Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/871 E. 2020/333 K. 18.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/871
KARAR NO: 2020/333
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/12/2017
NUMARASI: 2016/73 Esas-2017/1006 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 18/02/2020
Taraflar arasında görülen davada verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmakla; re’sen dikkate alınabilecek hususlar ayrık olmak üzere istinaf talep ve gerekçeleri ile tarafların ilk derece mahkemesinde ileri sürdükleri iddia ve savunmalar esas alınmak sureti ile dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;30/08/2004 tarihinde trafik sigortası bulunmayan … plakalı araç sürücüsü …’ın sevk ve idaresindeki araç ile Şanlıurfa yönünden Mardin yönüne seyir halinde iken arıza nedeniyle yol kenarında park etmiş bulunan aracı sollayan kimliği belirsiz kişi yönetimindeki aracın çarpışarak meydana gelen kazada vefat eden adı geçen sürücü bakımından davacı eş ve çocukları için destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunmuştur. Davalı vekili cevap dilekçesinde sair itirazlarıyla birlikte davaya konu olay tarihinin 30/08/2014 olması sebebiyle, olay tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı TCK gereği davanın zamanaşımından dolayı esasa yönelik bir inceleme olmadan reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüyle davacı … için 26.662,56 TL, davacı … için 6,16 TL ve davacı … için 13.331,28 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihi olan 23/09/2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Güvence Hesabından tahsiline karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili tarafından davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmemesinin doğru olmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava, davacının desteği olan sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın plakası tespit edilemeyen başka bir araç ile 30/08/2004 tarihinde karıştığı trafik kazası neticesinde adı geçen araç sürücüsünün vefat etmiş olmasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatının Güvence Hesabından tahsili istemine ilişkindir. Dava konusu olayda davacıların desteği olan …’ın %30 oranında; plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün %70 oranında kusurlu olduğu, kazaya karışan diğer bir araç sürücüsü olan …’ın ise kusurunun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dava konusu kazanın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK m.49) haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK değişik m.72) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve her halde haksız fiil tarihinden itibaren on yıllık zamanaşımı süresine (TBK m.72 iki ve on yıllık) tâbi bulunduğu belirtilmiştir. Buna karşılık, 2918 sayılı KTK’nın 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve her halde kaza gününden başlayarak on yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu, taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3. kişi) fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağını benimsemiştir. Davaya konu trafik kazası sonucu davacının desteği hayatını kaybetmiş, araç içindeki diğer iki yolcu iş ve güçten kalmayacak şekilde yaralandıkları ve olay nedeniyle dava dışı … hakkında 765 sayılı TCK 455/1. maddesinde düzenlenen müsnet suçtan dava açılmış olmakla ceza zamanaşımı süresi, olay tarihi olan 30/08/2004 tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nın 455/. ve 102/4. maddesi uyarınca beş yıldır. Kazanın gerçekleşmesiyle birlikte zararı ve zarar yükümlüsünü kaza tarihi itibarıyla öğrenen davacının, bu süre geçtikten sonra 25/01/2016 tarihinde davasını ikame ettiği görülmektedir. Bu durumda, davalı vekilinin süresi içerisinde gerçekleştirdiği zamanaşımı itirazının kabulüne karar verilerek davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilecek yerde davanın esasına girilerek karar verilmiş olması doğru olmamış, buna ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmüştür. HMK 353/1-b/2 maddesinde yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verileceği öngörülmüştür. O halde alınan yasal düzenleme doğrultusunda ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile; A)1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/2 maddesi hükmü uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN KABULÜNE, 2- İlk Derece Mahkemesi KARARININ KALDIRILMASINA, 3- Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine, C)1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/2 maddesi hükmü uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında kararla; Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE, 2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 3-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca hesaplanan 6.000 TL vekalet ücretinin davacılardan müteselsilen alınarak davalı tarafa verilmesine, 4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5-Alınması gereken maktu harcın peşin alınan harçtan mahsubu ile fazladan alınan 108 TL harcın davacı tarafa istek halinde iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-a maddesi gereğince takip konusu toplam alacak miktarı nazara alınarak kesin olarak oybirliği ile karar verildi.18/02/2020