Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/1793 E. 2022/1542 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO : 2020/1793
KARAR NO : 2022/1542
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 21/01/2020
NUMARASI: 2015/909 (E) – 2020/27 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi ve manevi tazminat
KARAR TARİHİ: 15/9/2022
Yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz heyetince yapılan müzakere sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dilekçesinde özetle; davacılardan …’in oğlu, davacılar … ve …’in ise kardeşi olan müteveffa …’in davalılardan … Sigorta AŞ’ye Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı … plakalı otomobil ile Adıyaman İli, Besni İlçesi, … Köyü mevkinde seyir halinde iken davalı idarenin sorumluluğundaki köprü ve yolun kusuru nedeniyle meydana gelen trafik kazası sonucu öldüğünü ileri sürerek 150.000,00 TL manevi tazminat ile belirsiz alacak davası niteliğinde 10.000,00 TL maddi tazminata hükmolunmasını talep etmiş; 13/3/2019 günü sunduğu dilekçe ile davacı … için talep edilen maddi tazminat tutarını 51.524,38 TL’ye yükseltmiş; 25/12/2019 günü sunduğu dilekçe ile davacı … için talep edilen maddi tazminatın 38.643,00 TL tutarının davalılar … Sigorta AŞ ve Besni İlçe Özel İdaresinden müştereken ve müteselsilen tahsiline, 12.381,00 TL maddi tazminatın Besni İlçe Özel İdaresinden tahsiline, davacı … için 90.000,00 TL, davacı … için 30.000,00 TL, davacı … için 30.000,00 TL manevi tazminatın davalı Besni İlçe Özel İdaresince ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Besni İlçe Özel İdaresi vekili cevap dilekçesinde özetle; yetkisizlik itirazında bulunarak kazanın oluşumunda müvekkili kurumun kusurunun bulunmadığını savunmuştur. Davalı … Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; kardeş için destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanamayacağını, kazanın oluşumuna sürücünün tek taraflı kusurunun neden olduğunu, işletenin öldüğü kazalarda ölenin geride kalanlara karşı sorumluluğu devam etmediğinden ve bu durumda işletene yükümlülük getirilemeyeceğinden bu yükümlülüğü üstlenen sigorta şirketine karşı da talep hakkının devam ettiğinden söz etmenin hukuka ters düşeceğini belirterek ilk davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davalı … Sigorta AŞ’ye karşı açılan davanın kısmen kabulüne, 38.643,00 TL tazminatın davalı … Sigorta AŞ’den alınarak davacı …’e verilmesine, davalı Besni İlçe Özel İdaresine karşı açılan manevi tazminat ve destekten yoksun kalma tazminatı davalarının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 114’üncü maddesinin 1’inci fıkrası ile 115’inci maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca usulden reddine karar vermiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiğini, davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin ve reddedilen kısım için de yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasının hatalı olduğunu, yargı yolunun idare mahkemesi olduğu belirtilerek davanın usulden reddi halinde vekalet ücreti ve diğer hususların asıl görevli mahkemeye bırakılması gerektiğini, davalı sigorta şirketinin talebe verdiği cevabından görüleceği üzere sigorta şirketinin 25/7/2014 tarihi itibarıyla temerrüde düştüğünün kabul edilmesi gerektiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. HMK’nin 355’inci maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Davacılar vekili dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde 150.000,00 TL manevi tazminat ile belirsiz alacak davası niteliğinde 10.000,00 TL maddi tazminat talebinde bulunmuş, faiz isteminde bulunmamıştır. HMK’nın 26’ncı maddesinin 1’inci fıkrasında yer verilen taleple bağlılık ilkesi uyarınca talep edilmeyen konuda karar verilmesine yasal olanak bulunmadığından davacılar vekilinin hükmolunan maddi tazminat yönünden davalı sigorta şirketinin 25/7/2014 tarihi itibarıyla temerrüde düştüğünün kabulü gerektiğine ilişkin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Somut uyuşmazlıkta öncelikle çözümlenmesi gereken hukuki sorun; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK) kapsamında meydana gelen trafik kazası nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarının hangi yargı kolunda görüleceğine ilişkindir. KTK’nin birinci maddesinde, kanunun amacının, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu belirtilmiştir. Öte yandan, KTK’nin 6099 sayılı Kanunun 14’üncü maddesiyle değiştirilen 110’uncu maddesi ise “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.” biçimindedir. Anayasa’ya aykırı olduğu somut norm denetimi yoluyla ileri sürülen bahse konu düzenlemeye ilişkin Anayasa’nın 2’nci, 125’inci ve 155’inci maddeleri bağlamında inceleme yapan Anayasa Mahkemesi (AYM) 26/12/2013 gün ve 2013/68 (E) -165 (K) sayılı kararıyla, … “Anayasa Mahkemesinin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması hâlinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına, kamu ya da özel araç olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek, söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.” … gerekçeleriyle iptal istemini reddetmiştir. Öte yandan, Anayasa’nın 158’inci maddesi uyarınca adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemeside (UYM) önüne gelen benzer uyuşmazlıklarda AYM’nin yukarıda yer verilen kararına atıf yaparak benzer sonuca ulaşmıştır. UYM, 2918 sayılı KTK’nin 110’uncu maddesiyle, yargı yolu uyuşmazlıklarına ve bu nedenle de yargılamaların uzamasına neden olan anılan Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarında, yeknesaklığı sağlamak amacıyla ve kamu yararı gözetilerek adli yargı yerlerinin görevli kılındığını, AYM’nin de bu durumu Anayasa’ya aykırı bulmadığını belirterek, davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğuna kara vermiştir. (UYM’nin 13/7/2020 gün ve 2020/411 (E)- 2020/480 (K), 13/7/2020 gün ve 2020/381 (E)- 2020/479 (K), 13/7/2020 gün ve 2020/369 (E) – 2020/477 (K) sayılı kararları) 2918 sayılı KTK’nin 110’uncu maddesinin gerekçesiyle AYM ve UYM’nin yukarıda yer verilen kararları birlikte değerlendirildiğinde, 2918 sayılı KTK’den kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi gerekliliği ortaya çıkmış, Anayasa’nın 153’üncü maddesinin birinci ve son fıkraları ile 158. maddesinin birinci fıkrası uyarınca da tüm yargı yerlerinin benzer nitelikte yorum yapması kaçınılmaz hâle gelmiştir. Nitekim Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesinin 4/12/2019 gün ve 2019/2897(E) -2019/ 5764 (K), 9/6/2020 gün ve 2020/2045 (E) – 2020/1746 (K), 8/6/2020 gün ve 2020/1378 (E) – 2020/1690 (K) sayılı kararları da bu yöndedir. Somut uyuşmazlıkta, sürücüsü …’in yönetimindeki … plakalı otomobilin, Adıyaman İli, Besni İlçesi, … Köyü mevkinde seyir halinde iken köprünün ve yolun kusurundan kaynaklanan ve adı geçen sürücüsünün ölümüyle sonuçlanan kazaya karıştığı ileri sürülmektedir. Bu durumda, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda eldeki davanın görüm ve çözüm yeri adli yargıdır. Mahkemece, davalı idare yönünden işin esasına girilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, davalı Besni İlçe Özel İdaresi yönünden yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun değildir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/4’üncü maddesi uyarınca kaldırılmasına,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde ilk derece mahkemesince davacılara geri verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar tarafından sarf edilen istinaf kanun yolu başvurusu yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf talep eden davacılar tarafından istinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan miktarın, yatıran tarafa geri verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a ve 362/1-g maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.15/9/2022