Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
40. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
DOSYA NO: 2019/739
KARAR NO : 2020/892
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/10/2017
NUMARASI : 2014/1116 Esas – 2017/873 Karar
DAVANIN KONUSU: Trafik Kazasından Kaynaklanan Destekten Yoksun Kalma Tazminatı
KARAR TARİHİ 25/06/2020
Yukarıda esas ve karar numaralı yazılı İlk Derece Mahkemesinin son kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … sevk ve idaresindeki, Davalı … Şirketine Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesiyle sigortalı olan …. plaka sayılı araçta yolcu olarak bulunan müvekkili …’ün eşi …’ün, adı geçen araç sürücüsünün şerit izleme ve değiştirme kuralına uymamak suretiyle idaresindeki araçla karşı yönden gelen … yönetimindeki araca çarpması sonucu vefat ettiğini anlatarak, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 135.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine, davalı yanın alelacele yaptırdığı anlaşmanın eksik ödeme nedeniyle iptaline karar verilmesini talep etmiştir.Dava dilekçesi 18/12/2013 günü tebliğ edilen davalı … Şirketi vekili, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) vasıtasıyla 31/12/2014 günü sunduğu cevap dilekçesinde özetle; davada görevsizlik kararı verilmesini talep ettiklerini, ödenecek tutarın sigortalı aracın kusuru, müteveffanın yaşı, destekten yoksun kalanların yaşı gibi kriterlere göre değiştiğini, yapılan hesaplama sonucu 24/05/2013 tarihinde 90.398,80 TL ödeme yapılarak şirketin sorumluluğunun yerine getirildiğini, davacı tarafa yapılan ödeme ile müvekkili şirkete ibra edildiğini, müteveffanın kaza yapılan araçta hatır taşıması nedeniyle bulunduğu hususunun dikkate alınması gerektiğini, kusur tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesini, sosyal güvenlik kuruluşlarından rücuya tabi ödeme yapılıp yapılmadığının tespitini talep ettiklerini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesi davanın kısmen kabulüne, 54.371,54 Tl tazminatın 12/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermiştir.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; desteğin kusurunun olmasının davacının hakkına etkili bir unsur olmadığını, kaldı ki müvekkilinin murisine atfedilen araç sürücüsünün alkollü olduğu iddiasının kesin ve şüpheye yer vermeyecek biçimde ispatlanmadığını, bu itibarla karara esas alınan raporda murisin kusuru olarak kabul edilen %25 üzerinden müvekkiline kusur indirimi uygulanarak tazminat hesaplamasının mümkün olmadığını, müvekkilinin zararının 106.620,24 TL olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;hatır taşıması nedeniyle %40 indirim yapılması gerektiğini, ilk derece mahkemesi kararında ne hatır taşıması ne de müterafik kusura ilişkin iddia ve itirazların değerlendirilmediğini beyan ederek kararının icrasının ertelenmesini, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 355’inci maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle ve kamu düzenine ilişkin konularla sınırlı olarak yapılan incelemede:Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.HMK’nin 50’nci maddesi uyarınca medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir. Aynı Kanunun 55/1’inci maddesi gereğince taraflardan birinin ölümü halinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse bu hususta kanunda belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Anılan Kanunun 114/1-d maddesi uyarınca tarafların taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları HMK’nin 115/1’inci maddesi uyarınca mahkemenin davanın her aşamasında kendiliğinden araştırması gereken dava şartlarındandır.Dosyaya eklenen nüfus kaydının incelenmesinde; ilk derece mahkemesinin hükmünden sonra, henüz dava dosyası istinaf kanun yolu incelemesi evresinde iken 17/10/2019 günü ölen davacı …’ün taraf ehliyetinin sona erdiği anlaşılmıştır. Bu itibarla dosya kapsamına ve nüfus kaydı içeriğine göre davacının tek mirasçısı olan ve velayet altında olmadığı anlaşılan … 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 404’üncü maddesi uyarınca atanacak vasiye, aynı Kanunun 492/8’inci maddesi uyarınca husumete izin kararı verilmesi durumunda davaya devam edip etmeyeceği sorulduktan sonra, sonucuna göre karar verilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.Davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin incelenmesine gelince: Bilirkişiler tarafından düzenlenen 15/07/2016 tarihli raporda davacının murisi ve desteği …’ün ölümünde davalı şirkete zorunlu mali mesuliyet sigortasıyla sigortalanan … plaka sayılı araç sürücüsü … %75 oranında asli kusurlu, davacının desteği …’ün kendi ölümünde %25 oranında tali kusurlu olduğu, olayda hatır taşımasının bulunmadığını, davacının nihai ve gerçek zararının 59.377,52 TL olduğu belirtilmiş, 03/01/2017 tarihli ek raporda ise davacının nihai ve gerçek maddi zararının 54.371,00 TL olduğu belirtilmiştir.2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85’inci maddesine göre: Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. Aynı yasanın 88. maddesi gereği de, bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK), haksız eylemde sorumluluk sebeplerinin çokluğu ilişkin 61 ve 62’nci maddelerinde yer alan müteselsil sorumluluk esaslarına göre; birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır. Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri, 6098 sayılı TBK’nin 162 ve 163’üncü maddelerine göre borcun tamamından sorumludur. 6098 sayılı TBK’nin 167’nci maddesi uyarınca sorumluluların iç ilişkide kusur oranına göre rücû hakları da bulunmaktadır.Somut olayda ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalı şirkete ZMSS poliçesiyle sigortalı … plaka sayılı araç sürücüsü …; aracın hızını mahal şartlarına göre ayarlamaması, alkollü biçimde araç kullanması, yoldaki araç trafiğine yeterince dikkat etmeyerek karşı yönden gelen araçlara ayrılan şeride tecavüz etmesi nedenleriyle %75, davacının desteği …’ün ise; birlikte alkol aldıklarından ötürü alkollü olduğunu bildiği … aracında yolculuk yapmasından ötürü %25 oranında kusurlu olduğu bildirilmiştir.Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde: …’ün, alkolllü olduğunu bildiği araç sürücüsü … sevk ve idaresindeki araca binmesi fiili ile ölümle sonuçlanan trafik kazasının meydana gelmesi olayı arasında nedenselllik bağı bulunmamaktadır. …’ün eylemi, zararın meydana gelmesinde veya artmasında etkili olması nedeniyle birlikte (müterafik) kusur niteliğindedir. O halde, bilirkişi raporuyla belirlenen tazminat miktarından, yerleşik Yargıtay uygulamaları da gözetilerek birlikte kusur nedeniyle %20 oranında indirim yapılmasıyla yetinilmesi gerekirken, %25 oranında kusur indirimi yapılması yerinde görülmemiştir. Bu nedenle davalı … Şirketi vekilinin birlikte kusur nedeniyle indirim yapılması, davacı vekilinin ise kusur nedeniyle indirim yapılması gerektiğine ilişkin istinaf başvuru nedenleri yerindedir. Bununla birlikte, destek alacaklısı davacının 17/10/2019 günü öldüğünün anlaşılması karşısında; destekten yoksun kalma tazminatı miktarının aktüer bilirkişiye, olayın meydana geldiği 24/05/2013 günü ile adı geçen davacının öldüğü 17/10/2019 tarihini kapsayacak biçimde yeniden hesaplattırılmasında zorunluluk bulunmaktadır. Hatır taşıması; taşıyanın bir kimseyi taşıtana bildirip ücret almaksızın ve bir çıkarı olmaksızın bir yerden bir yere götürmesidir. Birinci öğesi araca bindirilen kişiden ücret alınmaması, ikinci öğesi taşıdığı kişiden bir çıkarı, beklentisi olmamasıdır. Taşıyan taşıdığı kişiden bir yarar sağlıyosa bu hatır taşıması niteliğinde değildir. Diğer bir anlatımla, taşıyanın, taşınan kişinin araçla taşınmasında bir yararı olmayıp, taşıyana “yardım ve hizmet ” amacıyla, onun bir işini görmek, bir sorununu çözmek üzere bir yere götürülmekte ise hatır taşıması söz konusu olmayacaktır. Aile bireylerinin taşınması “taşınanın ” değil, “taşıyanın” yararına olduğundan hatır taşıması olarak değerlendirilemeyecektir. Başka bir deyişle karşılıklı hizmet ve yardımlaşma içinde olduğu aile bireylerinin taşınması da hatır taşıması olarak kabul edilmeyecektir. Somut uyuşmazlıkta ise akraba oldukları anlaşılan araç sürücüsü … ile davacının miras bırakanı …’ün … adındaki kişi ile birlikte yemek yedikleri lokantadan Sami Karagül’ün yönetimindeki … plaka sayılı otomobil ile ayrılmalarının ardından kazanın meydana geldiği anlaşılmıştır. Hatır taşımasına ilişkin yukarıda yapılan açıklamalar somut olayla birlikte değerlendirildiğinde; hatır taşıması için öngörülen; taşıyanın, taşınan kişinin araçla taşınmasında bir yararının olmaması ve taşıyana “yardım ve hizmet ” amacı öğeleri bulunmadığı, böylece hatır taşımasına dayanan indirim sebebi oluşmadığından somut olayda hükmolunan tazminat miktarından hatır taşıması nedeniyle indirim yapılmamasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu itibarla davalı vekilinin hatır taşıması nedeniyle indirim yapılması gerektiğine dair istinaf nedeni yerinde değildir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; yukarıda esas ve karar numarası yazılı İtiraz Hakem Heyeti kararının HMK’nin 353/1-a/6’ncı maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatıranlara ayrı ayrı iadesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,5-Davacı ve davalı vekilleri tarafından sarf edilen istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf talep edenler tarafından istinaf kanun yolu incelemesi için yatırılan gider avansından artan miktarın yatıran tarafa iadesine,7-İstinaf kanun yolu incelemesinin sonucuna göre davalı … Şirketi tarafından tehiri icra talebi kapsamında icra takip dosyasına sunulan, teminat mektubunun, 2004 sayılı İcra İflas Kanununun 36/5’inci maddesi uyarınca davalı … Şirketine iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nin 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 25/06/2020