Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/1274 E. 2022/982 K. 24.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/1274
KARAR NO: 2022/982
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 27/11/2019
NUMARASI: 2016/804 (E) – 2019/1129 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi ve manevi tazminat
KARAR TARİHİ: 24/5/2022
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince; davacının maddi tazminat talebinin feragat nedeniyle reddine; manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 15.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’den alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; takdir edilen manevi tazminat bedelinin düşük kaldığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. İstinaf kanun yoluna başvuran davalı … vekili dilekçesinde özetle; gerekçeli karar başlığına davalı … Sigorta AŞ’nin yerine … Sigorta AŞ yazıldığını, kazanın oluşumunda davacı yayanın tam kusurunun bulunduğunu, Küçükçekmece 19’uncu Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/678 (E) sayılı dava dosyasında davacı yayanın işten çıkarılması nedeniyle alkol aldığını, yoldan geçmeye karar verdiğinde sağa sola baktığını hatırlamadığını beyan ettiğini, kendini bilemeyecek derecede alkollü olan davacının sağına soluna bakmadan yola kontrolsüz biçimde atladığını, rapordaki kusur dağılımının hatalı olduğunu, raporlara itirazlarının dikkate alınmadığını, hükmolunan manevi tazminat tutarının oldukça yüksek olduğunu, feragat edilen maddi tazminat tutarı üzerinden vekâlet ücretinin hiç hesaplanmadığını, reddedilen manevi tazminat yönünden de eksik vekâlet ücretine hükmolunduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı biçimde yapılan inceleme sonunda: Trafik kazası nedeniyle Küçükçekmece 19’uncu Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/678 (E) sayılı kamu davasında Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen raporda, karşıya geçmek için yakın mesafede bulunan kavşaktaki yaya geçidini kullanmayan, seyir halinde olan ve kural gereği ilk geçiş hakkına haiz aracın hız ve mesafesini dikkate almayan, aracın geçmesini beklemesi gerekirken, buna riayet etmeyip, karşıya geçmek üzere dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı biçimde kontrolsüzce girdiği yolda, geçiş hakkına haiz sürücü idaresindeki aracın çarpmasına maruz kalan davacı yaya …’in asli; idaresindeki aracı meskun mahalde mahal şartlarına göre ayarlamadığı seyir hızıyla, özen yükümlülüğüne aykırı biçimde seyrine göre sol tarafından yola giren yayaya uyarıda bulunmaksızın önlemsizce çarpan …’in tali kusurlu olduğu bildirilmiş, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise benzer sonuca yer verilerek asli kusurlu davacının %75, tali kusurlu davalı …’in ise %25 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. Mahkemenin hükmüne esas aldığı bilirkişi raporunda davalı sürücü … ile davalı yayanın kaza sırasındaki konumları ve davranışları irdelenerek, davalı sürücü ve davacı yayanın olayın meydana gelmesine neden olan kusur oranlarının yasal dayanaklarıyla birlikte; eylemler ile sonuç arasında nedensellik bağını ortaya koyacak biçimde; dosya kapsamından anlaşılan oluşa, bilimsel ölçütlere, usul ve kanuna uygun olarak saptandığının anlaşılması karşısında, HMK’nin 279’uncu maddesine uygun düzenlenen ve dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütlere dayanan, yeterli gerekçeyi de taşıyan bilirkişinin kusura ilişkin raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 56’ncı maddesinin 1’inci fıkrasına göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı olan manevi tazminatın miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, malvarlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/6/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/6/2004 gün ve 13/291-370 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminatın miktarını takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli tarafların kusur durumları gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 4’üncü maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hâkimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür. Somut olay yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında değerlendirildiğinde; davacı ile davalı …’in dosya kapsamından anlaşılan sosyal ve ekonomik durumlarına, olayın meydana geliş biçimine, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi ile bilirkişinin raporlarından anlaşılan kusur oranlarına ve olayın meydana geldiği tarihe göre davacı lehine hükmolunan manevi tazminat miktarında isabetsizlik bulunmamaktadır. Diğer taraftan, gerekçeli karar başlığına … Sigorta AŞ’nin devredildiği … Sigorta AŞ’nin yazılmasının doğru olduğu kabul edilmiş; trafik kazası nedeniyle uğradığı maddi zararını gideren davalı sigorta şirketini ibra eden davacının, maddi tazminat davası yönünden hakkın özünden feragat etmediğinin anlaşılması karşısında, HMK’nin 331’inci maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine (AAÜT) göre davalılar lehine nispi vekâlet ücretine hükmolunmamasında isabetsizlik görülmemiş; ilk derece mahkemesinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10’uncu maddesinin 2’nci fıkrası karşısında reddine karar verilen manevi tazminat talebi yönünden davalı … lehine, kabulüne karar verilen manevi tazminat miktarı bakımından davacı … lehine hükmolunan vekâlet ücretini geçmeyecek biçimde vekâlet ücretine hükmolunması yerinde kabul edilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı … vekili ile davalı … vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı ilk derece mahkemesinin hükmüne yönelik istinaf başvurularının, HMK’nin 353/1-b/1’inci maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70‬ TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 26,30‬ TL istinaf karar ve ilam harcının davacı …ten tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.024,65‬ TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin yatırılan 256,17 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 768,48‬ TL istinaf karar ve ilam harcının davalı …’den tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Davacı … ve davalı …’in istinaf başvurusu nedeniyle sarf ettiği yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran taraflara ayrı ayrı geri verilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, manevi tazminata ilişkin hüküm yönünden kesin, maddi tazminata ilişkin hüküm yönünden HMK’nin 361’inci maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 24/5/2022