Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/112 E. 2022/829 K. 26.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/112
KARAR NO: 2022/829
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/09/2019
NUMARASI: 2017/387 (E) 2019/893 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ: 26/04/2022
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirket tarafından, zorunlu mali mesuliyet poliçesi ile teminat altına alınan … plakalı aracın karışmış olduğu trafik kazasında araçta yolcu olarak bulunan dava dışı kazazedeye ödenen sakatlık sigorta tazminatından kaynaklı sigortalı araç sürücüsünün olay yerini terk etmiş olması nedeniyle sigortalı davalı şirkete rücu haklarının doğduğunu belirterek 49.790,00 TL tazminatın ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Davalı vekili davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, sigortalı araç sürücüsünün tedavi ve yardım amacıyla olay yerini terk ettiği, dolayısıyla rücu koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekili, sigortalı araç sürücüsünün olay yerini terk etmiş olması nedeniyle ispat külfeti yer değiştirdiğini ve davalı tarafın da üzerine düşen ispat külfetini yerine getiremediğini, dolayısıyla rücu koşullarının oluştuğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. İstinafa konu uyuşmazlık trafik sigortası genel şartlarının B.4/f maddesinde düzenlenen olay yerini terk sebebine dayalı rücu koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır. Dava, ZMSS poliçesi gereği dava dışı 3. kişiye ödeme yapan sigortacının ödediği bedeli, olay yeri terki nedeniyle kendi sigortalısı olan davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir. Davanın esasına girilebilmesi için öncelikle davalı tarafın husumete yönelik itirazının incelenmesi gerekmektedir. Poliçe ve kaza tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B-4 maddesinde de “Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda kazaya sebebiyet veren sigortalıya rücu edebilir.” denilmek suretiyle sigortacının rücu hakkı düzenlenmiş olup, buna göre davacı sigorta şirketi, genel şartların B.4 maddesinde belirtilen rücu sebeplerine ilişkin olarak ancak sigorta sözleşmesinin tarafı (akidi, sigortalısı) hakkında dava açılabilir. Bir başka ifadeyle, sigorta şirketinin anılan yasal düzenleme uyarınca şartlarının varlığı halinde kendi sigortalısına sözleşmeye aykırılıktan bahisle rücu imkanı bulunmakta, sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan kişilere karşı işbu yasal düzenlemeden kaynaklı rücu imkanı bulunmamaktadır. Dolayısıyla davalı tarafın işleten sıfatı bulunmadığı, dolayısıyla sıfatının bulunmadığına dair itirazında isabet bulunmamakta olup, davalı tarafa husumet düştüğü görülmektedir. Poliçe başlangıç ve kaza tarihinde yürürlükte bulunan trafik sigortası genel şartlarının B-4.f maddesinde, bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi hali, sigortalıya rücu sebebi olarak düzenlenmiştir. Somut olayda, rücuya esas olan tazminat davasında araçta yolcu olarak bulunan dava dışı kazazede … ile araç sürücüsü olduğu beyan edilen …’in anlatımlarına göre olay yerini terk etme nedeni araç sürücüsüne göre kaza yerine yakın adreste bulunan aracını alarak kazazedeyi hastaneye götürmek; kazazedeye göre ise polis ve ambulans çağırmak olduğu, kazanın gerçekleşme biçimi ve yaralanmanın mahiyeti göz önünde bulundurulduğunda kaza sonrasında yaşanması muhtemel olan panik halinde tarafların olay yerini terk etme nedenine dayalı olarak çelişkiye düşmüş olmalarının olağan bir durum olduğu, araç sürücüsünün bunlardan hangi nedene dayalı olursa olsun olay yerini terk ettikten hemen sonra kazazedenin olay yerine gelen ambulans ile kaldırıldığı hastaneye gittiği ve tedaviyi müteakip emniyete giderek birlikte ifade verdikleri, kazanın 22:00 sularında meydana gelmiş olması ve kaza saatinden 3 saat sonra yapılan alkol muayenesinin de sıfır çıkmış olması ve kaza saati üzerinden her bir saat için 0,15 promil düşülmesi gerektiği göz önünde bulundurulduğunda, aksi ispat edilene kadar geçerli olan kazazedenin beyanına göre araç sürücüsü olan …’in yasal sınır olan 0,50 promil üzerinde alkollü olmasının mümkün olmadığı, kazazede ile araç sürücüsünün kazanın gerçekleşme biçimi ile sonrasında yaşananlara dair hazırlık aşamasındaki anlatımlarının genel olarak birbiriyle örtüştüğü, işbu anlatımlarının, hayatın olağan akışına aykırılık teşkil eden bir yanının bulunmadığı, işbu delil durumuna göre araç sürücüsünün herhangi bir gerektirici, zorunlu neden olmaksızın olay yerini terk etme hadisesinin söz konusu olmadığı, giderek rücu koşullarının oluşmadığı, davacı tarafından da araç sürücüsünün gerçekte … olmadığı ve kimliği bilinmeyen araç sürücüsünün de herhangi bir zorunlu neden olmaksızın olay yerini terk ettiğine dair ispat ortaya konulamadığı gibi dosya kapsamı itibarıyla bu durumun, karine olarak kabulünü gerektirir herhangi bir iz ve emare de bulunmadığı karşısında davacı vekilinin istinaf iddia ve itirazlarının yerinde olmadığı görülmektedir. Bu durumda yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olduğuna göre; yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1 maddesi hükmü uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubundan sonra bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının istinafa başvuran davacı taraftan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına, 3-İstinafa başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda dava değeri (49.790,00 TL) göz önünde bulundurulmak sureti ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden kesin olarak oybirliği ile karar verildi. 26/04/2022