Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/1474 E. 2022/985 K. 24.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/1474
KARAR NO: 2022/985
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 04/12/2019
NUMARASI: 2017/796 (E) – 2019/983 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi tazminat
KARAR TARİHİ: 24/5/2022
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … Sigorta AŞ’ye (eski unvanı … Sigorta AŞ) Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı dava dışı işleten ve sürücü …’nin yönetimindeki … plakalı aracın önünde seyreden … plakalı araca arkadan çarpması biçimiyle meydana gelen kazada davacı müvekkilinin yaralandığını belirterek 500,00 TL iş gücü kaybı, 300,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 200,00 TL bakıcı gideri tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi vasıtasıyla 19/11/2019 günü gönderdiği dilekçeyle talep edilen sürekli iş göremezlik tazminatı miktarını 36.296,99 TL’ye, geçici iş göremezlik tazminatı miktarını ise 22.774,85 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili şirkete ZMSS poliçesiyle sigortalı araçta yolcu olarak bulunduğu sırada yaralandığını, dava dışı sürücünün %100 oranında kusurlu olması nedeniyle davanın reddi gerektiğini savunmuştur.İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulüne, 29.037,59 TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalıdan tahsil edilerek, davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde belirttikleri gibi ağı vasıta şoförü olarak çalışan ve bu çalışanlara özgü SRC belgesi bulunan davacı …’ın aylık kazancının asgari ücret olarak belirlenmesinin yerinde olmadığını; Adli Tıp Kurumu (ATK) 2’nci İhtisas Kurulunun düzenlediği raporda iyileşme süreci 18 ay olarak belirlenen davacının geçici iş göremezlik tazminatının, yerleşik içtihatlara aykırı olarak dayanağını da çözemedikleri biçimde tümden reddedildiğini, bakımı eşi tarafından gerçekleştirilen davacının bakıcı giderlerine ilişkin rapor olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, oysa bakım işini yerine getiren eşinin davacıya belge ya da rapor vermesi olanağının bulunmadığını; hükmolunan tazminattan %20 oranında hatır taşıması indirimi yapılmasının da yerinde olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; öngörülen biçimde müvekkili şirkete başvurulmadığından dava şartının yerine getirilmediği, ilk derece mahkemesinin faiz başlangıç tarihini yanlış belirlediğini, tazminat ile ilgili hüküm kurulurken avans faizine hükmedilmesinin Kanuna aykırı olduğunu, davacıya ait kaza tarihini kapsayan ferdi kaza sigortası bulunduğunu, uygun yönetmeliğe göre maluliyet oranı belirlenmeden aleyhlerine tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, hatır taşıması nedeniyle az indirim yapıldığını belirterek ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan bedensel zarar tazminatı istemine ilişkindir. Davacı …’ın, davalı … Sigorta AŞ’ye ZMSS poliçesiyle sigortalı dava dışı işleten ve sürücü …’nin yönetimindeki … plakalı kamyonun önünde seyreden … plakalı araca, 2/4/2017 günü arkadan çarpması sonucu meydana gelen kazada, ATK 2’nci İhtisas Kurulunun rapor içeriğine göre Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre alt ekstremitede %11, tüm vücutta ise %6 oranında engellilik oluşturacak biçimde yaralandığı, iyileşme süresinin kazanın meydana geldiği tarihten itibaren 18 aya kadar uzayabileceği bildirilmiştir. Dava dosyasına getirtilen hasar dosyası içeriğine göre davacı vekilinin 28/4/2017 tarihli dilekçesine ekli Kaza Tespit Tutanağı, poliçe, araç ruhsatları ve hastane kayıtları ile birlikte ZMSS poliçesini düzenleyen davalı sigorta şirketine başvurduğunun anlaşılması karşısında KTK’nin 97’nci maddesinde öngörülen dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuru koşulunun yerine getirildiği anlaşılmış; davacının trafik kazası nedeniyle oluşan geçici ve sürekli sakatlık durumunun, ATK 2’nci İhtisas Kurulu tarafından