinin uhdesinde davanın şartlarının gerçekleşmediğini, … plakalı aracın, müvekkili tarafından olay tarihinde izinli olan diğer davalı …’ya, kişisel işlerinin kullanımı için verildiğini ve sonrasında dava konusu olayın meydana geldiğini; davalı … hakkında Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesinde kasten öldürme iddiası ile kamu davası açıldığını ve yargılama sonucunda kasten öldürme suçundan ceza verildiğini, yapılan ceza yargılamasından da görüleceği üzere söz konusu olayın, 2918 sayılı KTK ile hiçbir ilgisinin olmadığının açıkça ortada olduğunu ve bu nedenle malik sıfatıyla müvekkilinin hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını, yapılan ceza yargılamasında, maktulün aracı kullanırken, ATK raporuna göre 137 mg/dl etanol bulunduğunun tespit edildiğini, söz konusu olayın meydana gelmesinde maktulün kusurunun bulunduğunu, maddi olaya, illiyet bağı bakımından maktül sebep olduğundan, müvekkili aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, talep edilen manevi tazminatın çok fahiş olduğunu iddia ederek, davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davacı … için 196.148,34 TL’nin, … için 18.110,07 TL’nin davalılar … ve … Ltd. Şti bakımından kaza tarihi olan 26/06/2017 tarihinden, davalı … şirketi bakımından 29/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacılara verilmesine, … için 100.000,00 TL, … için 30.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 26/06/2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … Ltd. Şti. vekili ile davalı … vasisi istinaf kanun yoluna başvurmuşlardır. Davalı … Ltd. Şti. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; söz konusu davada dilekçeler teatisi aşaması tamamlanmadan duruşma yapılarak dosyanın kusur incelemesine gönderilmesinin hatalı olduğunu, yine süresi içerisinde sundukları ikinci cevap dilekçesinden önce Mahkemece ön inceleme duruşmasının yapıldığını, tarafların delillerini sunmalarına fırsat verilmeden tahkikat aşamasına geçilerek hukuki işlemlere devam edildiğini, bu durumun usul ve yasaya aykırı olduğunu ve adil yargılanma hakkının ihlali niteliği taşıdığını; 6100 sayılı HMK’daki ilk derece yargılamasının 5 aşamadan oluştuğunu, bu aşamalardan birisinin de sözlü yargılama aşaması olduğunu, HMK’nın 184. ve 186. maddelerine aykırı davranıldığını, Kanun’un emredici hükümlerine rağmen sözlü yargılama ve hüküm için gün tayin edilmediği gibi, taraflara herhangi bir davetiye de yapılmadığını, Kanun’un açık hükmüne aykırı olarak yokluklarında hüküm kurulduğunu, usulüne uygun olarak mazeret dilekçesi sunmalarına rağmen Mahkemece son duruşmada mazeret dilekçelerinin değerlendirilmeden karar verildiğini, maktulün eski eşi ve eski eşinin başka bir kişiden olan oğlu için açılan işbu maddi ve manevi tazminat davasının reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirkete ait aracın, olay günü Ramazan Bayramı’nın 2. günü olması sebebiyle izinli olan diğer davalı … tarafından kişisel işlerinde kullanım amacıyla, müvekkili şirketin izni ve muvafakati olmadan alındığını ve sonrasında dava konusu olayın meydana geldiğini, olay günü söz konusu aracın ticari amaçla kullanılmadığını; diğer davalı … hakkında Kocaeli Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesinde kasten öldürme suçundan ceza verildiğini, yapılan ceza yargılamasında da görüleceği üzere söz konusu olayın; 2918 sayılı KTK ile hiçbir ilgisinin olmadığını, söz konusu olayın, müvekkiline ait aracın, işletilme kavramından bağımsız ve silah olarak kullanılması nedeniyle, kasıtlı bir eylem vasfını taşıdığını ve bu olay ile müvekkili şirket arasında illiyet bağının bulunmadığını, malik sıfatı ile müvekkilinin hiçbir sorumluluğunun olmadığını, buna ilişkin olarak birçok Yargıtay kararının da haklılıklarını açıkça ortaya koyduğunu, kazanın meydana gelmesinde maktulün kusurunun