Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/1184 E. 2022/975 K. 24.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/1184
KARAR NO: 2022/975
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 28/11/2019
NUMARASI: 2016/136 (E) – 2019/1260 (K)
DAVANIN KONUSU: Maddi tazminat
KARAR TARİHİ: 24/5/2022
Yukarıda yazılı İlk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacı … Sigorta AŞ’ye Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı, dava dışı sürücü …’ün yönetimindeki … plakalı otomobilde yolcu olarak bulunan müvekkillerinin desteği …’ın öldüğünü belirterek, 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının, davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı …’ın zararının karşılandığını belirterek, toplanmasını istediği kanıtları bildirmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince, davacı …’ın davasının reddine; davacı …’ın açtığı davanın kabulüne, 182.494,97 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan alınarak adı geçen davacıya verilmesine hükmolunmuştur. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı … Sigorta AŞ vekili dilekçesinde özetle; davacı …’tan boşanan müteveffanın davacıya destek olduğu varsayımıyla hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu; müteveffanın anne ve babasının hayatta olup olmadığı araştırılmaksızın destek paylarının ve tazminat hesaplarının yapıldığını; müteveffanın müterafik kusurunun varlığının ayrıca indirim sebebi olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Haksız bir eylem sonucu ölenin desteğinden yoksun kalan kişiler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 53/3’üncü maddesine dayanarak bu sebeple uğradıkları kayıpların ödettirilmesini isteyebilir. Öğretide destek, “bir kimseye fiilen sürekli ve düzenli bir şekilde bakan ve olayların olağan akışına göre ona bu tarzda ilerine bakması kuvvetle tahmin edilen (büyük olasılık olan) kimse o kişinin desteğidir. Destekle ölenin baktığı kişinin, aynı ailenin bireyleri, kan hısmı veya birinin diğerinin mirasçısı olması şart değildir.” biçiminde tanımlanmakta, desteğin yardımı da “… Desteğin geçimini sağlama veya geçimine katkıda bulunma yardımı, para verme tarzında olabileceği gibi bir kimseye hizmet görme tarzında da olabilir. Keza bunların dışında bir fayda sağlama da destek olma durumu yaratabilir…” olarak açıklanmaktadır. (Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Genişletilmiş 11’inci bası, 2’nci cilt, sayfa 120) Diğer bir anlatımla destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler arasında, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği konusunda da herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15/6/2011 gün ve 2011/17-142 (E)- 2011/411 (K) sayılı kararında açıklandığı gibi; murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir. Somut olayda ilk derece mahkemesince, nüfus kaydı içeriğine göre müteveffa …’dan 8/12/2009 tarihinde boşanan davacı …’ın, adı geçen müteveffanın desteğinden yararlandığı kabul edilmiştir. Ancak mahkemenin kabulüne dayanak tanık …’un anlatımları müteveffa ile boşandığı davacı … arasında varlığı ileri sürülen destek ilişkisinin kanıtlanması için yeterli değildir. İlk derece mahkemesince davacılar vekilinin Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) vasıtasıyla gönderdiği 11/4/2016 tarihli dilekçede bildirdiği tanıkların anlatımlarının belirlenmesi için Aksaray Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilen istinabe yazısında tanıklar …, … ve …’a sorulacak sorulara ve hangi konularda dinlenecekleri konusunda açıklamaya yer verilmediği gibi tanıklar … ve …’a davacı …’ın, müteveffanın desteğinden yararlanıp yararlanmadığı sorulmadığı; öte yandan tanık …’a anlatımında yer verdiği davacıların desteksiz kaldıklarına ilişkin beyanının dayanağının da sorulmadığı, diğer bir anlatımla davacılar vekili tarafından bildirilen tanıkların desteklik ilişkisinin ortaya konması yönünden ayrıntılı biçimde dinlenmediği anlaşılmıştır. Bu itibarla davacılar vekili tarafından bildirilen tanıklar …, … ve …’ın davacı …’ın, müteveffanın desteğinden yararlanıp yararlanmadığı konusunda ayrıntılı anlatımlarının belirlenmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırmayla karar verilmesi yerinde değildir. Kabul ve uygulamaya göre yapılan