Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 40. Hukuk Dairesi 2019/757 E. 2019/249 K. 17.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO 2019/757
KARAR NO : 2019/249
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARETMAHKEMESİ
TARİHİ : 04/12/2017
NUMARASI : 2017/6758 2017/6758
DAVANIN KONUSU: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı
KARAR TARİHİ: 17/10/2019
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı/başvuran vekili başvuru dilekçesinde özetle; 19/06/2007 tarihihinde eşi … kullandığı araçla tek taraflı trafik kazası geçirdiğini ve öldüğünü, bu nedenle destekten yoksun kaldığını belirterek 5.050,00 TL tazminat talebinde bulunmuş, ıslah dilekçesi ile talebini 41.664,59 TL olarak bildirmiştir.Davalı/karşı taraf vekili cevap dilekçesinde; talebin zamanaşımına uğradığını, ZMSS genel şartlarındaki değişikliK uyarınca bu genel şartlardaki hükümlere göre aktüerya hesabı yapılması gerektiğini beyanla davanın reddini istemiştir.
Uyuşmazlık Hakem Heyetince yapılan yargılama sonucu, talebin reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilinin itirazı üzerine bu kez İtaraz Hakem Heyetince itirazın kalubü ile, 41.664,59 TL destek tazminatının davalıdan alanırak davacıya verilmesine karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı vekili istinaf başvurusunda; davacının desteğinin kendi kusuru ve kendisinin ölümü ile sonuçlanan trafik kazasının TCK’nın 179/2. maddesindeki trafik güvenliğni tehlikeye sokma suçu olarak kasul edilmesi gerektiğini, buna göre bu suç için Ceza Kanununda öngörülen dava zamanaşımının geçtiğini belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.HMK’nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava konusu kazanın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK m.49) haksız fiil tanımlanmış, 60.maddesinde de (TBK değişik m.72) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve her halde haksız fiil tarihinden itibaren on yıllık zamanaşımı süresine (TBK m.72 iki ve on yıllık) tabi bulunduğu belirtilmiştir.Buna karşılık, 2918 sayılı KTK’nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve her halde kaza gününden başlayarak on yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu, taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3. kişi) fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağını benimsemiştir. Görüldüğü gibi, BK’nun 60. ve 2918 sayılı KTK’nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aradaki fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından bir yıl yerine iki yıl olarak öngörülmesidir. (TBK m.72 ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.) 2918 sayılı Kanun’un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu dahi aranmamaktadır. (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, HGK’nın 16.04.2008 gün 2008/4-326-325, HGK’nın 05.06.2015 gün 2014/17-2198 E. 2015/1495 K. sayılı, HGK’nın 16.9.2015 gün, 2014/17-116 E. 2015/1771 K. sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.)Buna göre eylem (19/06/2007 tarihli) için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85. ve 66/1-d maddelerinde öngörülen on beş yıllık ceza zamanaşımı süresi dikkate alındığında, dava (Tahkime başvuru) tarihinde (22/05/2017) zamanaşımı süresinin dolmadığı, bu durumda davalı vekilinin istinaf itirazının yerinde olmadığı değerlendirilerek reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-6728 sayılı Yasa’nın 36.maddesi ile değişik 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları başlıklı bölümünün III- Karar ve ilam harcı başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına,3-Peşin alınan karar harcının İlk Derece Mahkemesince istinaf talep edene iadesine,4- İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,6- İstinaf talebi için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.17/10/2019