bulunduğunu, eksik ve yanlı değerlendirmeler içeren kusur raporunun kabul edilemeyeceğini, davacı … ile diğer davacı …’nın babası olan …nın Kocaeli 2. Aile Mahkemesinin 2012/827 Esas-2013/13 Karar sayılı kararı ile boşandıklarını ve kararın 13/02/2013 tarihinde kesinleştiğini, bu boşanma ilamında … için 300,00 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, davacı … ile maktül …’ın, 25/07/2014 tarihinde evlendiklerini ve Körfez Aile Mahkemesinin 19/01/2016 tarih ve 2015/265 Esas-2015/275 Karar sayılı kararı ile boşandıklarını, bu boşanma neticesinde tarafların birbirlerinden herhangi bir alacak ya da nafaka talebinin olmadığını, davacı … ile maktül … arasında imam nikahı gibi bir durum olmadığı gibi, hiçbir şekilde fiili birlikteliğinin de söz konusu olmadığını, boşanmadan sonra tarafların fiili olarak birlikteliklerine devam ettikleri iddiasının, hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu nedenle davacıların maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı … ile müteveffanın gerçekten fiili olarak yaşayıp yaşamadıklarının Mahkemece araştırılması ve bu hususun davacı tarafça somut belgelerle kanıtlanması gerekirken, dosyada eksik ve hatalı inceleme yapılarak destek ilişkisinin varlığından bahisle hüküm kurulduğunu, desteklik koşullarının davacılar açısından somut olayda gerçekleşmediğini, davacılar için hükmedilen manevi tazminat miktarlarının fahiş olduğunu belirtmiştir. Davalı … vasisi istinaf başvuru dilekçesinde özetle; olayın meydana gelmesinde tüm kusurun …’da olduğuna dair kesin kanaat getirmenin olanaklı olmadığını, Kocaeli 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki ceza dosyasının sonucu beklenilmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, oğlu …’nın kullandığı araca, ilk başta karşı tarafın kullandığı aracın çarptığını, daha sonra yolda aynı araç ile tekrar karşılaştıklarını, karşı tarafın kullandığı aracın ikinci kez oğlunun kullandığı araca çarptığını, sonrasında araçların birbirine takılarak ilerlediğini ve tekrar ayrıldıklarını ve akabinde de karşı tarafın kullandığı aracın kaldırıma çarparak yan yattığını, oğlu … ile kendisinin hemen araçtan inerek ambulans çağırdıklarını ve devrilen aracın kapısını açarak müdahalede bulunduklarını, oğlunun karşı tarafa kasten çarpmadığını, davacı …’ın müteveffanın boşandığı eşi olduğunu, destekten yoksun olduğu düşünülerek destekten yoksun kalma ve manevi tazminat verilmesinin hatalı olduğunu, hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava ve uyuşmazlık, TBK’nın 53/3. ve 56/2. maddeleri kapsamında kasten öldürme eyleminden kaynaklanan destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.Dosya kapsamından, 26/06/2017 tarihinde, davacıların içerisinde yolcu olarak bulunduğu ve davacıların desteği …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile davalı … Sigorta Kooperatifi’nin ZMS sigortacısı ve davalı … Ltd. Şti.’nin işleteni ve davalı …’nın sürücüsü olduğu … plakalı aracın geçiş üstünlüğü nedeniyle, her iki sürücü arasında tartışma yaşandığı, akabinde davalı …’nın aracıyla, davacıların desteğinin sürücüsü olduğu aracı takip ettiği, birçok kez aracına kasıtlı olarak çarptığı, birçok kez önünü kestiği ve ısrarlı takibini sürdürdüğü, en sonunda bir kez daha kasıtlı olarak arkadan araca çarpması nedeniyle aracın savrulması sonucunda, davacıların desteği Aydın Yerebatan’ın öldüğü; Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 11/09/2019 tarih ve 2019/1946 Esas-2019/3704 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, davalı sürücü …’nın bu şekilde gerçekleşen eyleminin kasten öldürme niteliğinde olduğu; müteveffa Aydın Yerebatan ile davacıların desteklik ilişkisinin ispatlandığı ve Mahkemece yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. Somut uyuşmazlıkta, davalı … Ltd. Şti.’nin işleteni olduğu … plakalı araç çalışanı olan davalı sürücü …’ya rızasıyla verilmiş ve … da, yukarıda da belirtildiği üzere, kasıtlı olarak davacıların desteği …’ın sürücüsü olduğu araca çarparak ölümüne neden olmuştur. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 29/09/2016 tarih ve 2014/8219 Esas-2016/8360 Karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, davaya konu kaza, Karayolları Trafik Kanunu’nun 86. maddesinde sayılan mücbir sebep, zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan kaynaklanmamıştır. Buna göre, davalı … Ltd. Şti. sürücüsünün, davacıya kasten çarpmış olması, kazanın mücbir sebepten kaynaklanmamış olması nedeni ile KTK’nın 86. maddesi gereğince işletenin sorumluluğu ortadan kalkmayacaktır. Bu durumda, davalı işleten … Ltd. Şti. davacıların desteğinin ölmesi nedeniyle doğabilecek zararlardan sorumludur. Başka bir deyişle İlk Derece Mahkemesince de davalı … Ltd. Şti.’nin sorumlu tutulmasında herhangi bir hata bulunmamaktadır. Ancak HMK’nın “Tarafların ikinci dilekçeleri” başlıklı 136. maddesinde “Davacı, cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde cevaba cevap dilekçesi; davalı da davacının cevabının kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde ikinci cevap dilekçesi verebilir. Davacının cevaba cevap, davalının da ikinci cevap dilekçesi hakkında, dava ve cevap dilekçelerine ilişkin hükümler niteliğine aykırı düşmediği sürece kıyasen uygulanır.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Yine HMK’nın “Ön incelemenin kapsamı” başlıklı 137/1. maddesinde, “Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır.” şeklindeki düzenlemeye yer verilmiştir. HMK’nın “Tahkikatın sona ermesi” başlıklı 184. maddesine göre, “Hâkim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder. ” HMK’nın “Sözlü yargılama” başlıklı 186. (kararın verildiği 13/11/2019 tarihindeki mevcut hali) maddesine göre ise, “Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir.” Somut uyuşmazlıkta, dosyanın yapılan incelemesinde; İlk Derece Mahkemesince, “Ön İnceleme Duruşmasına Davet Tutanağı”nın 28/08/2018’de düzenlendiği, ön inceleme duruşmasının 08/10/2018 tarihine bırakılmasına karar verildiği ve ön inceleme duruşmasının 08/10/2018 tarihinde yapıldığı; davacılar vekili tarafından cevaba cevap dilekçesinin 28/09/2018 tarihinde dosyaya ibraz edildiği, davalı … Ltd. Şti. vekilince ikinci cevap dilekçesinin ise 01/11/2018 tarihinde dosyaya ibraz edildiği, başka bir deyişle dilekçeler teatisi tamamlanmadan ön inceleme duruşmasının yapıldığı; kararın verildiği 13/11/2019 tarihli 4. celse için davalı … Ltd. Şti. vekilinin mazeret bildirmesine rağmen davalı vekilinin mazereti konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği, tahkikatın bitirildiğine dair taraflara herhangi bir bildirimde bulunulmadığı ve duruşmada hazır bulunmayan davalı … Ltd. Şti. vekiline sözlü yargılama için davetiye tebliğ edilmediği tespit edilmiştir. Başka bir deyişle, Mahkemece, yukarıda belirtilen düzenlemeler ile HMK’nın “Hukuki dinlenilme hakkı” başlıklı 31. maddesine aykırılık oluşturacak şekilde yargılama yapıldığından, davalı … Ltd. Şti. vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf başvurusundaki iddia ve itirazlar yerinde görülmüştür. O halde, Mahkemece, HMK’nın yukarıda belirtilen maddelerine uygun olarak yargılama sürecinin gerçekleştirilmesi sonucunda yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … Ltd. Şti. vekili ile … vasisinin istinaf başvurularının kabulü ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatıranlara iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı … Ltd. Şti. vekili tarafından yapılan istinaf yargılama gideri ile adli yardım talebi kabul edilen … için Devlet tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep edenler tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.25/02/2021