Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/1082 E. 2022/1250 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2020/1082
KARAR NO: 2022/1250
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 14/01/2020
NUMARASI: 2018/237 (E) – 2020/14 (K)
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 30/06/2022
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili, 22/02/2013 tarihinde, davacıların desteği olan …’ın, davalı şirkete trafik sigortasıyla sigortalı bulunan … plakalı motosikleti ile seyir halinde iken kaldırıma çarpması sonucu meydana gelen tek taraflı trafik kazasında vefat ettiğini belirterek şimdilik 200 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı taraftan tahsiline karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, davalı tarafından trafik sigortasıyla teminat altına alınan … plaka sayılı motosiklet sürücüsü olan davacıların desteğinin gerçekleşen kazada tam kusurlu olduğu, kask kullanmaması sebebiyle de ayrıca müterafik kusuru bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacı … için 125.507,40 TL; davacı … için ise 74.492,60 TL destekten yoksun kalma tazminatının kararda belirtilen faiz başlangıç tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmiştir.Karara karşı davacılar vekili, tazminattan müterafik kusur indirimine gidilmesi doğru olmadığı gibi kabul şekli bakımından da takdir yetkisine dayalı yapılan indirim nedeniyle aleyhe vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının hatalı olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunda bulunmuştur. Karara karşı davalı vekili, alacak ve borçluluk sıfatının birleştiğini, kaldı ki işleten değişikliği nedeniyle sigorta şirketinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, dava öncesinde usulüne uygun bir şekilde yapılmış bir müracaat da bulunmadığını, esas bakımından ise davanın hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı ilkesi gereğince reddi gerektiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Taraflar arasında poliçenin varlığı, geçerliliği, kazanın oluşumu ve kusur durumu ve hesap ve hesaplama yöntemine ilişkin ihtilaf bulunmamaktadır. İstinafa konu uyuşmazlık rizikonun teminat kapsamında olup olmadığı ile alacak ve borçluluk sıfatının birleşip birleşmediği ile müterafik kusur indirimi şartlarının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun değerlendirilmesi; Eldeki davanın açılmasından önceki aşamada davacı tarafından sigorta şirketine yapılan müracaat esnasında ibraz edilen belgelerin başvurunun sonuçlandırılabilmesi için yeterli olduğu, buna ilişkin istinaf itirazında isabet bulunmadığı görülmektedir. Dava, davalı sigorta şirketi tarafından teminat altına alınan motosiklet sürücüsü olan davacıların desteği İbrahim’in tam kusuruyla sebebiyet verdiği trafik kazasında vefat etmesinden kaynaklı destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Davaya konu kaza tarihi 22/02/2013 olup; bu tarih, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren trafik sigortası genel şartlarından önceki bir tarihtir. 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Trafik Sigortası Genel Şartları C11. maddesinde,yine genel şartların, yürürlük tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere uygulanacağı açıklanmıştır. Buna göre uyuşmazlığa ilişkin sözü geçen trafik sigortası genel şartlarından önceki Yargıtay içtihadları ile ortaya konulan ilke ve kurallar ile 2981 sayılı Yasa hükümleri ve kaza tarihindeki genel şartlar gereği değerlendirme yapılması gerekmektedir. Destek zararı, ölenin mirasçılarının (yakınlarının) zarara neden olanlardan talep ettikleri bir tazminattır. İşletenin (sürücünün) yakınlarının uğradıkları destek zararının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığı konusunda açık bir yasal düzenleme bulunmadığı gibi poliçe genel şartlarında da böyle bir kısıtlamanın olmadığı anlaşılmaktadır. O halde; işletenin ölümü nedeni ile onun desteğinden mahrum kalanların trafik sigortacısından destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilecekleri ilke olarak kabul edilmelidir. Nitekim davalı tarafın dayandığı karardan sonra verilen Hukuk Genel Kurulunun 14/03/2019 gün ve 2017/17-1089 Esas, 2019/294 Karar sayılı ilamında, işletenin ve şoförün, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup bu zarar gerek kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemeyeceğinden destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilebileceği kabul edilmiştir. (HGK’nın 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Kararı, HGK’nın 22.2.2012 gün, 2011/17-787 Esas 2012/92 Karar sayılı kararı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 08/12/2015 tarih, 2014/3061 Esas, 2015/13605 Karar sayılı kararları da aynı yöndedir.) Bu itibarla destekten yoksun kalma tazminatının koşullarının oluşmadığına dair istinaf itirazında isabet bulunmamaktadır. Somut olayda davacılar sigortalı motosikletin işleteni/sigortalısı olmadığı gibi işleten değişikliği de söz konusu değildir. Davalı tarafın dayandığı ehliyetsizliğe ilişkin rücu sebebinin varlığı halinde rücu hakkının kullanılıp kullanılmayacağı meselesi araç işleteni ve sigortalı olan dava dışı kişinin mirasçısı konumunda olmayan davacıların şahsında doğan desteklik zararını talep etmelerine engel bir durum teşkil etmemekte; hadisede, alacak ve borçluluk sıfatının birleşmesine esas olabilecek başkaca bir hukuki sebep bulunmamaktadır. 2-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun değerlendirilmesi; Davacılar zarar gören 3. kişi sıfatıyla talepte bulunduğuna ve davacılar üzerinde doğan destekten yoksun kalma zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağına göre, müteveffanın koruyucu tertibat (kask) kullanmamış olması nedeniyle zarardan müterafik kusur indirimi yapılmış olması doğru olmamıştır. 3-O halde davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1-b/2. maddesi uyarınca düzeltilerek yeniden esas hakkında kararla 22/10/2019 tarihli talep artırım dilekçesi uyarınca istinafa konu edilmeyen (yargılama aşamasında da itirazda bulunulmayan) 08/04/2019 tarihli rapor doğrultusunda limit aşımı nedeniyle garameten yapılan paylaştırma neticesi tespit edilen tazminat miktarları üzerinden istinafa konu edilmeyen sair kesinleşen hususlar aynen tekrar edilerek aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, 2-Alınması gereken 13.662 TL istinaf karar harcından peşin alınan 3.406,40 TL harcın mahsubundan sonra kalan 10.255,60 TL istinaf karar harcının istinafa başvuran davalı taraftan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına, 3-İstinafa başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının bulunması halinde davalı tarafa iadesine,
B)1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/2. maddesi hükmü uyarınca ilk derece mahkemesi kararı bütünüyle kaldırılmak suretiyle düzeltilerek yeniden esas hakkında kararla, davanın kabulü ile davacı … için 156.884,25 TL destekten yoksun kalma tazminatının 16/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, davacı Kadir Korkmaz için 93.115,75 TL destekten yoksun kalma tazminatının 16/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine,3-Alınması gereken 17.077,5‬0 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan 885,90 TL (35,90 TL peşin harç + 850,00 TL ıslah harcı toplamı) harcın mahsubu ile eksik kalan 16.191,6‬0 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 4-Davacılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden daire karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 25.950 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 5-Davacılar tarafından yapılan 1.000 TL bilirkişi ücreti ve 135 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.135 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,6-Davalı tarafından sarf edilen vekalet ücreti dahil yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 7-HMK. 333. md. uyarınca davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiyesinin kararın kesinleşmesi sonrası talebi halinde davacıya iadesine, İstinaf yargılama giderleri bakımından: 8-İstinafa başvuran davacılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine, 9-Davacılar tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 10-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,11-İstinaf talep eden tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair, ihtiyari dava arkadaşı konumundaki davacılardan …bakımından açılan davada davalı aleyhine hükmedilen miktar gözetilerek onun yönünden verilen karar 6100 sayılı HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf bakımından kesin; davacı … bakımından açılan davada verilen kararın ise tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 30/06/2022