Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/1843 E. 2022/1670 K. 11.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2020/1843
Karar No: 2022/1670
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 05/02/2020
Numarası: 2016/1176 (E) – 2020/58 (K)
Davanın Konusu: Maddi tazminat
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne, 73.573,43 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı vekili dilekçesinde özetle; tazminatın hesaplanmasına esas gelirin varsayıma dayalı olarak kabul edildiğini, kaza tarihi itibarıyla 33 yaşında olan ve hayatın olağan akışına göre meslek edinmesi beklenen davacının, kaza tarihi itibarıyla gelir getirici herhangi bir işte çalışmadığını, bu nedenle tazminat hesaplanırken asgari ücretin baz alınması gerektiğini; meydana gelen trafik kazasında yaralanmanın bel bölgesinde oluştuğu gözetilerek, emniyet kemeri takmadığı sabit olan davacı lehine hükmolunan maddi tazminattan müterafik kusur nedeniyle indirim yapılması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı … vekili katılma yoluyla sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesinden mezun olan ve bu haliyle eğitimci olmak için gerekli yeterliliği de taşıyan ve kazadan sonra uzun süre tedavi gören müvekkili davacının travmanın etkisiyle anksiyete bozukluğu geçirdiğini, korku, panik, yetersizlik hissi, yersiz ağlamalar ve aşırı öfkelenme gibi pek çok semptomla boğuşmak zorunda kaldığını; üniversite mezunu bir eğitimcinin asgari ücret ile çalışacağının, pek çok lisans mezununun ya işsiz ya da zorunlu olarak asgari ücretle çalıştığı gerekçesine dayandırılmasının adaletsiz olduğunu; davalı vekilinin müvekkilinin emniyet kemeri takmadığı gerekçesiyle müterafik kusurlu kabul edilmesi gerektiğine ilişkin iddiasının varsayıma dayalı olduğunu, ceza davasında toplanan kanıtlar ile tanık anlatımlarının bu hususu doğrulamadığını, bu nedenle davalının bu iddiasının tazminatı ödemekten kaçınmaya yönelik olduğunu, iş göremezlik tazminatının hesaplanmasında hükme en yakın asgari ücretlere göre hesaplama yapılmasının kamu düzeninden olduğunu, istinaf edilen ya da temyiz edilen kararların bozularak yeniden ilk derece mahkemesinde davanın görülmeye başlanması durumunda iki hüküm arasında geçecek süre içinde asgari ücrette meydana gelecek artışların tazminat miktarını etkileyeceğini, bu nedenle tazminatın bilinen son ücret üzerinden yeniden hesaplanması gerekeceğini, davacı hükme itiraz etmemişse davalı aleyhine daha yüksek bir tazminata hükmedilemeyeceğini; bu itibarla hak kaybının önüne geçebilmek, fazlaya dair hakları saklı tutmak adına ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurduklarını belirterek, kararın kaldırılması ya da reddedilmesi halinde hükme esas tazminat miktarını kabul etmediklerini, yeniden yargılama esnasında güncel ücretlere göre yeniden hesaplama yapılmasını talep ettiklerini, maluliyet oranının düşük tespit edildiğini, tazminat hesabının eksik yapıldığını ileri sürmüştür. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Adli Tıp Kurumu (ATK) 2’nci İhtisas Kurulunun 15/8/2018 tarihli raporunda, davacının 29/12/2014 günü geçirdiği trafik kazasına bağlı bel omurları kırığı arızası sebebiyle Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak E Cetveline göre meslekte kazanma gücünü %13oranında kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin 1,5 aya kadar uzayabileceği bildirilmiş; sürekli iş göremezlik tazminatının hesaplanmasında da, ATK 2’nci İhtisas Kurulunun 13/9/2019 tarihli raporunda da açıkladığı biçimde Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre meslekte kazanma gücü kaybı belirlenemediğinden kazanın meydana geldiği tarih itibarıyla uygulanması gereken yönetmelik esas alınarak düzenlenen ATK 2’nci İhtisas Kurulunun yukarıda açıklanan raporu hükme esas alınmıştır. Bu itibarla sürekli iş göremezlik tazminatının