Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/1737 E. 2023/388 K. 14.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/1737
KARAR NO: 2023/388
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/10/2019
NUMARASI: 2016/800 Esas – 2019/982 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/03/2023
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava ve uyuşmazlık; TBK’nın 53. ve 56. maddeleri kapsamında, ölümlü trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince 22/10/2019 tarihli kararıyla; “1-Davacı … yönünden 34.095,06 TL, Davacı … yönünden 841,01 TL, Davacı … yönünden 1.732,13 TL destekten yoksun kalma tazminatı olmak üzere toplam 36.668,20 TL tazminatın davalı …’ndan 30/05/2016 tarihinden, diğer davalılardan … ve …’dan 23/02/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak bu davacılara verilmesine, 2-Davacı … yönünden talep edilen fazlaya dair destekten yoksun kalma talebinin reddine, 3-Davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile davacı … yönünden 5.000,00 TL, diğer davalılar …, …, …, …, … ve … yönünden 2.000,00 er TL olmak üzere toplam 17.000,00 TL manevi tazminatın 23/02/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davacılara ödenmesine, 4-Fazlaya dair manevi tazminat taleplerinin reddine, 5-Davanın davalı İBB yönünden reddine, 6-Davacı tarafın defin giderine ilişkin taleplerinin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı … vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; eksik incelemeyle karar verildiğini, murisin asli kusurlu olduğu tespit edilmesine ve manevi tazminat oranı belirlenirken tanık deliline dayanılmasına rağmen Mahkemece tanıklar dinlenilmeden karar verildiğini, kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, kazaya karışan aracın haricen satıldığını ve buna ilişin sözleşme dosyaya sunulmasına rağmen Mahkemece hiçbir değerlendirme ve tartışma yapılmadığını, sözleşme tanığının dinlenilmediğini, 17/03/2016 tarihli ölü muayene tutanağı incelendiğinde; müteveffanın, yakınları tarafından 4 ayrı hastaneye götürüldüğünü, merhumun yaşı ve durumu dikkate alınmaksızın aile tarafından bu kadar sevk talebinde bulunulmasının anlaşılamadığını ve müteveffanın, talihsiz kazadan kısa bir süre önce ameliyat geçirdiğinin haricen öğrenilmiş olup, ölüm sebebinin tam olarak öğrenilmesi için bu hususun araştırılmasını Mahkemeden talep ettiklerini ancak Mahkemece taleplerin dikkate alınmadığını, Adli Tıp İhtisas Kurulu raporunda, olay yeri inceleme tutanağı ve CD’nin dikkate alınmadığını, davacılar ile müteveffa arasında devamlı ve düzenli olarak bir desteklik ilişkisi olduğunun ispat edilemediğini, bu nedenle, tüm davacılar yönünden destekten yoksun kalma tazminatının reddine karar verilmesi gerektiğini, hükmedilen manevi tazminatın fazla olduğunu, reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından; 23/02/2016 tarihinde, davalı …’ın maliki ve davalı …’nun sürücüsü olduğu ZMSS poliçesi bulunmayan … plakalı aracın, davacıların yakını-desteği (davacı …’ın eşi ve diğer davacıların babaları) yaya …’a çarpması nedeniyle meydana gelen trafik kazası neticesinde, yaya …’ın vefat ettiği; HMK’nın 107. maddesinde düzenlenen belirsiz alacak davası kapsamında açılan eldeki davada davacılar …, … ve …’ın her biri için 1.000’er TL’den olmak üzere toplam 3.000 TL destekten yoksun kalma tazminatı ve davacı … için 80.000 TL diğer davacıların her biri için 25.000’er TL’den olmak üzere toplamda 230.000 TL manevi tazminat talep edildiği ve Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, yukarıda belirtildiği şekilde karar verildiği anlaşılmıştır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/d bendinde; “Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunmadığının tespit edilmesi ve taşıt üzerinde satış ve/veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunmaması halinde, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılır. Noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Kanuni düzenlemeden anlaşılacağı üzere; bu türden resmi bir satış ve devir işlemi yapılmaksızın, satış işlemine dayalı olarak işleten sıfatının ve araç üzerindeki mülkiyet hakkının devredildiğinin kabulü mümkün değildir. Somut uyuşmazlıkta; kaza yapan aracın resmi kayıt maliki davalı …’dır. Aracın haricen adi yazılı belge ile satıldığı iddia edilmiştir. Bir başka deyişle, yukarıdaki düzenlemede belirtilen resmi bir devir ve satış işlemi bulunmamaktadır. Bu durumda, aracın resmi kayıt maliki davalı …’ın işleten olarak sorumlu tutulması usul ve yasaya uygun olduğundan, bu yöne ilişkin itiraz kabul edilmemiştir. İlk Derece Mahkemesince karara dayanak yapılan 27/05/2019 tarihli bilirkişi raporunun yapılan incelenmesinde; davaya konu kazanın meydana gelmesinde, araç sürücüsü …’nun olayda %30 oranında tali derecede, müteveffa yaya …’ın ise %70 oranında asli derecede kusurlu oldukları; davacı …’ın talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatının 34.095,06 TL, davacı …’ın 841,01 TL, davacı …’ın 1.732,13 TL olduğu mütalaa edilmiştir. Bilirkişi kurulu raporunun yapılan incelenmesinde; raporun, HMK’nın 279. maddesinde aranılan koşullara uygun olarak düzenlendiği, dosya kapsamına uygun, denetim ve hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olduğu kanısına varılmıştır. Bu nedenle, kusur ve zarara ilişkin itirazlar yerinde görülmemiştir. Davaya konu ceza yargılamasının yapıldığı İstanbul 30. Asliye Ceza Mahkemesinin 19/02/2019 tarihli ve 2016/187 Esas – 2019/162 Karar sayılı kararıyla, davalı sürücü …’nun, müteveffa …’ın ölümüme taksirle neden olma suçunu işletiği gerekçesiyle mahkumiyetine karar verilmiş ve bu karar itiraz edilmeden kesinleşmiş olduğuna göre; ölüm ile kaza arasındaki illiyet bağına yönelik itirazda isabet bulunmamaktadır. Kazanın oluş şekli, kusur durumu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Mahkemece her bir davacı için hükmedilen manevi tazminat miktarlarının, TBK’nın 56/2. maddesinde düzenlenen manevi tazminat müessesesinin amacına ve hakkaniyet ilkesine uygun ve makul olduğu kanısına varıldığından, bu yöne ilişkin itiraz da kabul edilmemiştir. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, Dairemizce aşağıdaki şekilde karar oluşturulmuştur.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 3.666,07 TL harçtan, peşin alınan 916,51‬ TL harcın mahsubu ile bakiye 2.749,56‬ TL harcın davalı …’dan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına, 3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.14/03/2023