Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/784 E. 2020/891 K. 25.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/784
KARAR NO: 2020/891
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/06/2017
NUMARASI: 2014/307 Esas – 2017/661 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Destekten Yoksun Kalma Tazminatı ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ: 25/06/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan … Sigorta Şirketince sigortalanan ve davalı …’e ait olan … plaka sayılı araç ile 13/12/2013 tarihinde gece saat 01:00 sıralarında seyir halinde bulunan davalılardan …’in, yönetimindeki araçla park halinde olan … plaka sayılı dorsenin arka kısmına şiddetli biçimde çarparak, yanında yolcu olarak bulunan …’in ölümüne neden olduğunu ileri sürerek, davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için de 5.000,00 TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen, davacı … için 150.000,00 TL, davalı … için de 150.000,00 TL olmak üzere toplam 300.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’ten müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Dava dilekçesi 05/08/2014 günü tebliğ edilen davalı … vekili 08/09/2014 günü sunduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dilekçelerinde olayı ve kanıtları gerçeğin farklı göstermeye teşebbüs etmeye çalışarak mahkemeyi etkilemeye çalıştığını, müteveffa …’in emniyet kemerinin takılı olmaması dışında ayrıca sürücünün sarhoş olduğunu bilerek araca binmesinden dolayı da kusurlu bulunduğunun beyan edilmesinden çekinildiğini, müteveffa ile müvekkilinin çocukluk arkadaşı olduğunu, bu nedenle talep edilen manevi tazminatın yüksek olduğunu beyan etmiştir. Dava dilekçesi 05/08/2014 günü tebliğ edilen davalı … Şirketi vekili 25/08/2014 günü sunduğu cevap dilekçesinde özetle; destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin 02/05/2014 tarihinde 24.891,00 TL ödendiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun trafik poliçesindeki limitler ve sigortalıların kusuruyla sınırlı olduğunu, davacı tarafın zararın meydana gelmesinde müterafik kusurunun bulunduğunu, dava konusu olayda taşıma niteliğinin “hatır taşıması” olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; maddi tazminat talebi yönünden; davalı … aleyhine açılan davanın feragat nedeniyle reddine, davalı … ve … aleyhine açılan maddi tazminat davasının yargılama evresinde konusuz kaldığı görülmekle karar verilmesine yer olmadığına, manevi tazminat talebi yönünden; davalı … ve … aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile davacı … için 27.500 TL, davacı … için 27.500 TL olmak üzere toplam 55.000 TL manevi tazminatın 13.12.2013 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, aşan manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş, bu karara karşı davalılardan … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. İstinaf başvurusunda bulunan … vekili dilekçesinde özetle; manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, Asliye Ceza Mahkemesinde görülmekte olan davanın bekletici sorun yapılması gerektiğini, mevzuata aykırı park edilen dosyaya ilişkin durum açıklığa kavuşturulmadığı gibi dorse sahiplerinin de davaya dahil edilmediğini, mütevaffa ile çocukluk olan ve halen olayın meydana getirdiği çöküntüden kendini kurtaramayan müvekkilinin psikolojik tedavi gördüğünü belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Kusur durumuna ilişkin olarak bilirkişiler kurulu tarafından düzenlenen raporda; sevk ve idaresindeki otomobil ile gece vakti meskun mahaldeki görüşün açık olduğu aydınlatılmış yolda seyir halinde iken aracın seyrini teknik özelliklerine ve yol koşullarına göre ayarlamayan, ıslak zemini dikkate alarak kontrollü biçimde seyretmesi gerekirken, meskun mahal limitlerinin üzerinde hızla seyir eden, olay yerine geldiği sevk ve idare hatasıyla hızının da etkisiyle direksiyon hakimiyetini kaybederek yolun sağında park etmiş durumda bulunan dorseye arkadan çarpan davalı …’in % 100 kusurlu olduğu bildirilmiştir. HMK’nin 279’uncu maddesine uygun düzenlenen, dosya kapsamına uygun somut olgu ve ölçütler ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve anılan kanuna bağlı yönetmelikte gösterilen kurallara dayanan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 74’üncü maddesine göre; hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz. Bu itibarla HMK’nin 165/1’inci maddesinde öngörülen bekletici soruna ilişkin koşullar gerçekleşmediğinden İlk Derece Mahkemesinin, davalı … hakkındaki İstanbul Anadolu 39. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/2088 (E) sayılı dava dosyasını bekletici sorun yapmamasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Açıklanan sebeplerle davalı … vekilinin Asliye Ceza Mahkemesinde görülmekte olan davanın bekletici sorun yapılması gerektiğine, mevzuata aykırı park edilen dorsenin sahiplerinin davaya dahil edilmesi gerektiğine ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 56’ncı maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca; hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Aynı maddenin 2’inci fıkrasına göre; ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir. Hâkim, davacının manevi tazminat talebini haklı bulursa, davalıyı davacıya manevi tazminat olarak bir miktar para ödemeye mahkûm edecektir. Hükmedilecek bu para zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek, tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan tutar kadar olmalıdır. Nitekim takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar 22/06/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli biçimde göstermelidir. Hâkim bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri gözetmeli ve buna göre manevi tazminat miktarını takdir etmelidir. İlk Derece Mahkemesi hükmün gerekçesinde, hükmolunan manevi tazminat miktarını; tarafların kusur durumu, ekonomik ve sosyal hâlleri ile davacıların çektiği elem ve ızdırap gibi gerekçelere dayanılarak belirlendiği açıklanmıştır. Davalı …’in bilirkişi kurulu raporuyla saptanan kusur durumuna, paranın satın alma gücü ile hak ve nesafet ilkesine göre, hükmolunan manevi tazminat miktarında isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu itibarla davalı … vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürdüğü, manevi tazminat miktarının pek aşırı (fahiş) olduğuna ilişkin istinaf nedeni ile diğer istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalılardan … vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 3.757,05 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 939,26 TL istinaf karar ve ilam harcı mahsup edilerek, bakiye 2.817,79 TL istinaf karar ve ilam harcının davalı …’ten tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-Davalı …’in istinaf kanun yolu başvurusu nedeniyle sarfettiği yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 25/06/2020