hesaplanmasında ATK 2’nci İhtisas Kurulunun yukarıda açıklanan 15/8/2018 tarihli raporunun esas alınmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Destekten yoksunluk zararının hesaplanmasında, davacının gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru biçimde saptanması yönünden önemlidir. Bu anlamda belirli bir işte ücret karşılığı çalışan kişiler ile bedeni çalışma ya da ticari işletmesinde sürdürdüğü faaliyet karşılığında kazanç elde eden kişilerin destek tazminatının hesaplanmasında esas alınacak gelirin farklı değerlendirilmesi zorunludur. Ücret karşılığı çalışan kişilerin gelirinin sürekli ve düzenli olması gerekmektedir. Bu nedenle performansa bağlı ve prim esasına dayalı ödemeler kesin olmayan ödemeler olarak değerlendirilmelidir. Somut olayda, dilekçesinde müvekkilinin resim öğretmeni olduğunu bildiren davacı vekili 19/10/2017 günü sunduğu dilekçe ekinde sunduğu davacının Dumlupınar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümünden 4/7/2014 günü mezun olduğuna ilişkin diploma, Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Seramik Ana Sanat Dalında 2014-2015 güz yarıyılında kayıtlı öğrenci olduğuna ilişkin belge ile Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesinde açılan pedagojik formasyon eğitimi sertifika programını 26/1/2015 günü tamamladığına ilişkin belgelerin tıpkıçekimlerini sunmuş; aktüerya uzmanı bilirkişi raporunda ise Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü tarafından bildirilen resim öğretmeninin bulunduğu kadro ve dereceye göre 2014-2018 yılları arasında ödenen maaş tutarı esas alınarak, davacının gelirinin asgari ücretin 2,08 katı olacağı varsayımına dayanılarak hesaplanmıştır. Bu itibarla davacının bedensel yaralanmasından kaynaklanan zararının Kanuna ve Yargıtay’ın süreklilik gösterilen kararlarına uygun biçimde belirlendiğinin anlaşılması karşısında, HMK’nin 279’uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan aktüerya uzmanı bilirkişinin raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir. Mağdurun, makul bir insandan beklenen davranışta bulunmayarak zararın meydana gelmesinde veya artmasında etkili olmasına birlikte kusur denilmektedir. (Prof. Dr. M.Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Genişletilmiş 11’inci bası, 2’nci cilt, sayfa 120) Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan birlikte (müterafik) kusur 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 52’nci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hâkim tazminat miktarını hafifletebilir. Birlikte kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin birlikte kusurunun tespiti halinde TBK’nin 52’nci maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Dava dışı sürücünün yönetimindeki otobüste yolcu olarak bulunan davacının, 29/12/2014 günü meydana gelen trafik kazasında yaralanması nedeniyle kolluk tarafından düzenlenen “Yaralanmalı Trafik Kazası Tespit Tutanağı” içeriği ile davacı …’ın emniyet kemeri takıp takmadığına ilişkin bölüme, “belirsiz” olduğuna ilişkin kod yazılmış; davacının yolculuk sırasında emniyet kemeri takmadığına ilişkin herhangi bir kanıt ileri sürülememiştir. Bu itibarla davacının kemer takmamak suretiyle kusurlu davrandığı kanıtlanamadığından hükmolunan tazminattan birlikte kusur nedeniyle indirim yapılmaması yerindedir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı … vekili ile davalı … AŞ vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurularının, HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 26,30 TL istinaf karar ve ilam harcının davacı …’dan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 5.025,80 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 1.256,50 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 3.769,3‬0 TL istinaf karar ve ilam harcının davalı … AŞ’den tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 11/10/2022