incelemede ise; Yargıtay 4’üncü ve 17’nci Hukuk Dairelerinin süreklilik kazanan kararlarında açıklanan pay esasında; desteğin ileride evleneceği ve en az iki çocuk sahibi olacağı kabul edilerek, desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi gereksinimleri, kalan yarısını da anne ve babası için ayıracağı varsayılarak, bu dönemde desteğe iki, anne ve babaya birer pay verilmek suretiyle evlenmeden önceki dönem içinde desteğin tüm gelirinin %25’i oranında anneye, %25’i oranında babaya pay ayrılması, desteğin ileride evlenmesiyle birlikte desteğe iki, eşe iki, anne ve babaya birer pay verilmesi, desteğin bir çocuğunun olması durumunda desteğe iki pay, eşe iki pay, çocuğa bir pay, anne ve babaya birer pay ayrılması; daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek yaşam tablosuna göre anne ve babadan hangisi destek alacaklısı olmaktan çıkacaksa, kalan kişiye diğerinin payı eklenerek destek tazminatlarının varsayıma dayalı hesabının yapılması gerekmektedir. Türk aile sistemine uygun düşen bu pay hesabı biçimine göre çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile anne ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çünkü Türk aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselmektedir. Dosyaya eklenen nüfus kaydının incelenmesinde ise müteveffa …’ın babası …’ın sağ olduğu anlaşılmıştır. Bu itibarla destek alacaklısı olduğu kabul edilen … için destekten yoksun kalma tazminatının, müteveffa …’ın sağ olduğu anlaşılan babası … için yukarıda açıklanan ilkelere uygun biçimde pay ayrılarak hesaplanması gerekirken, hükme elverişli olmayan rapora dayanılarak hüküm kurulması doğru değildir. Mağdurun, makul bir insandan beklenen davranışta bulunmayarak zararın meydana gelmesinde veya artmasında etkili olmasına birlikte kusur denilmektedir. (Prof. Dr. M.Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Genişletilmiş 11’inci bası, 2’nci cilt, sayfa 120) Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan birlikte (müterafik) kusur TBK’nin 52’nci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hâkim tazminat miktarını hafifletebilir. Birlikte kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin birlikte kusurunun tespiti halinde 6098 sayılı TBK’nin 52’nci maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Somut olayda dava dışı sürücü … trafik kazası nedeniyle başlatılan soruşturmada Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığında alınan beyanında, kendisinin yarım bardak bira içtiğini, müteveffa …’ın ise gazinoda 6 bardak bira içtiğini söylemiş; Aksaray 3’üncü Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada verilen hükmün temyiz kanun yolu incelemesine ilişkin Yargıtay 12’nci Ceza Dairesinin 8/9/2020 gün ve 2019/6944 (E) – 2020/4410 (K) sayılı kararında dava dışı sürücü …’ün alkolmetre cihazıyla yapılan ölçümünde 0,63 promil oranında alkollü olduğu bildirilmiştir. Bu itibarla alkollü olduğunu bildiği dava dışı sürücünün yönetimindeki otomobile binen müteveffa ..’ın müterafik kusuru nedeniyle hükmolunan tazminattan %20 oranında indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizdir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … Sigorta AŞ vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen ilk derece mahkemesi kararının HMK’nin 353/1-a/6’ncı maddesi uyarınca kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan istinaf karar ve ilam harcının, istekte bulunulması durumunda ilk derece mahkemesince yatıran tarafa geri verilmesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf kanun yolu başvurusundan ötürü davalı … Sigorta AŞ tarafından sarf edilen yargılama giderinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine, 6-İstinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan tutarın, HMK’nin 333’üncü maddesinin, 1’inci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemesince kendiliğinden yatıran tarafa geri verilmesine, 7-İstinaf kanun yolu incelemesinin sonucuna göre icranın geri bırakılması kararı kapsamında davalı … Sigorta AŞ tarafından verilen teminat mektubunun 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 36’ncı maddesinin 5’inci fıkrası uyarınca geri verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a ve 362/1-g maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.24/5/2022