olayın meydana geldiği tarih itibarıyla uygulanması gereken Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri uyarınca yöntemine uygun biçimde belirlendiği anlaşılmış; dava dışı işletene ait, kazaya karışan davalıya ZMSS poliçesiyle sigortalı aracın kamyon olması nedeniyle davacı lehine hükmolunan tazminata ticari faiz uygulanmasında isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1507’nci maddesine göre ferdi kaza sigortası, belli bir prim karşılığında, sigortalının uğrayacağı kaza sonucu ölüm, geçici veya sürekli engellilik ya da işgöremezlik hâlleri için sigorta teminatı sağlar. Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartlarında öngörülen koşullar içinde sigortalıyı, sigorta süresi içinde maruz kalacağı kazaların sonuçlarına karşı temin eden can sigortası türünden meblağ sigortası olan ferdi kaza sigortaları, meblağ sigortası olması itibarıyla, ölüm halinde limit kadar olmak üzere maktu; yaralanma halinde ise yapılan tedavi giderleri bakımından buna ilişkin limiti geçmemek üzere ve yapılan harcama kadar nispi; sürekli sakatlık halinde ise sakat kalma oranı ve sakatlığın derecesine göre limitin belli oranı olmak üzere sigorta bedelinin ödenmesini gerektirir. Meblâğ sigortasında sigortacı, sigorta ettirilen kişinin zarara uğraması durumunda, somut zarar ne olursa olsun, sigorta sözleşmesinde belirlenen tutarı (meblâğı), başka bir deyişle, sigorta poliçesinde yazılı olan “sigorta bedelini” eksiksiz ve tam ödemek zorundadır. Zarar sigortası türlerinden olan ZMSS ise KTK’nin 91’inci maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca işletenlerin, bu Kanunun 85’inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere yaptırmaları zorunlu olan mali sorumluluk sigortasıdır. Bu itibarla, ZMSS’nin işletene isabet eden sorumluluğu, ferdi kaza sigortasının ise sigortalının kaza sonucu ölümü veya yaralanmasını teminat altına alması, diğer bir anlatımla teminat altına alınan rizikoların farklı olduğunun anlaşılması karşısında, davacının sigortalısı olduğu dava dışı … Sigorta AŞ tarafından düzenlenen ferdi kaza sigortası poliçesi nedeniyle davacıya ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılmamasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı vekili dava dilekçesinde, ağır vasıta şoförü olarak çalıştığını beyan ettiği davacının SRC belgesinin bulunduğunu ve aylık net kazancının da 3.200,00 TL olduğunu ileri sürmüş olmakla birlikte, davacının aylık kazancının asgari ücret üzerinde olduğunun kanıtlanamadığının anlaşılması karşısında, sürekli iş göremezlik tazminatının asgari ücret üzerinden hesaplanması yerindedir. 25/2/2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 13/2/2011 tarihli 6111 sayılı Kanunun 59’uncu maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KTK) 98’inci maddesi değiştirilmiş, buna göre 6111 sayılı Kanunun 59’uncu maddesinde “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı” düzenlemesine; 6111 sayılı Kanunun geçici 1’inci maddesinde de “Bu Kanun’un yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, söz konusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanun’un 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı’nın yükümlülüklerinin sona ereceği” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu düzenlemeler ile trafik kazasından kaynaklanan ve KTK’nin 98’inci maddesi kapsamında kalan tedavi giderleri bakımından, trafik sigortacısı ile sorumluluğunu üstlendiği araç işleteni ve sürücüsünün sorumluluğu son bulmuştur. Bununla birlikte söz konusu yasal düzenleme haksız fiil sorumluları (işleten ve sürücü gibi) yönünden her hangi bir ayrıksı düzenleme getirmemiş olduğundan bu kişiler yönünden belgesiz tedavi giderlerine ilişkin sorumluluk devam edecektir. Bununla birlikte Sosyal Güvenlik Kurumu, 6111 sayılı Kanun ile değiştirilen KTK’nin 98’inci maddesi kapsamında, tüm tedavi giderlerinden değil, yalnızca söz konusu madde kapsamında kalan tedavi giderlerinden