Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/1185 E. 2022/839 K. 26.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/1185
KARAR NO: 2022/839
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/12/2019
NUMARASI: 2018/523 Esas – 2019/1119 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/04/2022
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dava ve uyuşmazlık, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. ve TBK’nın 53. maddesi kapsamında ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince; “1-Davanın kısmen kabulü ile, Davacı … yararına 211.369,67-TL, davacı … yararına 57.559,56-TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihi olan 12/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine, fazlaya dair istemin reddine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davaya konu kazanın, kaçakçılık suçunu oluşturduğundan, talep edilen zararın teminat kapsamı dışında olduğunu, Karayolları Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5/i maddesinde, cürüm işlerken doğan zararların teminat dışı haller arasında sayıldığını; kabul anlamına gelmemekle birlikte, somut olayda suç cürümü varlığının olmadığı varsayıldığında dahi, Güvence Hesabı’nın sorumluluğunun bulunmadığını, taşımanın, ticari bir taşıma olmaması nedeniyle, zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğunun bulunmadığını, dosyada, sıralı sorumluluk ilkesinin uygulanmasının söz konusu olamayacağını, davacıların kimlik bilgilerinin net olarak tespit edilmesi gerektiğini, destek paylarının, müteveffanın anne ve babasının hayatta olup olmadığının araştırılarak hesaplanması gerektiğini, hükmedilen faiz başlangıç ve türünün hatalı olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dosya kapsamından, 09/01/2016 tarihinde, zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortası bulunmayan yolcu otobüsünün tek taraflı kaza yapması neticesinde araçta yolcu olarak bulunan davacıların desteği (mirasbırakanı)’nin vefat etmesi nedeniyle davacıların, işbu davada destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulundukları ve Mahkemece, yapılan yargılama neticesinde, davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır. İstinafa konu uyuşmazlık rizikonun zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortası kapsamında kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun 17. maddesi, şehirlerarası ve uluslararası yolcu taşımacılarının, kalkış noktasından varış noktasına kadar meydana gelecek kazalar sonucu yolcunun ölümü ve yaralanmasından dolayı sorumlu olacağını, 18. maddesi ise, bu zararların teminat altına alınması için zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortasının yaptırılması gerektiğini hüküm altına almıştır. Ayrıca bu Kanun’a dayanılarak çıkarılan Karayolu Taşıma Yönetmeliği’nin 64. maddesi gereğince yolcu taşımacılığı yapan taşıyıcıların zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğunun bulunduğu belirtilmiştir. Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A.1. maddesinde de; bu sigorta ile sigortacı, poliçede belirtilen motorlu taşıtta seyahat eden yolcuların, duraklamalar da dahil olmak üzere, kalkış noktasından varış noktasına kadar geçecek süre içinde meydana gelebilecek bir kaza sonucu bedeni zarara uğraması halinde, sigortalının 10/07/2003 tarih ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’ndan doğan sorumluluğunu, poliçede yazılı sigorta tutarlarına karar temin edeceği açıklanmıştır. Aynı Yasanın 19/son ve Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.8. maddeleri hükümlerine göre meydana gelen zarar öncelikle taşımacının sorumluluk sigortasından karşılanır. Dosya içerisindeki bilgi ve belgeler ile Edremit Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/191 Soruşturma sayılı dosyasına göre, 09/01/2016 tarihinde Suriye uyruklu vatandaşların içerisinde yolcu olarak bulunduğu, … San. Tic. Ltd. Şti. adına kayıtlı … plakalı otobüsün devrilmesi nedeniyle meydana gelen kazası neticesinde, araç sürücüsü dahil 9 kişinin öldüğü ve olayın göçmen kaçakçılığı yapıldığı esnada meydana geldiği anlaşılmıştır. Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın “Kapsam Dışında Kalan Haller” başlıklı A.5. Maddesinin (i) bendinde “cürüm ve cinayet işlemek veya bunlara teşebbüs,” hallerinin bu sigorta teminatının dışında olduğu ifade edilmiştir. Buna göre, somut olayda, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu kapsamında kalan nitelikte, yolcu taşımacısı tarafından yapılan bir taşıma faaliyeti söz konusu olmadığından, başka bir deyişle dava konusu taşımacılık eylemi, göçmen kaçakçılığı suçunun (cürüm) işlenmesi amacıyla gerçekleştirilmiş olduğundan davalı …’nın sigortalının (zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortası bulunmayan işletenin) 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’ndan doğan sorumluluğunu üstlendiğinden söz etme olanağı yoktur. Davacıların, koşullarının bulunması halinde, teminatının kapsamı zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortasından farklı olan ve kaza tarihinde geçerli poliçesi bulunan zorunlu mali sorumluluk sigortacısından tazminat isteminde bulunma olanakları vardır. O halde Mahkemece, rizikonun teminat dışında olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olduğundan, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerekmiştir. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, davanın esası hakkında yeniden aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere kaldırılmasına, Buna göre: 1-Davanın reddine, 2-Davacılar tarafından yatırılan toplam 974,78‬ TL harçtan, Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL harcın mahsubu ile, fazladan alınan 894,08‬ TL harcın istem halinde davacılara iadesine, 3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, Dairemizce kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/4. maddesi gereğince 5.100 TL vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine, 5-Artan gider avansının bulunması halinde karar kesinleştiğinde ve talep edilmesi durumunda yatıran tarafa iadesine, B-İstinaf İncelemesi Bakımından: 1-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, 2-İstinaf aşamasında davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine, 3-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı … yönünden reddedilen miktar (57.559,56 TL) dikkate alınarak, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin; davacı … yönünden reddedilen miktar (211.369,67 TL) dikkate alınarak, HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, dairemize ya da bulunulan yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçeyle Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 26/04/2022