Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/793 E. 2020/899 K. 26.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/793
KARAR NO: 2020/899
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/10/2017
NUMARASI: 2017/282 Esas- 2017/924 Karar
DAVANIN KONUSU: Maddi ve Manevi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/06/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dosyası tefrik edilen davalı … A.Ş’nin ZMS sigortacısı ve davalı …’ın sürücüsü olduğu … Bulgaristan plakalı aracın, 31/12/2016 tarihinde müvekkiline çarpması nedeniyle müvekkilinin yaralandığını, müvekkilinin çene kemiğinin kırılması nedeniyle yüzünün 3 yerinde kalıcı izler meydana geldiğini, kalıcı sağlık sorunlarıyla uğraşmak zorunda kaldığını, çeşitli Devlet ve özel hastanelerde tedavi görmek zorunda kaldığını, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/2025 soruşturma numaralı dosyasında davalı sürücünün %100 kusurlu olduğunun tespit edildiğini, kaza nedeniyle müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydıyla tedavi masrafları, iş gücü ve kazanç kaybı karşılığı olarak, şimdilik toplam 10.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan (davalı Sigorta Şirketi yönünden poliçe limiti dahilinde sorumlu olmak kaydıyla) müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Dosyası tefrik edilen davalı … AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan aracın kaza tarihi itibariyle müvekkili nezdinde ZMSS poliçesiyle sigortalı bulunduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun poliçe limiti ve sigortalı araç sürücüsünün kusuru ile sınırlı olduğunu, dava öncesinde davacının, Sigorta Şirketine başvurusu bulunmadığından Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı gideri taleplerinden SGK’nın sorumlu olduğunu, müvekkilinin sorumlu olmadığını, olaydaki kusur durumunun ATK tarafından belirlenmesi gerektiğini, müvekkilinin temerrüde düşmediğini, tazminata hükmedilmesi halinde ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz verilebileceğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının telefonla konuşması nedeniyle kazanın meydana geldiğini, müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/2025 soruşturma numaralı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini iddia ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; davalılar hakkında davada ayırma kararı verildiği belirtilerek, davalı … hakkındaki işbu davada,”Mahkememizin görevsizliğine, bu nedenle 6100 sayılı HMK’nın 115/2. Maddesi uyarınca dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine, taraflardan birinin, karar süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,” şeklinde karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurusunda bulunmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece dosyası tefrik edilen davalı Sigorta Şirketine başvuru için taraflarına verilen süre içerisinde 28/03/2017 tarihinde, Sigorta Şirketine başvurulduğunu, müvekkiline başvuru numarası verildiğini, başvuru numarasının yasal süre içerisinde Mahkemeye bildirildiğini, buna rağmen hukuka aykırı bir şekilde davalı Sigorta Şirketi yönünden ayrılma kararı verilerek 2017/1126 Esas sayılı dosyada da davalı Sigorta Şirketi hakkındaki davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verildiğini, mahkemece her ne kadar ayırma kararı verildiği belirtilmiş ise de ayırma kararının kendilerine tebliğ edilmediği gibi UYAP ortamında da mevcut olmadığını, Mahkemenin hangi gerekçeyle davalılar hakkındaki davanın ayrılmasına karar verildiğinin belirtilmediğini, böyle bir kararın da bulunmadığını, bu dosyada da diğer davalı hakkında görevsizlik kararı verildiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir. HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, TBK’nın 54. ve 56. maddeleri kapsamında yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. HMK’nın “Usul ekonomisi ilkesi” başlıklı 30. maddesinde “Hakim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Yine HMK’nın “Davaların ayrılması” başlıklı 167. maddesinde; “Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir. Bu durumda mahkeme, ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder.” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesince kararın “savunma” başlıklı bölümünde; “Mahkememizin yukarıdaki esasında kayıtlı iken davalı … Sigorta Şirketi hakkındaki davanın daha iyi bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla dosyamızdan tefriki ile yine mahkememizin 2017/1126 Esas sırasına kaydının yapıldığı, mahkememizin 2017/1126 Esas sayılı dosyasında ise davalı … A.Ş. ‘ye KTK.nun 97. maddesi uyarınca usulünce yapılmış bir başvuru bulunmaması nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir” şeklinde açıklama bulunmasına rağmen işbu dosyanın fiziki ve UYAP’dan incelenmesinde, dosyada herhangi bir ayırma kararının bulunmadığı tespit edilmiştir. Ayrıca Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 30.04.2018 gün ve 2018/1420 (E) – 2018/3255 (K) sayılı kararında açıklandığı gibi aynı davada, bir kısım davalılar hakkında genel mahkemenin, diğer davalılar hakkında ise uzman olan özel mahkemenin görevli bulunması halinde, uyuşmazlık aynı olaydan kaynaklanıyor ve zarar tek ise ya da taleplerden biri yönünden verilecek karar diğerini doğrudan ilgilendirecek nitelikte bulunuyorsa; sözkonusu özel mahkeme ile genel mahkeme arasında “yargılama usûlüne” ilişkin esaslı farklılıklar bulunmaması kaydıyla, bütün taraflar ve talepler yönünden uzman olan özel yetkili mahkemece uyuşmazlığın çözülmesi gerekir. Bu itibarla, davacı tarafça aracın sürücüsü ile ZMS sigortacısı aleyhine açılan davanın birlikte görülmesi, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için zorunludur. Başka bir deyişle, Mahkemece verilen ayırma kararı HMK’nın 30. ve 167.maddelerine aykırılık teşkil etmektedir. 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değişik 97. maddesi ile zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklikle sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar görenin dava açılabileceği belirtilmiştir. Yasal değişiklikle, zarar gören hak sahiplerinin ZMS sigortacısına karşı doğrudan dava açmayıp yazılı başvuruda bulunması dava şartı olarak öngörülmüştür. Dava şartları, davanın esası hakkındaki yargılamanın devamı için gerekli olan şartlar olup davanın açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır. HMK’nın 115/2. maddesi gereğince mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise, bunun tamamlanması için süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. KTK’nın 97.maddesinde belirtilen dava şartı, HMK’nın 115/2.maddesinde belirtilen tamamlanabilir bir dava şartıdır. İlk Derece Mahkemesinin 17/03/2017 tarihli Tensip Tutanağının 20.bendinde “Davacı vekiline, 2918 Sayılı KTK’nın 97. maddesi uyarınca, davalı Sigorta Şirketine yazılı olarak başvuruda bulunduğuna ve bu başvurunun teslim alındığına ilişkin başvuru tarihini ihtiva eder belgenin dosyaya sunulması için HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca 2 haftalık kesin süre verilmesine, verilen kesin süre içerisinde başvuru belgesinin sunulmaması halinde davalı Sigorta Şirketi yönünden davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddedileceğinin ihtarına,” şeklinde verilen kararın davacı vekiline tebliğ edilmesinin akabinde, davacı vekili tarafından davalı Sigorta Şirketi’ne başvuru yapılmış ve 06/04/2017 tarihli dilekçe ile bu husus ara kararı ile belirlenen iki haftalık süre içerisinde Mahkemeye bildirilmiştir. Yine, 02/05/2017 havale tarihli dilekçe ile, aynı husus Mahkemeye ikinci kez bildirilmiştir. Bu durumda KTK’nın 97.maddesinde aranılan, “dava öncesinde davalı Sigorta Şirketi’ne başvurma koşulu” yerine getirilmesine rağmen, Mahkemece davalılar hakkındaki davanın ayrılmasına ve davalı Sigorta Şirketi hakkındaki davanın ayrı bir esasa kayıt edilerek, dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi de usul ve yasaya aykırılık teşkil etmektedir. Bu bağlamda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, hakkında dava açılan ve ancak tefrik kararı verildiği belirtilmesine karşın ayrı bir esas numarası almayan ve ayrı bir yargılama yapılmayan davalı … A.Ş ile ilgili davanın davalı … hakkında açılan dava ile birlikte görülüp yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere : 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.26/06/2020