Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2020/1029 E. 2022/1553 K. 20.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Dosya No: 2020/1029
Karar No: 2022/1553
İncelenen Kararın
Mahkemesi: İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi: 17/12/2019
Numarası: 2016/144 (E) – 2019/1288 (K)
Davanın Konusu: Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
Karar Tarihi: 20/09/2022
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili, 13/06/2015 tarihinde gerçekleşen çift taraflı trafik kazasında, davalı şirket tarafından trafik sigortasıyla teminat altına alınan … plaka sayılı araç sürücüsü olan davacıların desteği …’ın vefat ettiğini belirterek şimdilik 20.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, davanın kabulü ile davacı … için 128.287,54 TL, davacı … için 128.287,54 TL destekten yoksun kalma tazminatının 11/02/2016 dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacılara verilmesine karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili, kazaya karışan sigortalı aracın verdiği zararın, çalınan veya gasp edilen bir aracın verdiği zarar kapsamında kalması nedeniyle, rizikonun, genel şartların A3 “j” bendi gereği teminat dışı olduğunu, davacıların, sürücü veya işletene karşı dava hakkı bulunmadığından ötürü sorumluluk riski kapsamında olmayan tek taraflı vefat talebinin reddi gerektiğini, zira hiçbir kimsenin kendi kusuruna dayalı olarak hak talebinde bulunamayacağını, genel şartlarda değişiklik yapılarak destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminat taleplerinin teminat dışında bırakıldığını, bununla birlikte müteveffanın alkollü olup olmadığı hususunun araştırılmadığını, müteveffanın yeterli sürücü belgesine sahip olmadığını, gerek alkol ve gerekse ehliyetsizlik nedeniyle, davacılara ödeme yapılması halinde, bu durumun rücu sebebi teşkil ettiğini, kabulü anlamına gelmemekle birlikte kazanın iş kazası niteliğinde olduğunu, rücuya tabi ödemelerin tazminat hesabından indirilmesi gerektiği hususunun dikkate alınmadığını, hesaba esas alınan gelirin de hatalı olduğunu, olay tarihinden hesap tarihine kadar bilinen dönem gelirleri tespit edilmeksizin hesaplama yapılmasının doğru olmadığını, kusur raporu alınmadan tazminat hesabı yapılmasının da hatalı olduğunu, faiz başlangıç tarihinin dava tarihinden itibaren alınmasının doğru olmadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince dosyaya kazandırılan ve Dairemizce de usul ve yasaya uygun görülen (ceza dosyası kapsamında izlenen cd görüntüleri uyarınca hazırlanan 12/10/2015 tarihli bilirkişi raporu ve kaza tespit tutanağı ile aynı yönde düzenlenen) 29/07/2019 tarihli kusur raporuna göre, davaya konu çift taraflı trafik kazasında davalı şirkete sigortalı motosiklet sürücüsü olan davacıların desteği müteveffa …’ın kırmızı ışıkta geçerek dava dışı kamyona sağ arkadan çarpmak suretiyle sebebiyet verdiği trafik kazasında tam kusurlu olduğu görülmektedir. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan trafik sigortası genel şartlarının A3 “j” bendi uyarınca çalınan veya gasp edilen araçların sebep oldukları ve Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletenin sorumlu olmadığı zararların teminat kapsamı dışında bırakıldığı, 2918 sayılı yasanın 107. maddesinde ise “aracın çalınması halinde araç işletenin kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerden birinin, aracın çalınmasında veya gasp edilmesinde kusurlu olmadığını ispat ederse, sorumlu tutulmayacağının açıklandığı, gerek ceza dosya kapsamında ve gerekse dava dosyası kapsamında, aracın çalındığına ilişkin bir ispat ortaya konulamadığı gibi, sigortalı motosikletin, iş yeri çalışanı olan müteveffa/destek şahsı tarafından, habersiz bir şekilde iş yerinden alındığı kabul edilse dahi, araç işleteni olan işyeri sahibinin, motosikletin habersiz bir şekilde alınarak götürülmesinde herhangi bir kusurunun bulunmadığına dair bir ispatta ortaya konulamamıştır. Dolayısıyla, zarardan işleten ve dolayısıyla trafik sigortacısının sorumluluğunun bulunmadığı, giderek …nın sorumlu olduğuna ilişkin istinaf itirazında isabet bulunmamaktadır. Eldeki davada, davalı … şirketi tarafından teminat altına alınan motosiklet sürücüsü olan …’ın vefatı nedeniyle kusuruna isabet eden destekten yoksun kalma tazminatı talep edilmektedir. Somut olayda, kazaya sebebiyet veren araca ilişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin tanzim tarihi 25/03/2015 olup; bu tarih, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren trafik sigortası genel şartlarından önceki bir tarihtir. Poliçe başlangıç tarihine göre 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren trafik sigortası genel şartlarından önceki Yargıtay içtihadları ile ortaya konulan ilke ve kurallar ile 2981 sayılı Yasa hükümleri ve poliçe başlangıç tarihindeki genel şartlar gereği değerlendirme yapılması gerekmektedir. Zira 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Trafik Sigortası Genel Şartları C11. maddesinde, genel şartların, yürürlük tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere uygulanacağı açıklandığı gibi, 6102 sayılı TTK’nun 1425/3. maddesinde de genel şartlarda yapılan lehe değişikliklerin sigortalı bakımından derhal uygulanacağı, bir başka ifadeyle lehe olmayan düzenlemelerin yürürlük tarihinden önce imzalanmış poliçeler hakkında uygulanmayacağı belirtilmiştir. Destek zararı, ölenin mirasçılarının (yakınlarının) zarara neden olanlardan talep ettikleri bir tazminattır. İşletenin (sürücünün) yakınlarının uğradıkları destek zararının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığı konusunda açık bir yasal düzenleme bulunmadığı gibi poliçe genel şartlarında da böyle bir kısıtlamanın olmadığı anlaşılmaktadır. O halde; işletenin ölümü nedeni ile onun desteğinden mahrum kalanların trafik sigortacısından destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilecekleri ilke olarak kabul edilmelidir. Nitekim davalı tarafın dayandığı karardan sonra verilen Hukuk Genel Kurulunun 14/03/2019 gün ve 2017/17-1089 Esas, 2019/294 Karar sayılı ilamında, işletenin ve şoförün, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup bu zarar gerek kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemeyeceğinden destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilebileceği kabul edilmiştir. (HGK’nın 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Kararı,HGK’nın 22.2.2012 gün, 2011/17-787 Esas 2012/92 Karar sayılı kararı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 08/12/2015 tarih, 2014/3061 Esas, 2015/13605 Karar sayılı kararları da aynı yöndedir.) Bu itibarla destekten yoksun kalma tazminatının koşullarının oluşmadığına dair istinaf itirazında isabet bulunmamaktadır. Öte yandan davacılar zarar gören 3. kişi sıfatıyla talepte bulunduğuna göre müteveffanın alkollü veyahut ehliyetsiz olması, trafik sigortası genel şartlarının B.4. maddesi uyarınca davacılara karşı ileri sürülemez. Şartlarının varlığı halinde ancak sigortalıya rücu sebebi teşkil eden bu hallere dayalı olarak rücu hakkını kullanılıp kullanılmayacağının meselesi, sigortalının mirasçısı konumunda olmayan davacıların şahsında doğan desteklik zararını talep etmelerine engel bir durum teşkil etmemektedir. Bununla birlikte dosyada mübrez SGK hizmet döküm cetveli uyarınca müteveffanın (kaza tarihi itibarıyla çalıştığı iş yerine giriş tarihi olan 2015/4-5-6 ayları kapsayan döneme ilişkin toplam 81 günlük) çalışması karşılığındaki brüt kazançları üzerinden bulunan aylık rakama isabet eden miktar belirlenip bu miktar nete çevrilmek suretiyle tespit edilen aylık net 1.117,07 TL ücret üzerinden hesaplama yapılmış olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bir başka ifadeyle müteveffanın işe girdiği tarihteki aya ilişkin kalan çalışma süresi ile vefat etmesi nedeniyle iş akdinin fiilen sona erdiği aylık kazançları dışlandığında bu 3 aylık süre içerisinde 1 ay üzerinden çalışabildiği 2015/5 dönemine ilişkin aylık kazancın prime esas aylık kazancı 1.638,86 TL olup, hesaplamaya esas alınan aylık ücrette yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Dairemizce istinaf incelemesi sırasında SGK’ya yazılan yazıya verilen 05/07/2022 tarihli cevapta herhangi bir rücuya tabi ödeme yapılmadığı bildirilmiştir. Bu durumda yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olduğuna göre; yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/3. maddesi hükmü uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Alınması gereken 17.526,64 TL istinaf karar harcından peşin alınan 4.382 TL harcın mahsubundan sonra bakiye 13.144,64 TL istinaf karar harcının istinafa başvuran davalı taraftan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına, 3-İstinafa başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 20/09/2022