sorumludur. Belgeye dayanmayan tedavi giderleri, 6111 sayılı Kanun kapsamında değildir. Belgeli olmayan tedavi giderlerinden SGK sorumlu olmayıp, sigorta şirketi ile araç işleteni ve sürücüsünün sorumluluğu devam etmektedir. Somut uyuşmazlık yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında değerlendirildiğinde; dava dışı sürücü …’nin %100 oranında kusuruyla kazaya neden olan kamyonun ZMSS poliçesini düzenleyen davalı … Sigorta AŞ’nin, belgesiz tedavi gideri niteliğindeki geçici iş göremezlik tazminatı ile bakıcı gideri tazminatı yönünden sorumluluğu devam etmektedir. Bu itibarla SGK tarafından yapılan rücuya tabi ödemelerin de hesaplanacak tazminattan mahsup edilmesi; ATK 2’nci İhtisas Kurulunun düzenlediği raporda iyileşme süreci 18 ay olarak belirlenen davacının iyileşme süresi içinde bakıcı yardımına gereksinim duyup duymayacağı konusunda ise ortopedi ve travmatoloji uzmanı hekimler arasından seçilecek bilirkişiden rapor alınarak, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken bakıcı gideri tazminatı ve geçici iş göremezlik tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Herhangi bir çıkar karşılığı olmayan hatır taşıması nedeniyle 6098 sayılı TBK’nin 51’inci maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hâkim tazminattan mutlaka indirim yapmak zorunda değilse de indirim yaptığı takdirde indirim oranını objektif ölçüler içinde takdir etmek zorundadır. Bu bakımdan hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanması önemlidir. Yarar ekonomik olabileceği gibi, ortak toplumsal değerleri de ilgilendirebilir. Ancak taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bir çıkarı veya yararının bulunması halinde hatır taşımasından söz edilemeyecektir. Yakın aile bireylerinde olduğu gibi maddi ve manevi menfaattin bulunduğu akrabalar arasındaki ücretsiz taşıma ahlaki bir ödev niteliğinde olduğundan, belirlenen tazminat miktarından hatır taşıması indirimi yapılamaz. Dava dosyasına eklenen soruşturma belgelerinin incelenmesinde ise; davacı ..’ın, davalı … Sigorta AŞ’ye ZMSS poliçesiyle sigortalı dava dışı işleten ve sürücü …’nin yönetimindeki … plakalı aracın önünde seyreden … plakalı araca 2/4/2017 günü arkadan çarpması sonucu meydana gelen kazada yaralandığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla ilkeleri yukarıda açıklandığı biçimde hatır taşımasının varlığının kanıtlanmadığı gözetilmeden, hükmolunan sürekli iş göremezlik tazminatından %20 oranında indirim yapılması isabetli değildir. Diğer yandan, davalı … Sigorta AŞ’nin tazminatı ödeme yükümlülüğünün KTK’nin 99’uncu maddesinin 1’inci fıkrası ile Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının, tazminatın ve giderlerin ödenmesine ilişkin B.2’nci maddesi uyarınca, rizikonun ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü olduğu gözetilerek, temerrüt tarihinin buna göre hesaplanması gerekirken davalı … Sigorta AŞ’nin davacı vekiline gönderdiği yazıda yer alan “8/5/2017” tarihi esas alınarak hükmolunan tazminata faiz işletilmesi yerinde olmamıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı … vekili ile davalı … Sigorta AŞ vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/6’ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan istinaf karar ve ilam harçlarının, istekte bulunulması durumunda ilk derece mahkemesince yatıran taraflara ayrı ayrı geri verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu başvurusundan ötürü davacı … ve davalı … Sigorta AŞ tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine, 6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, 7-İstinaf kanun yolu incelemesinin sonucuna göre icranın geri bırakılması kararı kapsamında davalı … Sigorta AŞ tarafından verilen teminat mektubunun 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 36’ncı maddesinin 5’inci fıkrası uyarınca geri verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a ve 362/1-g maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.