Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/929 E. 2020/727 K. 09.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/929
KARAR NO: 2020/727
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/11/2017
NUMARASI: 2016/256 Esas- 2017/1008 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/06/2020
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete ait … plakalı araç ile davalı …Tic.ve San.A.Ş.’ye ait ve diğer davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın karıştığı trafik kazası neticesinde müvekilinin aracında değer kaybı oluştuğunu belirterek kazının gerçekleşmesinde kusurlu olan araç sürücüsü ile aracın maliki olan davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin araç kiralama işi yaptığını, davaya konu trafik kazasına karışan ve sürücüsünün …’ın olduğu … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından … A.Ş.’ye uzun dönem kiralama sözleşmesiyle kiralandığını ve bu nedenle husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, davalı şirkete malik sıfatıyla husumetin yöneltilmiş olması münasebetiyle kendi kiracısı ile ilgili rücü hakkı iç ilişkisi kapsamında bulunmakla, buna yönelik itirazın reddiyle, davanın kabulüne, 8.262,75 TL ‘nın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, 1.000,00TL için 12/12/2014 tarihinden; ıslah edilen 7.262,75TL’sı için ise ıslah tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmiştir. Karara karşı davalı şirket vekili tarafından istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle istinaf başvurusunda bulunulmuştur Dava, trafik kazasından kaynaklanan araçta oluşan değer kaybı istemine ilişkindir. Davacı taraf, husumeti, haksız fiil faili olan davalı … ile aracın maliki olan diğer davalı şirkete husumet yönelterek eldeki davayı açmış, davalı şirket tarafından uzun süreli kira sözleşmesine dayalı olarak husumet itirazında bulunulmuştur. Ne var ki, ilk derece mahkemesince, dava şartı teşkil eden husumet itirazı üzerinde yeterince durulmadan karar verilmiştir.Bu kabul şekli doğru değildir.Şöyle ki; İşleten tanımı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay’ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür.2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmünü içermektedir. Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmamak kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, işleten sıfatının belirlenmesinde araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması ve fiili hakimiyetin uzun süreli olması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır.(Yargıtay 17 HD 2018/713E. 2019/11923K. sayılı kararı ve benzer nitelikte diğer kararları) Bu durumda, meselenin, araç maliki ile aracı kiralayan arasında iç ilişkide kalan bir tarafı söz konusu olmayıp; araç maliki olan davalı şirketin, işleten sıfatının olmaması durumunda davaya konu talepten kaynaklanan bir sorumluluğu doğmayacaktır. O halde, delil olarak dayanılan davalı şirket ile dava dışı … A.Ş. arasındaki kiralama sözleşmesi dikkate alınarak, taraflar arasında tanzim edilen kira sözleşmesinin uzun süreli ve 3. kişileri bağlayacak güçte bir kira sözleşmesi olup olmadığı, aracın teslim edilip edilmediği, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma olup olmadığı, kira sözleşmesinin ve kira bedelinin Maliye ve Vergi Dairelerine bildirilip bildirilmediği, kira bedellerinin ödenip ödenmediğinin, gerektiğinde şartları varsa davalı malik ve kiracının ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle davalının işletenlik sıfatının devam edip etmediği/taraf sıfatı bulunup bulunmadığı hususları tartışılarak sonuca göre bir karar verilmesi amacıyla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir. Kabul şekli bakımından da hüküm fıkrasında hangi davalı bakımından hüküm kurulduğu açıklanmadan karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
KARAR :Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 1-Davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının BÜTÜNÜYLE KALDIRILMASINA, 3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın KARARI VEREN MAHKEMEYE GÖNDERİLMESİNE, 4-Peşin yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istinaf kanun yoluna başvurana iadesine, 5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353. maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 09/06/2020