Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/981 E. 2020/725 K. 09.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/981
KARAR NO: 2020/725
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/12/2017
NUMARASI: 2015/731 Esas- 2017/1406 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ: 09/06/2020
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: 17/09/2014 tarihinde, deniz seferi sırasında, davalının sahibi bulunduğu … plakalı araçtaki kötü istifleme nedeni ile araçta bulunan yüklü emtianın kayarak düşmesi sonucunda müvekkil şirkete kasko poliçesi ile sigortalı … plakalı aracın hasarlandığını belirterek sigortalıya yapılan ödeme nedeniyle TTK 1472 maddesi gereğince doğan halefiyet hakkına dayalı olarak 8.708,00 TL tazminatın rucuen davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, meydana gelen olayın kötü istifleme nedeniyle meydana geldiği iddiasının soyut kaldığını, olayın, kötü hava koşullarının gemiyi etkilemesi neticesinde meydana geldiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, sübut bulan davanın kabulüne karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili tarafından verilen istinaf dilekçesinde özetle, mahkemenin bilirkişi raporuna aykırı bir şekilde karar vermiş olmasının usul ve yasaya uygun olmadığını, gerçekleşen kazadan mütevellit müvekkil şirketin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, bu durumun bilirkişi raporuyla da belirlenmiş olmasına rağmen aksine gerekçelerle verilen kararda isabet bulunmadığı belirtilerek istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Dava, kasko sigorta şirketi tarafından açılan sigortalı araçta meydana gelen hasar bedelinin zarar sorumlusundan rücuen tahsili istemine ilişkindir. İstinafa konu uyuşmazlık seyrüsefer sırasında gerçekleşen hasardan davalı tarafın sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Hasarın hesabına dair herhangi bir istinaf itirazı bulunmamaktadır.İlk derece mahkemesince aynen “…. haksız fiil hükümlerine göre davacı sorumludur. Tedbir alması beklenen kişinin tedbirsizliği de bir kusurdur. Deniz taşıması ile aracın maruz kalacağı sarsıntı öngörülebilir bir durumdur ve objektif kusur incelemesine göre aynı işi yapan iyi niyetli, basiretli her tacirin göstereceği özenin kapsamı dahilindedir. Davalının burada sorumluluktan kurtulması için ya yükü belli derecede çekicisine sabitlediğini, imkanları dahilinde gerekli tedbirleri aldığını ya da bir mücbir sebebin varlığını illiyet bağının kalmadığını ortaya koymalıdır. Ne var ki davalının gerekli tedbirleri aldığını gösteren bir belge, bilgi ibraz edilmemiştir.Keza, mücbir sebebe işaret edecek deniz seyri sırasında öngörülemeyecek türde bir afet de yaşanmamıştır. Deniz seyri sırasında silindirik borular kayarak römorktan düşmüş ve davacının aracına çarparak hasara sebebiyet vermiştir. Bu nedenle davalının dilekçelerinde ileri sürülen CMR’nin 17. maddesinin de somut olayda uygulanma koşulu bulunmamaktadır. Davalı taraf, müvekkili hangi tedbirleri alırsa alsın kötü hava koşullarından meydana gelen hasarın önlenmesine imkan olmadığını ileri sürmüştür ancak ekspertiz raporları ile tercüme edilmiş tutanaklar incelendiğinde “kötü istifleme” ve “gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmaması” hususları tutanak altına alınmış olup, hiç bir evrakta “kötü hava koşulları”ndan söz edilmemektedir. Hasar anında kötü hava koşullarının olduğu iddiasında olan tarafın bunu ve bu durumun hasara nasıl sebebiyet verdiğini ispat etmesi gerekir” şeklindeki gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.Davacı ile dava dışı sigortalısı arasında yapılan kasko sigorta sözleşmesine göre, Türkiye dışında gerçekleşen rizikoların teminat kapsamına alındığı, rizikonun poliçe yürürlük süresi içerisinde meydana geldiği ve olaydan kaynaklanan hasarın da sigorta tarafından karşılanmış olduğu karşısında davacı tarafın halefiyete dayalı olarak eldeki davayı açmak konusunda aktif husumet ehliyetinin bulunduğu görülmektedir.Dava konusu olay, davacının sigortalısına ait … plakalı çekici ile davalıya ait … plakalı çekicinin, … gemisine yüklenmiş bir halde bulunduğu sırada, … plakalı aracın römorkunda bulunan boruların devrilerek … plakalı aracın ön kısmına çarparak zarar vermesi şeklinde gerçekleşmiştir.Dosya kapsamında meydana gelen zararın kötü hava koşullarından meydana geldiğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Bu durumda, hayat tecrübeleri tahtında, yuvarlanma riski bulunan boru şeklindeki emtianın kötü istiflemeden kaynaklı olarak devrilerek sigortalı araca zarar verdiğinin kabulü gerekir. Esasen yükün istiflenmesinden kaynaklanan sorumluluk davalı taşıyıcı ile emtiayı taşıtan dava dışı taşıyıcı arasında yapılan taşıma sözleşmesi kapsamında kalan bir meseledir. Davalı taşıyanın kötü istiflemeden kaynaklı sorumluluğun kendisine ait olmadığına ilişkin itiraz ve savunmasını, üçüncü kişi konumundaki zararın gerçekleşmesinde kusuru olmayan zarar görene karşı ileri sürmesi hukuken mümkün değildir. Davalı taraf, aracında bulundurduğu yükün kötü istiflenmesinden kaynaklı ortaya çıkan zararı haksız fiil hükümlerine göre davacı tarafa tazmin etmek zorundadır. Somut olayda uygulama yeri bulunmayan CMR 17/2. maddesi, taşıyan ile taşıtan arasındaki hukuki ihtilaflara uygulanabilecek nitelikte bir hukuk normu olup, yükün devrilmesinden kaynaklı üçüncü kişi konumundaki zarar görene karşı sorumluluktan kurtulma sebebi getiren bir yasal düzenleme değildir.Bu durumda yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olduğuna göre; yerinde olmayan istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçe ile;1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1 maddesi hükmü uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken bakiye 446,43 TL istinaf karar harcının istinafa başvuran taraftan tahsil edilerek HAZİNEYE İRAD KAYDINA,3-İstinafa başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider ve delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,Dair, 6100 sayılı HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince her iki taraf yönünden KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle karar verildi. 09/06/2020