Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/1483 E. 2022/990 K. 24.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/1483
KARAR NO: 2022/990
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 25/12/2019
NUMARASI: 2014/744 (E) – 2019/1239 (K)
Birleşen İstanbul 17’nci Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/369 (E) sayılı dava dosyasında:
Birleşen İstanbul 17’nci Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/382 (E) sayılı dava dosyasında:
DAVANIN KONUSU: Maddi ve manevi tazminat
KARAR TARİHİ: 24/5/2022
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince; İstanbul 3’üncü Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/744 (E) sayılı dava dosyasında maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, 59.985,77 TL iş göremezlik tazminatı ile 4.270,00 TL tedavi ve ulaşım gideri tazminatının davalılar …, …, İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğü ile … Sigorta AŞ ve … Sigorta Şirketinden müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine; manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminatın davalılar …, … ve İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğününden avans faiziyle birlikte tahsil edilerek davacıya verilmesine; birleşen İstanbul 17’nci Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/369 (E) sayılı dava dosyasında, manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, 2.000,00 TL manevi tazminatın davalılar …, … ve İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğünden tahsil edilerek davacı …’ye verilmesine; birleşen İstanbul 17’nci Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/382 (E) sayılı dava dosyasında, manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, 2.000,00 TL manevi tazminatın davalılar …, … ve İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğünden tahsil edilerek davacı …’ye verilmesine hükmolunmuştur. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğü vekili dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunun oluşa, maddi vakıaya, tazminat hukukunun genel ilkelerine aykırı olduğunu, davacının yaralanmasının diğer davalı …’nın idaresindeki aracın savrularak çarpmasından kaynaklandığını, müvekkiline ait otobüsün yaralanan davacıya temasının bulunmadığını, hatalı kusur tespitiyle davalılara kusur izafe edildiğini; tedavi giderlerinden Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumlu olduğunu; hükmolunan manevi tazminat miktarının pek aşırı (fahiş), tazminatı cezaya dönüştürücü ve haksız zenginleşmeye neden olacak nitelikte olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; celp edilen İstanbul Ticaret Odası kayıtlarında üç şirkette müdür olduğu belirlenen müvekkilinin, aynı anda ve günde üç ayrı şirketin genel müdürlüğünü yapamayacağı gerekçesiyle bilirkişi raporuna belirtilen 1’inci seçenek doğrultusunda tazminata hükmedilmesinin adalete aykırı olduğunu; ilk derece mahkemesinin distribütörlük sözleşmesinin feshinden doğan zarar kanıtlanamadığından talebin reddine ilişkin kararının dosya kapsamına, usule, hukuka ve Yargıtay kararlarına aykırılık taşıdığını; kaza nedeniyle çektiği acılar ölüm ve sakat kalma stresi, kaza şokuyla yaşadığı travma, iş hayatı ve düzeninin bozulması nedeniyle müvekkili lehine hükmolunan manevi tazminatın çok düşük olduğunu; ameliyat masrafı olarak 18.000,00 TL talep edilmesine karşın ilk derece mahkemesinin bu talebi yetersiz ve eksik inceleme sonucu hiçbir gerekçe göstermeden reddettiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. İstinaf başvurusunda bulunan davalı … vekili dilekçesinde özetle; müvekkiline kusur yüklenemeyeceğini, davacının 3 şirketin yöneticiliğini yaptığı iddiasının soyut ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ücretini ispatlayamayan davacının gelirinin asgari ücrete göre belirlenmesi gerektiğini, hükmedilen manevi tazminatın pek aşırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’nci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu (ATK) Trafik İhtisas Dairesinin kusura ilişkin bilirkişi raporunda idaresindeki otomobil ile … Sokağından gelerek, bölünmüş yol olan … Caddesinden karşıya geçmeden önce durup yeterli ve gerekli kontrolü yaparak bölünmüş yolda düz seyreden İETT otobüsü sürücüsünün geçişini tamamlamasını takiben karşıya geçmesi gereken davalı sürücü …’nın belirtilen konulara uymadığı, gelen aracın uzaklık ve hızını da dikkate almadığı, sağ taraftan gelen ve bölünmüş yolda seyreden araç sürücüsüne ilk geçiş hakkını vermediği gerekçesiyle %70 oranında asli; orta ayrıcı ile bölünmüş … Caddesini takiben seyir halinde iken olayın meydana geldiği … Caddesi ile … Sokağının kesiştiği noktaya geldiğinde, istikametine göre sol taraftaki … Sokağından yola girip karşı istikamet yol bölümünü ve orta ayrıcı arasındaki boşluğu geçerek yolun karşısına geçmek isteyen otomobil sürücüsünü uyararak, hızını tedbir alabilecek düzeye düşürmeyen ve etkili fren tedbirine başvurmayan davalı sürücü …’ın %30 oranında tali kusurlu olduğu, yaya kaldırımında bulunan davacı yayanın kusurunun bulunmadığı bildirilmiş; ATK 3’üncü Adli Tıp İhtisas Kurulunun 13/5/2013 tarihli raporunda ise davacı …’nin 18/1/2010 günü geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanması nedeniyle E cetveline göre %3.2 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin ise 18/1/2010 gününden itibaren 3 aya kadar uzayabileceği bildirilmiş; hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise davacının 3 ayrı şirketin genel müdürlüğünü yaptığının kabulü durumunda maddi zararının 164.505,75 TL, aynı anda ve günde 3 şirketi yönetmesinin mümkün olmadığının kabulü halinde ise zararının 59.985,77 TL olduğu belirtilmiş, aralarında tıp doktoru bilirkişinin bulunduğu 6/7/2018 tarihli bilirkişiler kurulu raporunda ise davacının tedavi ve ulaşım giderinden kaynaklanan zararının 4.270,00 TL olduğu belirtilmiştir. Davacı … vekili 21/11/2017 tarihli dilekçesinde, müvekkilinin tasfiye halinde … Ticaret Limited Şirketi ile … Limited Şirketinin genel müdürü, … Diş Deposu İşletmesinin ise sahibi olduğunu belirtmiş, istinaf başvuru dilekçesinde ise 3 ayrı şirkette müdürlük yaptığını ileri sürmüş ise de, davacının aynı anda ve günde 3 ayrı şirkette emsal ücreti hak edecek derecede genel müdürlük yapması olanağı bulunmadığı gözetilerek hesaplama yapılması yerinde kabul edilmiş; davacı vekili tarafından dilekçe ekinde sunulan 29/1/2010 tarihli “Distribütörlük Sözleşmesinin Feshi” ve 11/1/2010 tarihli “Distribütörlük Sözleşmesi” başlıklı adi yazılı sözleşmelerin taraflar arasında her zaman düzenlenmesi olanağı bulunması nedeniyle kaza tarihi itibarıyla 3’üncü kişilere karşı ileri sürülmeyeceği, diğer bir anlatımla davacının distribütörlük sözleşmesinin feshedilmesinden kaynaklanan zararının bulunduğuna ilişkin iddiası kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Mahkemenin hükmüne esas aldığı ATK Trafik İhtisas Dairesinin raporunda, davalı sürücü …’nın yönetimindeki otomobil ile davalı sürücü …ın idaresindeki otobüs ve davacı yaya …’nin kaza sırasındaki konumları ve davalı sürücülerin davranışları irdelenerek, davalı sürücülerin olayın meydana gelmesine neden olan kusur oranlarının yasal dayanaklarıyla birlikte, eylemler ile sonuç arasında nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde, dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığı anlaşılmış; aktüerya uzmanı bilirkişi raporunda, davacı …’nin yaşı ve … Derneğinden sorularak belirlenen kazanç durumuna göre sürekli sakatlık tazminatının Kanuna ve Yargıtay’ın süreklilik gösterilen kararlarına uygun biçimde belirlendiğinin anlaşılması karşısında, HMK’nin 279’uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan aktüerya uzmanı bilirkişinin raporu ile ATK Trafik İhtisas Dairesinin raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir. 25/2/2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 13/2/2011 gün ve 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 59’uncu maddesiyle değiştirilen 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 98’inci maddesinde “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı” öngörülmüştür. Motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alan zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesini düzenleyen sigorta şirketleri ile işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülükleri 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. Diğer bir anlatımla 2918 sayılı KTK’nin 98’inci maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluk davalı Sosyal Güvenlik Kurumuna geçmiştir. Bununla birlikte hemen belirtmek gerekir ki, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu, 6111 sayılı Kanun ile değiştirilen 2918 sayılı Kanun’un 98’inci maddesi uyarınca, tüm tedavi giderlerinden değil, ancak söz konusu madde kapsamında kalan tedavi giderlerinden sorumludur. Belgeye dayanmayan tedavi giderleri, 6111 sayılı Kanun kapsamında değildir. Belgeli olmayan tedavi giderlerinden SGK sorumlu olmayıp, zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesini düzenleyen sigorta şirketi ile araç işleteni ve sürücüsünün sorumluluğu devam etmektedir. Tedavi giderine ilişkin hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise; ulaşım masrafları, bakıcı giderleri, sürekli ve geçici iş göremezlik ödemesinin SGK’nın sorumluluğunda olmadığı belirtilerek ulaşım gideri 1.570,00 TL, bakıcı masrafı 2.700,00 TL olmak üzere ulaşım gideri ve bakıcı masrafı toplam 4.270,00 TL olarak hesaplanmış, davacının trafik kazası nedeniyle meydana gelen yaralanması için sarf edilen tedavi, ilaç ve tıbbi cihaz giderlerinin ise SGK tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Somut uyuşmazlık yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında değerlendirildiğinde; doğrudan tedavi kapsamında bulunan kemik kırığı ameliyatı masrafından davalıların sorumluluğu bulunmadığından, 18.000,00 TL tutarında ameliyat masrafına ilişkin talebin reddine karar verilmesi yerinde görülmüştür. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56’ncı maddesinin 1’inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4’üncü maddesinde belirtildiği gibi hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacılar ile davalıların dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, ATK Trafik İhtisas Dairesinin raporundan anlaşılan kusur oranlarına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacılar lehine hükmolunan manevi tazminat miktarınında isabetsizlik görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı … vekili ile davalılar … vekili ve İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğü vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurularının, HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 26,30 TL istinaf karar ve ilam harcının davacı …’den tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 5.053,96 TL istinaf karar ve ilam harcından, davalılar İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve … tarafından peşin yatırılan toplam 2.754,9‬0 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 2.299,06‬ TL istinaf karar ve ilam harcının, davalılar İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Davacılar … ile davalılar … vekili ve İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğünün istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettikleri yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, asıl davada davacı …’nin talebinin reddedilen kısmı yönünden HMK’nin 361/1’inci maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz kanun yolu açık; Davalılar aleyhine asıl ve birleşen davalarda hüküm altına alınan değerlere göre davalılar ile birleşen davalardaki davacılar bakımından HMK’nin 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 24/5/2022