Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/1512 E. 2022/1278 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/1512
KARAR NO: 2022/1278
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 15/01/2019
NUMARASI: 2014/1540 (E) – 2019/14 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat ( Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 30/06/2022
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı …’ye ait bulunan ve diğer davalıya trafik sigortasıyla sigortalı olan … plaka sayılı aracın, davacının sol ayağının üzerinden geçerek yaralanmasına sebebiyet verdiğini belirterek 45.000 TL manevi tazminat ile şimdilik 15.000 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 04/05/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle hüküm altına alınmasını talep etmiştir. Davalılar davanın reddini talep etmişlerdir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, davaya konu trafik kazasında dava dışı otobüs şoförünün kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat davasının reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili, olay yerinde keşif yapılarak tanıklar dinlenmeden kusur tespitinde bulunulmasının hatalı olduğunu, kaza tespit tutanağına göre karar verilmesinin doğru olmadığını, bilirkişi raporunu düzenleyen Adli Tıp Kurumu Başkanlığının kusur tespitine ilişkin uzmanlığının bulunmadığı, somut olay bakımından davalı otobüs şoförünün dikiz aynasında arka kısmı kontrol etmemiş olması nedeniyle, tam kusurun müvekkile izafe edilmesinin doğru olmadığını, her ne kadar asıl olan kusur sorumluluğu olsa da idarenin kusursuz sorumluluğunun da bulunduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur,Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85 ve 86 ve 91. maddeleri uyarınca işleten ve trafik sigortacısının kusursuz sorumluluğunun doğabilmesi için sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olması gerekmektedir. İlk derece mahkemesince dosyaya kazandırılan ATK Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 11/06/2018 tarihli raporda, hareket halindeki otobüsün hareket alanına koşarak giren davacının ayağının kayması ile otobüsün sağ ön lastiği altına girmesi ve otobüsün üzerinden geçmesi şeklinde gerçekleşen kazada, davacının tamamen kusurlu; dava dışı otobüs sürücüsünün ise nizami kurallar dahilinde seyrini sürdürmekte iken alabileceği bir önlem bulunmadığından bahisle kusursuz olduğu mütalaasında bulunulduğu, takipsizlik kararıyla sonuçlanan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/76718 Soruşturma numaralı dosyasında davacının vermiş olduğu 07/05/2014 tarihli ifadesinde “… durağa yaklaştığımız esnada otobüsün durakta olmadığını gördük. Otobüsü üniversitenin dışında hareket halinde iken gördük ve son otobüs olduğu için koşmaya başladık. Üniversitenin önündeki kavşağa yaklaştığımızda otobüse yetiştim. Otobüs hareket halinde iken ön kapıya doğru koşmaya devam ediyordum. Otobüs içerisindeki şahısların beni görebileceğini düşündüğümden dolayı herhangi bir müdahalede bulunmadım. Ön kapıya geldiğimde yerin tozlu halde olmasından dolayı kaydım ve yere düştüm, sol ayağım tekerleğin altına sıkıştı. Ondan sonrasını hatırlamıyorum.” şeklinde ifadede bulunduğu, dava dışı otobüs şoförünün ise 05/05/2014 tarihli ifadesinde “… Üniversitenin önündeki kavşakta yolun sağ tarafına iki araç park etmişti. Bende bunlara sürtmeden virajı almaya çalışıyordum. Bundan dolayı aynaları sık sık kontrol ediyordum. Bu sırada bir şahıs bana hop hop diye panikle seslendi. Camlara vurarak bana ileri al çabuk diye bağırdı. Bende araçtan inerek ne olduğuna baktığımda aracın sağ ön lastiğine bir kızın sol bacağının sıkışmış olduğunu gördüm. …” şeklinde ifadede bulunduğu, kaza tespit tutanağında da kazanın benzer şekilde anlatılarak tam kusurun davacıya verildiği, soruşturma kapsamında bulunan diğer ifadesine başvurulan kişilerin de anlatımlarının aynı yönde olduğu, işbu mevcut delil durumuna göre dava dışı otobüs sürücüsünün kusursuz, davacının ise tam kusurlu olduğuna ilişkin ilk derece mahkemesinin kabul şeklinde oluş, usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, mevcut delillere dayalı olarak kusur tespit ve tayininin mümkün olduğu, keşif veyahut yeniden bir bilirkişi incelemesi yapılmasının davanın aydınlatılmasına katkı sağlamayacağı görülmektedir. Bu durumda yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olduğuna göre; yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1. maddesi hükmü uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubundan sonra bakiye 26,30 TL istinaf karar harcının istinafa başvuran davacı taraftan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına, 3-İstinafa başvuran davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 30/06/2022